"Umut yok, bir ışık yok gözlerinde,
Ben hala bekleyenim olsun
Ateş yok sıcaklık yok ellerinde
Ben yanarım aşkın sağolsun
Sen kapımı çalan sızım gir içeriHer zaman başımın üstünde senin yerin
Dilim tutulur sözcükler uçarsa aklımdan
Benim güzel misafirim sen hep hoşgeldin
Sen sevda mısın yoksa yalan dolan
Püsküllü belam olup, derde salanVar bir yaşanmamamışlık sanki özünde,
Benim içimde ukte kalan
Sen sevda mısın yoksa yalan dolan
Püsküllü belam olup, derde salan
Var bir yaşanmamamışlık sanki özünde,
Benim içimde ukte kalan
Sen kapımı çalan sızım gir içeriHer zaman başımın üstünde senin yerin
Dilim tutulur sözcükler uçarsa aklımdan
Benim güzel misafirim sen hep hoşgeldin
Sen sevda mısın yoksa yalan dolan
Sen sevda mısın yoksa yalan dolan
Püsküllü belam olup, derde salan
Var bir yaşanmamamışlık sanki özünde,
Benim içinde ukte kalanBiriktirdiğim aşkları hiçe sayan....."
Gözlerimle Kuzeyin gözlerine baktığımda onunda bana baktığını gördüm. Bu şarkıyı defalarca dinlemiştim ama hiçbirinde şu an ki kadar içimi heyecanlandırmamıştı. Bana çok uzun gelen bir süre o şekilde birbirimize baktık. Kuzey
"Geldik." dedi ve gözlerini gözlerimden çekti. Arabadan indi. Bende arabadan indim. Kuzey yanıma geldi ve elini omuzuma attı. Bende başımı onun göğüsüne yasladım. Küçük bir villanın önüne geldiğimizde Kuzeyin kapıyı açması için geri çekilecektim ki Kuzey daha güçlü bir şekilde bana sarıldı ve öbür eliyle cebinden anahtarı çıkardı. Kapıyı açtıktan sonra beraber içeri girdik. Eşyaları her şeyi vardı. Amerikan mutfak yani salonla birleşik bir mutfağı vardı. Salon Kuzeyin odası gibi siyah beyaz döşenmişti. Salonun sağ tarafından merdivenle yukarıya çıkarılabiliyordu. Alt katta tek salon ve mutfak vardı. Salonun hemen karşısındaki pakpenli kapıdan bahçesine çıkılıyordu. Yukarı çıktığımızda yukarıda üç kapı vardı. Kuzey en sondaki odada durdu ve
"Burası senin odan. Bir şey lazım olursa ya da korkarsan felan yanındaki oda benim odam." dedi ve muzipçe sırıttı. Bende
"Yok ben korkmam bişey de lazım olacağını düşünmüyorum." dedim ve hemen odama girdim. Kapıyı yüzüne kapattım. Homurdanma sesleri gelsede pek kafama takmadım. Odaya baktığımda çift kişilik bir yatak, büyük boş bir dolap ve makyaj masası vardı. Hemen valizimi dolabıma boşalttım. Yol boyu arabayla geldiğimiz için terlemiştim o yüzden banyo yapmak için iç çamaşırlarımı ve banyo sonrası giyeceğim kıyafetlerimi aldım. Odamdan çıktığımda yan oda Kuzeyin odasıysa üç tane kapı olduğuna göre karşı taraftaki kapı banyo olmalıydı. Yanlış tahmin etme olasılığım olduğu için kapıyı yavaşça açtım ve gördüğüm manzarayla hemen gözlerimi kapattım ve arkamı döndüm. Kuzeyin belinin altında bir havlu vardı ve başka hiçbir şeyi yoktu. Yani çok yakışıklıydı hele o kasları.....
"Tamam arkanı dönebilirsin." Kuzeyin sesiyle arkamı döndüğümde Kuzeyin giyinmiş olduğunu gördüm. Siyah kot pantolon onun üstüne vücuduna yapışan bir t-shirt giydiğini gördüm. Saçları her zaman ki gibi dağınıktı. Ama bu sefer banyo yaptığı için ıslaktı ve içim o saçlarına dokunmak isteğiyle doldu. Kuzey güldü ve
"Istersen banyo yaparken yardım edeyim." dedi. Bende hemen kapıdan çıkıyordum ki
"Tamam kızma geç sen içeride banyonu yap ben odamdayım." dedi. Ve banyodan çıktı. Bende o çıkınca kapımı kilitledim. Yorgun olduğum için sıcak bir duş aldım. Iç çamaşırlarımı giydim. Ardından kort şortumu ve onun üstüne göbek bölümü açık arkası kot şortumu kapatan bir t-shirt giydim. Ayakkabı olarak beyaz spor ayakkabılarımdan birini giydim. Saçlarımı öyle salık bıraktım. Makyaj yapma gereği duymadım. Direk odama geçtim. Yatağa kendimi sırt üstü attım. Tam watpadda kitap okuyacağım sırada kapının tıklanma sesiyle yataktan doğruldum. Kuzey
"Hazırsan çıkalım. Daha okula kayıt olacağız. Ben aşağıda bekliyorum." dedi ve gitti. Ben de bir küçük not kağıdı ve bir kalem alıp cebime sıkıştırdım. Odamdan çıktım. Merdivenlerin başına geldiğimde telefonuma mesaj geldi. Merdivenlerden inerken aynı zamanda telefonumdaki mesajı açmaya çalışıyordum. Kolumda hissettiğim elle telefon yere düştü. Elin sahibine baktığımda karşımda sinirli bir Kuzey görmem bir oldu. Kolumu bırakmadı ve merdivenlerden çıkmaya başladı. Kolumu tuttuğu için bende arkasından gelmek zorunda kaldım. Benim odama girdi ve beni yatağın üstüne attı. Kendiside dolabıma gitti. Şortlarımı, mini eteklerimi, açık dekolte elbiselerimi ve biraz fazla açık bluzlarımı dolabımdan dışarı çıkardı. Yani dolabımın yüzde yetmiş beşini boşalttı diyebiliriz. Odamdan koşarak çıktı ve bir demirden leğene benzeyen bişey getirdi. Kıyafetlerimi içine boşalttı. Eline çakmağı aldığında geçte olsa ne yaptığını fark ettim
"Sen ne yapıyorsun!" diye bağırdım. Sert bir ses tonuyla
"Sen benimsin ve bunları bir daha giyemezsin!" diye dişlerinin arasından tısladı. Bende olağanca sert bir sesle
"Ne demek ben seninim? Ve ne demek bunları bir daha giyemem?" diye bağırdım. Kuzeyde bağırmaya başladı.
"Sen benim sevgilimsin ve ben bunları giymene izin vermiyorum." dedi. Şu durumda sinirli bir Kuzey son istediğim şey olduğu için sesimi biraz daha sakin tutarak
"Ne demek senin sevgilinim daha çıkma teklifi bile etmedin."
Kuzey önce şaşırdı daha sonra başını tavana kaldırdı. Sabr dilendi. Ve bana döndü. O büyüleyici kahverengi gözleriyle tam gözlerimin içine baktı. Bana yaklaşmaya başladı. Elimden tuttu ve benimle beraber odadan çıktı. Merdivenlerden indik. Tam bahçe kapısına geldiğimizde aklına bişey gelmiş gibi durdu. Beni aşağı yukarı süzdü ve gözlerini kapatıp başını yere doğru eğdi. Tekrar sabr dilendikten sonra üzerindeki deri ceketi çıkardı ve üstüme geçirdi. Ne!! Bahçeye çıkıyoruz bizi kimse göremez ki. Hadi dışarıdan kıskandın anladık da yani bahçe bu, bahçe. Ben düşünürken beni bahçeye doğru sürükledi. Bahçeye çıktığımızda büyük puf oturağın üstüne oturdu ve beni yanına oturttu. Bana döndü. Bende ona döndüm. Iki elimide tuttuktan sonra gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı.
"Nazlı bak ben bu işlerden cidden anlamıyorum ilk sevgilimsin, ilk öpüştüğümsün. Evet o gün sarhoştum. Ama seni sarhoş olduğum için öpmedim öpmek istediğim için öptüm. Çoğu kızla yattım ama hiç biriyle öpüşmedim. Öpüşmek bana hep iğrenç geldi hep midemi bulandırdı. Ama sen... Seni hep öpmek istiyorum. Seni babanın yanında bir kaç kere görmüştüm. Çok salaksın. Sürekli sakarlıklar yapıyorsun. Her işi eline yüzüne bulaştırıyorsun. Çocuk gibisin, ama beni sana çeken birşey var. O gün o itlerden kaçarken evime girdiğinde o mavi gözlerinde kayboldum. O kadar masumsun ki.... O gün seni Emreyle sarmaş dolaş gördüğümde çıldırdım. Bilmiyorum seni Emreden çok kıskandım. O gün içtim işte Emre akşam seninle yemeğe çıkacağını söyleyince hemen adresi öğrenip geldim. Kuzen olduğunuzu öğrendiğimde içim rahatlamıştı taki sen o elbiseyi giyene kadar. Elbise sana çok yakışmıştı ama etraftaki erkeklerin sana bakması beni çıldırtıyordu. Benim evime gittiğimizde seni öpmek isteğiyle dolup taştım ve öptüm de ama beni en çok etkileyen içime kelebekler dolduran seni tam olarak sevdiğimi hatırlatan senin beni odamdayken öpüşün oldu. Yani seni seviyorum. Sende beni seviyorsan benim olurmusun?" dedi şeylerle afalladım. Ne yani beni sarhoş olduğu için değilde sevdiği için mi öpmüştü. Beni seviyor muydu gerçekten. Hadi canım Kuzey beni seviyor. Hani şu Kuzey Ateş olan Kuzey. Ben o gün seni seviyorum laflarını hep sarhoş olduğu için söyledi sanmıştım. Ama bu çok başka. Peki ben Kuzeyi seviyor muyum? Onun o çikolata kahvesi gözlerini, dağınık saçlarını, mükemmel yüzünü, kaslarını, kalbini, dudaklarını.... Peki ben onu, o şirketteki orospular ona bakarken kıskanıyor muyum? O beni öpünce kalbim duracak gibi atıyor mu? Onu öpmek istiyor muyum?
"Benim olurmusun?" Kuzeyin soruyu tekrarlamasıyla onun gözlerinin içine baktım ve hem onun sorusuna hem kendi sorularıma cevabı bulduğum için güldüm. O da güldüğünde dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum ve
" Evet." dedim ve geri çekildim. Daha sonra
"Peki sen benim herşeyim olurmusun?" dedim. Oda bana güldü ve bende ona güldüm. Dudaklarıma yapıştı. Bende karşılık verdim. Alt dudağımı ısırdı ve geri çekildi.
"Evet." dedi ve yüzüne piç sırıtışı takındıktan sonra
"Sıra şu şortlara gelelim." dedi ve koşarak benim odama çıktı. Arkasından bende koştum. Odama vardığımda ne yazık ki kıyafetlerim alevler altındaydı. Aklıma gelen fikirle bende piç bir şekilde sırıttım. Dolabıma gittim ve elime bir makas aldım ve koşar adımlarla Kuzeyin odasına girdim hemen kapıyı kilitledim. Kuzey arkadan kapıya vurmaya başladı.
"Nazlı, sevgilim hadi çık o odadan." dedi bende
"Bana yeni şortlar alacak mısın?" diye sordum.
"Bok alırım sana bundan sonra şort mort yok." diye bağırınca bende kötü kız kahkahası attım ve
"Kısasa kısas canım bende seni kıskanıyorum. Bunu salak kızlar gibi saklamayacağım. Sen şirkete girerken herkes sana nasıl bakıyor biliyor musun? Eminim biliyorsundur hoşuna da gidiyordur ama benim hoşuma gitmiyor. O yüzden sus burası bende." dedim ve dolabını açtığım gibi bütün dar olacak t-sirtlerini gömleklerini kestim. Odanın kapısını açtım. Odanın kapısını kırmak için yüklenen Kuzey pat yere düştü hhhahaayt. Tam Kuzey ayağımdan tutup beni düşüreceği sırada belimden bir el tuttu ve beni çekti. Şu durumda bağırmam gerekirdi ama çocuk taş, kaya, meteor yani. Çocuğun konuşmasıyla kendime gelmem gerekirdi ama sesi beni benden aldı.
"Kuzey oyununuz bittiyse. Hadi başlayalım." Kuzey yerinden kalktı ve beni adamın elinden alıp kolunu omzuma attı. Kuzeye baktığımda o çocuktan daha taş, kaya, meteor olduğuna karar verdim. Bilmiyorum belkide sevdiğimden dolayı Kuzey daha yakışıklı geliyordu ve ben çocuğa ciddi anlamda haksızlık yapıyordum ya da Kuzey bu çocuktan daha yakışıklıydı. Kuzeyin sesi kulağıma daha hoş gelirken ve beni benden alırken aynı zamanda kendime geldim ve sözleriyle afalladım.
"Hadi başlayalım. Nazlı bu Poyraz, abim. Poyraz bu da Nazlı, sevgilim."
Ayyy bana sevgilim dedi. Oha ağzına çok yakıştı. Bir dakika o daha yeni abim mi dedi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sert Odunum
Teen Fiction"Sen benim ilk öpücüğümü çaldın." diye bağırdım ve kapının kilidini açtım tam kapıyı açıyordum ki Kuzeyin sözleriyle afalladım. "Sende benim ilk öpücüğümü çaldın."