SO~14

1.8K 69 0
                                    

Kapıdaki o çocuktu. Gökhan. Sınıfta öğretmen yokmuş gibi sınıfa girdi. Aylin hoca
"Sen. Terbiyesiz çabuk sınıftan çık." dediğinde Gökhan Aylin hoca umurunda değilmiş gibi boş olan yanıma oturduğun da hala cevap beklemekte olan Aylin hocaya
"Sana mı soracağım ne yapacağımı?" dediğinde daha fazla sinirlenmiş olan Aylin hoca
"Çık dışarı!!" diye bağırdı. Gökhan hiç istifini bozmadan
"Çıkmıyorum ve senin gibi sürtüğünde sözünü dinlemeyeceğim." dediğinde çok sinirlenmiş olan Aylin hoca
"Hemen müdüre haber veriyorum." dedikten sonra hızlı bir şekilde sınıftan çıktı. Gökhan ise telefonunu çıkardı ve oynamaya başladı. Aylin hoca sınıfa sinirden kıpkırmızı olmuş bir şekilde geri geldiğinde Gökhan a hiçbir tepki vermeden ders anlatmaya devam etti. Dersin bitmesine son beş dakika felan kala Gökhan elindeki telefonu kapattı ve cebine koydu. Beni daha yeni fark etmiş gibi bana doğru döndü ve
"Selam yeni misin?" dedi
"Evet yeniyim." dediğimde elini uzattı ve
"Ben Gökhan okulun sahibinin oğluyum." dedi bende uzattığı elini tuttum ve gülümseyerek
"Nazlı" dedim. Oda bana gülümsediğinde tanışma işlemini tamamlamıştım sıra arkadaş olmadaydı. Gökhan ın sorusuyla tekrar dikkatimi ona verdim.
"Kendini anlatsana."
"Sor"
"Adını biliyorum. Eee ailen felan var mı?" olamaz ben buralara çalışmamıştım. Dosya da ne yazıyordu ki? Kuzey abim, ben Nazlı, soyadımız SOYKAN eee ben tek buralara çalıştım. Artık bi şekilde
"Hey sana diyorum."
"Efendim. Ne dedin?"
"Zil çaldı." ohhh ziller hem seni dersten kurtarır hem ölmekten. Gene imdadıma yetişmişti. Hem Gökhan ın zor sorularından kurtulmuştum hem de sıkıcı bir edebiyat dersinden.
"Kantine gidelim mi?"
"Bana uyar." Gökhan ın sıradan çıkmasını bekledim o çıkınca bende çıktım. Kantine kadar hiç konuşmamışdık. Yani Gökhan bir iki kere soru sormuştu ama hepsini geçiştirmiştim. Kantin çok doluydu. Boş bir masa yoktu. Gökhan bir masaya doğru ilerledi. Yalandan öksürdüğünde masada ki iki kişi kalktı. Ben masaya otururken Gökhan yemek almak için tezgaha gitti. Ben sadece su istediğimi söyledim. Gökhan tost yerken ben sadece su içiyordum.
"Ben bi tost daha alacağım. Ister misin?"
"Yok. Teşekkür ederim." Gökhan başka tost alırken kulağımdaki nefes ve sesle irkildim.
"Evet. Aynen böyle devam ama şunu unutma sakın onunla yalnız kalma."
"Poyraz ödümü kopardın. Tamam kalmam merak etme."
"Iyi sen işini yap bende işimi. Haberin olsun okuldan gidiyorum. Burak ı okuldan göndermem lazım."
"Tamam."
"Kendine dikkat et."
"Sende." dedikten sonra Poyraz okul çıkışına doğru yöneldi. Iki tost iki ayran almış Gökhan karşıma oturdu.
"Içim rahat etmedi ye hadi."
"Gerçekten içim karışıyor yemeyeceğim. Sen ye."
"Kendin bilirsin." dedi ve tostlara daldı. Gökhan tostlarını bitirdikten sonra sınıfa doğru yol aldık. Gökhan gene soru sormaya başladı. Bu sefer şüphelenmemesi için sorularına cevap vermeye karar verdim.
"Şu kantinde konuştuğun çocuk kimdi?"
"Hangi çocuk?"
"Neyse boşver." dediğinde sınıfa girmiştik. Ben yerime geçtiğimde o da yerine oturdu. Ders Aylin hocanın dersiydi. Gerçekten çok sıkıcıydı. Erkeklerin çoğu Aylin hocanın straplez elbisesinden göğüslerine yoğunlaşmışlardı. Gökhan ise telefon oynuyordu.
"Hoca görecek şimdi kaldır şunu." dediğimde beni duymamazlıktan geldi ve elini kaldırdı ve git anlamında salladıktan sonra
"Nazlı bi git başımdan." dedi ben de pff layarak
"Pfff senin iyiliğini düşünende kabahat." dedim bana deliymişim gibi
"He Nazlı sensin he he." dedi ve telefonu kaldırarak
"Aylin hoca, arkadaşlar telefon oynuyorum bakın. Karışan var mı?" diye dersi bölerek sınıfta bağırdı. Kimseden ses çıkmayınca
"Güzel devam edin." dedi ve telefonu tekrar oynamaya başladı. Yani bu kadar önemli ne oynuyor ki bu şekilde dersi bölüyor. Ne oynuyor gerçekten çok merak ettim. O yüzden otobüste ki mesajlarımı okuyan teyze gibi telefonuna bakmaya çalışıyordum ki Gökhan ın kafasını bana çevirmesiyle yakalandım. Gökhan bana ne yapıyorsun bakışı atarken kendimi kurtarmak ve merakımı yenmek adına
"Ne oynuyorsun?" diye sordum. Gökhan nedense ters bir cevap vermişti.
"Kızım sanane."
"Yaa bi söylesene bende yüklerim. Zaten canım sıkılıyor." dediğimde Gökhan
"Ebeni." dedi ve telefonu cebine koydu. Ellerini havaya kaldırdı ve birbirine hafif vurarak.
"Oldu mu rahatladın mı? Oynamıyorum telefon felan."
"Aman be oynamazsan oynama." dedim ve kafamı sıraya yaslayıp bi güzel uyudum. Omzumu birinin dürtmesiyle uyandım. Kafamı kaldırdığımda bu kişinin Poyraz olduğunu öğrendim.
"Ne yapıyorsun?"
"Uyuyorum."
"Iyi uyuyadur. Kuzey yok."
"Nasıl yok?"
"Gördün mü geldi mi buraya."
"Yok. Aradın mı?"
"Telefonu kapalı."
"Dur bide ben arayım." dedim ve telefonu çıkardım. Kuzey i aradım.
"Aradığınız kişiye şu an da ulaşılamıyor." dediğinde Poyraz a üzgünüm bakışı atıp
"Telefonu kapalı." dedim  Poyraz elini anlına vurdu.
"Aaaa ciddi misin? Ben ne dedim. Telefonu açık ama ben aramıyorum mu dedim? Kızım iki manyak beni mi buldunuz." dedi ve söylenerek gitti. Bende güzel uykuma devam ettim. Allah'ım gene bi el güzel uykumun içine ederken. Kafamı kaldırmadan.
"Poyraz bi git." diye bağırdım. Yani benimde bir sabrım var ve uyuyorum. Uyurken uyandırılınca herkes sinirli olur. Yani tek ben sinirli olamam herhalde. Karşımdaki kişiden bi ses gelmeyince kafamı kaldırdığım da bu kişinin Gökhan olduğunu gördüm.
"Ben özür dilerim Poyraz sandım."
"Sorun yok. Poyraz kim?"
"Kuzenim." Allah'ım bu kuzenler olmasa biz kime suç atacağız ki.
"Hmm iyi tamam. Hadi gel seni bir yere götüreceğim."
"Yok. Ben uykuma devam edeyim." dediğim halde Gökhan kolumdan tuttu ve beni sınıfın dışına doğru çıkarmaya başladı.
"Istemiyorum."
"Pfff Nazlı amma naz yaptın. Isminin hakkını veriyorsun." diye söylendiğinde etraftakilerin bize baktığını fark ettim.
"Bak bağırırım. Burak beni." dediğimde Gökhan alayla gülerek
"Sen sabah Aylin hocayla tartışmamızda yokmuydun. Bu ne hava kızım kimse bana bi bok yapamaz." dedi ve etraftakilere
"Önünüze bakın lan." diye bağırdı. Herkes geri işinin başına dönerken. Beni arabanın ön koltuğuna oturttu.Tam çıkıyordum kapıyı kilitledi. Kendi koltuğuna geçtikten sonra kapıyı kapatmadan kapıyı gene kilitledi. Kapıyı kapattı. Sonra tekrar kilitledi. Böylece içeride hapsoldum. Arabayı hızlı bir şekilde sürmeye başladı. O arabayı hızlandırdıkça ben koltuğa siniyordum. Gökhansa gayet rahat bir şekilde ve tabiki hızlı bir şekilde arabayı kullanıyordu. Benim anlamadığım şey herkes bunu niye hızlı kullanıyor ya. Yani kullanma kılavuzun da hızlı kullanılır mı yazıyor ki bunun kullanma kılavuzu var mı onu bile bilmiyorum. Ben düşüncelerimle boğuşurken Gökhan  arabayı bi anda durdurdu.
"Geldik." dedi. Camdan dışarı baktığımda bir barın önündeydik. Ben bara ilk kez uzaylı görmüş köylü gibi bakarken Gökhan sinirlenmemi sağlayan o cümleleri ağzından çıkardı.
"Pff Nazlı çok korkaksın merak etme bir şey yapmayacağım. Sadece eğleneceğiz o kadar." dedi ve arabadan indi. Ne kim korkak. Yani ilk başta korkmuş olabilirim evet ama sebeplerim var. Poyraz Gökhan la yanlız kalma diyor. Gökhan zorla beni bara getiriyor. Ben ne yapıyım. Gökhan ın cama vurmasıyla ben de arabadan indim ve beraber bara doğru yürümeye başladık. Gökhan elini belime getirdiğinde irkildim.
"Şşşttt şu korumaları görüyor musun?" kafamı evet anlamında salladım.
"Sadece onları atlatana kadar sevgili rolü yapacağız. Sonra içerde çok eğleneceğiz merak etme." dedi ve belimden iteleyerek yürümemi sağladı. Korumaların yanına geldiğimiz de Gökhan korumaya başıyla selam verdi ve korumanın açtığı kapıdan içeri girdik. Içeri girdiğimiz etraf çok sıcaktı ve bu yetmezmiş gibi bir de her yer sigara dumanıyla kaplıydı ve aşırı derecede alkol ve ter kokuyordu. Gökhan belimdeki elini bıraktı ve önüme geçerek bir yere doğru yürümeye başladı. Bende arkasından onu takip ediyordum. O çok rahat bir şekilde yürüyebiliyordu. Bense sanırım alışık olmadığım bir ortam olduğu için herkese çarparak gidiyordum. Gökhan bar taburesine oturduğunda  bende onun yanındaki boş olan bar taburelerinden birine oturdum. Kendine içki söylerken bana sen bakışı attığında
"Kullanmıyorum." diye bağırdım fakat çok yüksek olan müziğin vermiş olduğu etkiyle ne dediğimi duymamıştı. Bana anlamayan bakışlar atarken elimi hayır anlamında sağa sola salladım. Kafasını tamam anlamında onaylandıktan sonra bana meyve suyu aldı. Ne olur ne olmaz diye meyve suyundan içmedim ama çok güzel görünüyordu o yüzden sadece tadına bakmak için bir yudum aldım. Yanıma baktığımda Gökhan ın yanımda olmadığını fark ettim. Onun yerine 25 li yaşlarda yakışlı taş gibi bi çocuk vardı. Gökhan ın nereye gittiğini merak ettiğim için etrafıma bakmaya başladım. Her yere baktıktan sonra tuvaletin girişine doğru baktığımda Gökhan ı sarışın bir orospuyla öpüşürken gördüm ve  kafamı hemen çevirdim. Etrafa daha dikkatli baktığımda bunu yapanın tek Gökhan olmadığını anladım. Burada neredeyse herkes herkesle öpüşüyordu. Yakışıklı taş çocuğa baktığımda baya içiyordu. Bana bakıp gülümsedi. Ben hiç tepki vermedim. Bana doğru döndü.
"Selam."
"Selam."
"Içer misiniz?"
"Yok almayım teşekkür ederim. Bence sizde artık içmeyin."
"Çok düşüncelisiniz ama içmezsem derdim bitmez."
"Derdiniz ne ki?"
"Battım."
"Anladım ama gene içmemelisiniz."
"Evet ama iyi geliyor."
"Başka iyi gelen ne var onu yapın."
"Aslında biraz hava alsam birine derdimi anlatsam iyi gelebilir. Size anlatsam."
"Aslında benim bi iş."
"Lütfen. Yoksa intihar edeceğim." dediğinde gerçekten çok üzüldüm. Belki gerçekten birine derdini anlatması gerekiyordu. Diğer bir taraftan da yeni tanıdığım bir kişiye çok güvenemiyordum. Etrafıma baktığımda içki içenler, oynayanlarla ve yiyişenlerle doluydu ve etraf çok pis kokuyordu ama beni dışarıya iten en büyük sebeplerden biri de travestilerin birbirinin dudaklarını yalarken görmem olmuştu. Yanımdaki çocuğa baktığımda bana yalvaran gözlerle bakıyordu.
"Tamam. Sizi dinleyeceğim ama sadece 5 dk" dediğimde gülümseyerek
"Gelin benimle." dedi ve önden yürümeye başladı. Gökhan gibi kimseye çarpmadan yürümeyi başarıyordu. Fakat ben çarpmadık kimse bırakmamıştım. Sonunda barın çıkışına varmıştık. Çocuk bardan çıkınca barın biraz sağındaki bir yere girdi. Bende tam arkasından girmiştim ki beni duvara sert bir şekilde yapıştırdı be kendisiyle duvar arasına sıkıştırdı. Ben onu iteklemeye çalışırken o benim boynumdan öpmeye başladı. Iteklemenin pek faydası olmayacağını anladığım için erkekliğine dizimi geçirdim. O orada acıyla inlerken ben de zaman kaybetmeden koşmaya başladım. Fakat bu topuklu ayakkabılarla hızlı koşmak pek mümkün değildi. Koşarken ayağımı bürkmemle yeri boylamam bir oldu. Saçlarımda ki büyük eli sayesinde saçlarımı tuttu ve beni ayağa kaldırdı. Ayağa kalktığımda saçlarımı bıraktı ve kolumdan tutup beni bir arabaya doğru götürmeye başladı. Bütün çırpınmalarıma rağmen kolumu hala bırakmıyordu. Bir yandan da avazım çıktığı kadar bağırmama rağmen bir kişi bile yardımıma gelmemişti. Kolumu artık o kadar sıkıyordu ki artık hissetmemeye başlamıştım. Tam arabanın önüne geldiğimiz de diğer kolumu biri tuttu ve beni arkasına aldıktan sonra adama yumruk atmaya başladı. Adam kanlar içinde yere düştüğünde hala vuruyordu.
"Ye ye yeter." diye acı dolu korkudan titreyen sesimle bağırdım. Karşımdaki kişi durdu ve bana döndüğünde bunun Burak hoca olduğunu fark ettim. Burak hoca omuzlarımdan tuttu ve
"Nazlı iyi misin? Titriyorsun." diye sorduğunda titrediğimi yeni fark ederek başımı hayır anlamında salladım.
"Gel buraya." dedi ve başımı göğsüne koyup bana sarıldı. Bense hızlı nefes almaktan başka tepki vermiyordum.
"Sakinleş. Şşştttt bir şey yok geçti." Ben yanaklarımın ıslanmasıyla ağladığımı anladım. Bi anda birinin kolumdan tutmasıyla. Irkildim. Kolumu tutan kişi çok hızlı bir şekilde beni Burak hocadan uzaklaştırırken aynı zamanda kırılmış topuğuma basarak düşmeme de sebep olmuştu. Ensemde hissettiğim. Acıyla gözlerim istemsiz kapandı.

Sert OdunumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin