BÖLÜM 18|| BORÇ

522 31 11
                                    

BÖLÜM 18|| BORÇ

Araba büyük bir hızla ilerlerken, içimde büyüyen korkuyla yol çabucak geçmişti. Alp'in aramasından sonra hızla eşyalarımızı toplayıp, tekrar İstanbul'a dönmek için yola koyulmuştuk ve düşünceler altında ezilen duygularımızla tek kelime dâhi etmeden yolculuğu tamamlamıştık. Araba hastanenin otoparkında durduğunda, Göktuğ bana dönerek yavaşça gülümsedi.

"Hiçbir şey olmayacak. Sakin olmalıyız, tamam mı? Alp'in bize ihtiyacı var."

Gülümseyerek söylediklerini onayladıktan sonra arabadan inerek, asansöre ulaştık. Resepsiyonda bizi bekleyen Buğra, bana sarıldıktan sonra önden yürümeye başladı. Sessizce birkaç koridoru atlattığımız sırada, ameliyathanenin önüne çıkmıştık. Rahatsız sandalyede kızarık gözleriyle bekleyen kadın, bizi gördüğünde yerinden kalktı.

"Rana Hanım, geçmiş olsun. Durumu nasıl?"

Göktuğ, karşımızdaki kadınla resmi bir şekilde tokalaştığında, gergin bir gülümsemeyle selam verdim.

"Birkaç saattir ameliyatta, çatışmada ciddi bir yara almış. Doktorlar ellerinden geleni yapıyor..."

Kadın yaşaran gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra bana dönerek gülümsedi.

"Seninle görüşmeyeli uzun zaman oldu, Deniz. Seni ziyarete gelemedim, kusuruma bakma."

"Hiç önemli değil..."

Alp'in annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın, gergin bir şekilde gülümsedikten sonra, yavaş adımlarla yerine döndü. Etrafa merakla göz gezdirmeme rağmen, Alp'i görememek beni tedirgin etmişti.

"Alp nerede?"

Buğra karşıdaki merdiven arasını gösterdikten sonra başını duvara yasladı. Göktuğ'a kısa bir bakış atarak, merdivenlere doğru yürüdüm. Sessiz ve karanlık merdivenlerde iki kat indiğimde, duvar kenarında oturan Alp'i gördüm. Birkaç basamak ardından yanına oturduğumda, başını çevirerek bana gülümsedi.

"Hoş geldin, Deniz."

Ona sıcacık bir gülümseme gönderdikten sonra yavaşça ona sarıldım. Benden ayrıldığında, kızarık gözlerine yakından bakabilme fırsatı bulmuştum.

"İyi olacak..." dedim ona güven vermek isterce.

Sesimin çatlamasına karşı, gözyaşlarımı geri itmeye çalışsam da, Alp tepkime gülmeyi seçti.

"Önce kendini inandır, küçük yalancı."

Gülümseyerek başımı omzuna yasladığımda, yavaşça kolunu omzuma atarak beni kendine çekti.

"Nasıl olmuş?" diye mırıldandım sessizce.

"Şirketin üzerinde yüklü miktarda borç varmış. O da, sonrasında öderim diyerek, adamın birinden borç almış. Tabi, zamanında tamamını ödeyemeyince, adamlar babama saldırmış."

Normal bir konudan bahseder gibi konuşması, kanımı dondurmuş olsa da, yavaşça başımı ona çevirerek gülümsedim.

"Bana ailemden ne kadar para kaldı bilmiyorum ama baban iyileştiğinde ihtiyacı olanın hepsini alabilir." dedim.

Göz ucuyla bana baktıktan sonra gülümseyerek önüne döndü. Kolunu omzumdan çekti ve cebinden çıkardığı makbuzu bana uzattı.

"Senin hesabın zaten şirkete bağlı, Deniz... Babalarımız ortaktı ve sana kalan hisseler, hâlâ babamın hesabına bağlı durumda."

Gökyüzünü GörebilmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin