Okulun ikinci haftasına ders programının değişmesiyle başladık. Çok sık değişilen ders programından nefret ederdim. Bir de pazartesinin ilk dersi matematik olunca daha beter nefret ederdim. Ama ne kadar nefret etsemde başladığımız konuyla ilgili sorulan soruları bitirmiş herkesi bekliyordum. Dersimin iyi olmasını övmüyorum fakat dersim olduğu kadarıyla iyidir.
Nisa'ya gözüm takıldığında bir tane soru bile yapmadığını fark edince yardım isteyip istemediğini sordum. Başını olumsuzca sallayıp başını sıranın üzerine dayadı. Ve eminim ki şuan soruyu çözmüyor kağıdın bir kenarlarını karalıyordu. Emre'ye baktığımda sorularla sıkı bir bağ kurmaya çalıştığını farkettim. Gülümseyerek İlker'e baktım. O ise gözlerini etrafta gezdiriyordu. Yan dönüp bana bakmasıyla paniğe kapıldım. Bana " Ne var?" bakışları atarken " Bitirdim de öyle canım sıkıldı." dedim saçma bir cümle kurarak. Umursamaz tavrıyla önüne döndü ve önündeki sorularla ilgilenmeye başladı . Ben de gözlerimi defterime çevirdim.
Zilin sesiyle öğretmene baktım." Bir dahaki ders cevaplarını yaparız. İyi günler."
Defterimi kapatıp ayağa kalktım. Nisa'ya baktığımda başını hala daha kaldırmamış olduğunu , Emre'nin de sorularla debelendiğini gördüm.
" Hey! Zil çaldı, ders bitti. Şimdi teneffüs vakti. Hadi bahçeye çıkalım."
Nisa boğuk sesiyle " Ben iyiyim böyle. Siz çıkın" dedi.
Nisaya yaklaşıp " Nisa iyi misin sen?" dedim.
" İyiyim sadece dün uyuyamadım da uykum var biraz."
Kafamı salladım sanki görebilecekmiş gibi.
Emre'yi dürtmemle " Bu sorular bitmeden bana rahat yok. Sen çık Azra." demesiyle ofladım. İlker'e bakıp gelip gelmeyeceğini sordum." Kantine uğrayacağım." diyerek ayaklandı.
Birlikte sınıftan çıktık. Merdivenlerden inerken aşağı inen Kaan'ı fark etmemle gözüm ona takıldı." Sana çok mu zarar veriyor?"
İlker'den gelen soruyla ona döndüm .
" Kim? Kaan mı?"
Başını sallamasıyla " Hayır." dedim sadece. Şaşkınca yüzüme baktı.
" Yalan söylüyorsun. Onun zarar vermediği kimse olmaz."
" Sadece biraz."
Yapmacık bir gülümseme yerleşti yüzünde.
" Biraz ha? Biraz (!)"
Gülmesiyle şaşkınca ona bakıyordum.
" Neden komik geldi ki bu sana."
Bir an ciddileşip " Hiç." dedi sadece.
" Ne zamandır Emrelerin arkadaşısın?"
Yüzündeki ifadesizlik yüzüne iyice yerleşmişken cevap verdi.
" Ben onların arkadaşıyım. Onlar benim arkadaşım değil."
Kaşlarımı çatarak ona baktım.
" Nasıl yani?"
" Arkadaşlarım olmaları için hakketmem gerek değil mi?"
Hala daha ona anlamazca bakıyordum.
" Çok karışık konuşuyorsun."
" Sen beni arkadaşın olarak görüyorsun değil mi? Ama aslında değilim."
" Niye?"
Kantin katına gelmemizle " Niyesi yok . Görüşürüz." diyerek kantine doğru ilerledi. Ben ise arkasından bakakaldım. Ne demekti şimdi bu? Biz onu arkadaşımız olarak görüyoruz ama aslında değil. Peki ya neden? Ah, ne karışık hayat ve ne karışık insanlar...
Bahçeye doğru ilerleyip Kaan'ın olduğu yöne gittim. Her zamanki gibi yanında Duru ve arkadaşı Mert vardı. Onları umursamadan Kaan'ın önünde durdum. Duru ve Mert'in gözleri beni bulmuşken Kaan hala daha yere bakıyordu. Bana bakmasını beklerken " Ne istiyorsun küçük sıçan?" demesiyle beni fark ettiğini anladım. Artık beni her daim tanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AşK Şüphe Eder Mi?
Teen FictionAşk ve şüphe bir arada olursa ne olurdu? O aşk günden güne azalır mıydı yoksa kanla mı sonuçlanırdı? Bu hikâyenin sonu tamamen seçimlere bağlıydı. Her seçim bir sonun başlangıcı değil midir? Ya aşk galip gelecekti ya da şüphe. Azra ve Kaan'ın lise h...