Bölüm XX

2.2K 219 20
                                    

Bölüm XX
Bu son!

Rosie derin bir nefes alarak çenesini yukarıya kaldırdı. Genç, güzel ve kararlı görünüyordu. Kimsenin onu korumasına ihtiyacı yoktu ama onun elini tutmaları gücünü katlıyordu. O kendisi için savaşırdı. Babasını kaybettikleri andan itibaren hep savaşmıştı. Ama bugün, bu kapıda dururken ilk kez ailesinin onun yanında olmayı tercih etmesi Rosie'ye kendini kalabalık hissettiriyordu. İç içe geçip büyüyen Rus oyuncakları gibi hissediyordu kendini, güçleniyordu. Tek değildi artık. François'nın Henri'yi gördüğü anda solan yüzüne bakarken dudakları keyifle kıvrıldı. Savaşın ilk hezimetini yaşayan o değildi, olmayacaktı.

"Merhaba, François." Rosie onu karşılamak için bekleyen yaşlı adamın Henri'yi onun yanında görmesiyle yaşadığı şaşkınlık yüzünden nasıl geriye doğru bir adım sendelediğini görebiliyordu. Adil bir savaş değildi madem bu, artık o da adil oynamıyordu. Kırılan vazonun kesti parmaklarından damlayan kan -kendi kanı- o anda sanki odayı doldurdu. "Beni görmekteki ısrarınızın haklı bir gerekçesi vardır umarım."

"Roxanne..." Yaşlı adam, Rosie'nin ne kadar güzel bir kadın olduğunu hatırlayınca sustu. Ona baktığında gördüğü o gösterişli zırhı bir başkasında daha görmüştü. Ondaki bu cesareti bir başkasında daha bulmuştu. Roxanne de Bellefleur babası Simone'un kızıydı -sanırım hep de öyle olmuştu. Bu yüzden fısıltısı çatlayarak dudaklarından döküldü: "İyileşmişsin."

Adamı "İyileşmişsiniz," diye düzeltti Henri. "Roxanne'in kim olduğunu size hatırlatmalı mıyım Yüzbaşı?"

Rosie gülümsemesini koruyarak aksileşen dostunu "Henri," diye uyardı. Onun homurdanarak gözlerini devirmesiyle birlikte François'ya dönerek usulca konuştu: "Neden oturmuyoruz?"

François sıkıntıyla nefeslenerek kadınla adamın tam karşısındaki tekli koltuğa oturdu. Henri'nin de burada olmasını, kadının arkasında onun sırtını yasladığı bir dağ gibi güçlü durmasını beklemiyordu. "Seninle..." Henri'nin öksürüğüyle birlikte gönülsüzce "Sizinle," diye kendini düzeltti. "Baş başa konuşmamızın daha doğru olacağına inanıyorum Roxanne."

"Neden?" Kaşları alayla havalanırken dudakları insanı tedirgin etmek istercesine inceldi. "Söylesenize François!" Neden sonra bakışları iki adam aradında gidip geldi. "Bana gösterdiğiniz bu ani, beklenmedik kibarlığınızın Henri ile bir alakası var mı?"

"Roxanne..."

Elini havada savurup adamın cümlesini "Birbirimizi kandırmayalım," diye kesti. "Rol yapmayı bırakın ve..." Küstah bir omuz silkmeyle başını zarifçe sağ omzuna yatırdı. "Ne söyleyecekseniz, daha evvel de yaptığınız gibi kibar olmak için çaba harcamadan, doğrudan söyleyin. Kabalığınızı yadırgamayacağımdan emin olabilirsiniz."

"Pusulaları okuduysanız eğer meselenin ne olduğunu da biliyorsunuzdur."

Rosie muzipçe gülümseyerek "Okudum," dedi. "Ve okurken ne kadar eğlendiğimi tahmin edemezsiniz!" Henri ile aralarında kısacık bir bakışı değiştiler. Okumuş muydu? Ne zaman? Dün gece hiç mi uyumamıştı? "Neredeyse içi boş tehditlerinizden etkilenecektim aslında..." Dostunu savaşa dahil etti. "Ama Henri onları çok..."

Henri "Bayağı buldum," diye devam etti. Pusulaları okumamıştı, orada ne yazdığına dair en ufak bir fikri bile yoktu ama yine de Rosie'nin yapmaya çalıştığı şeyi görebiliyordu. "Hatta cüretkar bile diyebilirim."

François ellerini koltuğun kenarlarına dayayarak hafifçe öne doğru eğildi ve onların bu ortak hamlesini "Ne yapmaya çalıştığınızı anlıyorum," diye geçiştirdi. "Ama sayın-"

Çıplak AyaklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin