Bölüm XXXVII

1.8K 191 19
                                    

Bölüm XXXVII

"Bu..." Rosie'nin rengi solarken parmakları cansızca hırlayan göğüs kafesine dayandı. "Bu delilik olur."

"Mahkemeye çıkmana izin veremem, Rosie." Ayağa kalkarak kadına ellerini uzattı. Kadın ellerine şüpheyle bakıp onları kavrayarak yerinden doğrulunca rahat bir nefes almıştı. "Burgonya Dükü'nün topraklarında yarattığı vahşetten, halkıma nasıl davrandığından haberdarsındır eminim. Uzun zamandır Burgonya'yı onun ailesinden geri almak ve topraklarını yeniden benim topraklarıma katmak için bir çözüm bulmaya çalışıyordum. Bu kaza ikimizin de sorunlarına çözüm olur."

"Davada kaybedebilir." Adamın uzattığı koluna girerek dalgınca etrafına baktı. "Jean Louis... Unvanını ondan alabilirsin. Öldürmek... Öldürmek çok, çok kolay değil mi?"

"Dükün sana yaşattıklarının bedelini ödetmek istiyorum Rosie. Benim verdiğim kararlar sonucunda yaşadıklarını biraz da olsa böyle telafi edebilirim ancak."

"Ben yalnızca çocukluk arkadaşınızım, Majesteleri." Jean Louis bir an için huysuz bir çocuk gibi tıslarken Rosie gülümsedi. "Başınıza fazlasıyla bela açtığım günler geride kaldı. Bu savaş benim savaşım, Charles benim şeytanım. Benim yerime savaşmanıza gerek olduğunu sanmıyorum. Yüce Fransız mahkemeleri..."

"Senin yerine savaşmıyorum." Basit bir omuz silkmeyle gözlerini bir an için kadına eğdikten sonra yeniden bahçeye çevirdi. "Ve mahkemeye güvenim yok." Rosie onun çocukluğunun -çocuk olma hakkına sahip olduğu o kısacık anların- en kıymetlisiydi. Üstelik... Ağabeyi onu gerçekten sevmişti. Büyük bir aşkla. Onu aramıştı, onunla bir şansı, savaşarak kazandığı küçücük bir anda onunla karşılaşmayı beklemişti. Dalgınca "Seninle birlikte savaşıyorum," diye mırıldandı. "Charles gibi bir zorbayı adil bir mahkemede yenebileceğine dair en ufak bir şüphem yok. Ama mahkemeler adil değil. Bırak sana yardımcı olayım."

"Onu öldürerek mi?"

"Sana zarar vermesine," kadının zarif yüz hatlarına dağılan sıkıntılı ifadeye bakarak boğazını gıdıklayan rahatsızlıktan kurtulmak için hafifçe öksürdü. "O mahkemeden zaferle ayrılmasına, kısacası hayatta kalmasına müsaade edemem."

"Kaybedeceğimden eminsiniz?"

"Karşındaki Burgonya Dükü, Rosie."

"Yine de..."

"Dük senin merhametini hak etmiyor. Sen bir Azize değilsin, mahkemelerimiz de Dükün sözünü bir kadının sözleri için duymazdan gelecek kadar adil değil."

"Gaddar da değilim." Adım atmayı bırakıp adama döndü. "İçinde büyüyen öfken amacını aşabilir, Fransa'nın bütünlüğüne zarar verebilir Jean Louis." Adamın gözlerinde gördüğü o çılgın parıltıyla mücadele edemeyeceğini, ne söylerse söylesin Kral'ın fikrini değiştiremeyeceğini anlıyordu. "Fransa Kralı'nın kararları buysa bile benim değil." Yine de susacak, onun adına verilen kararı çaresizce kabullenecek değildi. "Ben sadece onu bana yaşattıkları için cezalandırmak istiyorum."

"Ya onun zulmü altında eziyet çeken yüzlerce insan? Onların hak ettiği adaleti nasıl sağlayacaksın Rosie? Herkesin kazanmasını sağlamanın tek yolu bu."

"Bu kolaycılık." Adamın itiraz etmesine fırsat vermeyerek atıldı ve tamamen yüz yüze gelmelerini sağlayarak adamın ellerini tuttu. "Biliyorum," diye mırıldandı. "Sana 'hayır' denmesinden hoşlanmıyorsun." Adamın kaşlarını çatmasıyla nazikçe gülümsedi. "Bu yetiştiriliş tarzınla alakalı ama ben senin gibi yetiştirilmedim. Onu öldürmeyi düşündüğüm bir an vardı, bunu inkar edemem. Ama ben... Ben böyle biri değilim, Jean Louis." Boğazındaki yumruyu gidermek adına yutkundu. Adamın bakışları gittikçe kararırken sevgiyle ellerinin sırtını okşadı. "Ben böyle biri olmak istemiyorum. Birinin ölümüne sebep olduğumu bilerek hayatımı sürdüremem."

Çıplak AyaklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin