Bölüm X

2.7K 233 20
                                    

Bu bölüm biriciğim, yüreğinden öptüğüm @gmzeays 'a :)

Bölüm X
Gidememek

Rosie boynundaki gerdanlığa bir kez daha asıldı. At arabası Paris'in ara sokaklarında sarsılarak ilerliyordu. Nefes alamadığını hissetti. Jean Louis tahtın ikinci varisiydi aslında. Ağrıyan şakaklarını ovuştururken geçmişi düşündü. Jean Louis'nin değil abisinin Kral olduğunu düşünmüştü hep. Böyle bir kötülüğü onun yapabileceğine, bu kadar canını yakan bir kararı onun verebileceğine ihtimal vermemişti. Hayal kırıklığı ile soluklanırken gerdanlığa bir kez daha asıldı. Bu kez pahalı taşlar gürültüyle arabanın içine dağılmıştı. Rosie elinde kalan incecik zincire bakarken kendisini de sanki böyle, boncuk boncuk, paramparça dağılmış hissetmişti o arabanın içinde. Gözünden sızan yaşı yanağından kaymasına fırsat tanımadan kuruladı. Başını camdan dışarıya çevirirken gecenin başından beri ilk kez boğazını sıkan bir mengene olmadan nefes aldı. François'nın onun adına çalıştığını biliyordu -ki bunu adamın da yüzüne söylemişti. Ama yine de... Bir an için, sadece küçücük bir an için insanlar hakkında yanılabileceğini ummuştu. Ne aptallık! Hatalarından ders almayı başaramıyordu bir türlü. Kendine bu kadar istikrarlı bir şekilde zarar verebilmesi şaşılacak kadar büyük bir başarıydı! Arabanın yavaşladığını fark ederek kendini toparladı. En azından bu uzun yolculuk ona biraz zaman kazandırmış, rengi yerine gelmiş, hissetmediği elleri ısınmıştı. Kapı açılırken nazikçe gülümsedi. Archie inmesi için ona elini uzatmış, tam o anda kadının boynundaki boşluğu fark etmişti.

"Kolyeniz..."

"Kırıldı."

Kadın indikten sonra adam hafifçe eğilip "Hemen topluyorum Matmazel de Bellefleur," diye mırıldanmıştı.

"Bırak, kalsın."

Arabacıyı arkasında bırakarak seri adımlarla konağa ilerledi. Konakta yanan tek mumun salonda olduğunu fark etmek onu gülümsemişti. Cosette sahici bir hevesle onu bekliyor olmalıydı. Derin bir nefes alıp hemen arkasından eve doğru yürüyen Archie'ye döndü.

"Bu gece olanlardan..."

"Aramızda kalacağından emin olabilirsiniz efendim."

"Teşekkür ederim." Archie'nin elini nazikçe tuttu ve hafifçe sıkıp bıraktı. "Sabaha karşı konaktan ayrılacağım, gün doğmadan yola çıkmış oluruz."

"Toulouse'a mı gidiyoruz?"

"Hayır." Başını cansızca iki yana sallarken solgun yüzünde küçük, mütevazı bir gülüş açıldı. "Hayır, Archie. Limana gideceğiz."

Kapı daha çalınmadan açıldı. Cosette ışıldayan gözlerini genç kadına dikmişti. Aradığını değil de rengi solmuş bir kadın bulunca kaşları endişeyle çatıldı. "Tanrım, Rosie!" Uzanıp efendisinin ellerini kavradı. "Çok kötü görünüyorsunuz."

"Sen bana çirkin mi demek istiyorsun Cosette?"

Kadının sesindeki alaycılığa rağmen hiçbir ışıltı barındırmayan bakışları, genç kızın başını itiraz edercesine de olsa sallamasına mani oldu. "İyi misiniz?" Cosette kadını ellerinden tutup içeriye çekerken arkasında bekleyen Archie'ye karanlık bir bakış attı. Adamın omuz silkip Rosie'yi selamlası ve topukları üzerinde dönüp odasına gitmesi üzerine suratı daha da asıldı. "Kötü bir şey mi oldu?"

Rosie varlığını yeni hatırladığı maskeyi yüzünden söküp atarken "Oldu," diye yanıtladı. Kahveye dönmüş gözleri mum ışığında daha karanlık ve daha eski görünen eşyalarda dolaştı. "Bavullarımı hazırla Cosette." Derin bir nefesle başını cansızca iki yana salladı. "Teresa uyuyor mu?"

Çıplak AyaklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin