Multimedia: Aydan Tükenmez...
"Canımın yandığını söylemekten korkuyorum, daha fazla yakacaklar diye..."
Mizgin.
*
Aydan'dan.
Dışarıdaki ağaç dallarının odamın duvarına sürtünmesiyle çıkan hışırtılara, birde o ağaçların üstündeki kuş seslerinin eklenmesiyle uykunun güvenli kollarından sıyrıldım ve gözlerimi yavaşça araladım. Biraz olsun kendime geldiğimde, uğursuz olan dün gecenin kirli görüntüleri belirdi zihnimde.
Gözlerimi sıkıca kapattım. Sabaha kadar ağlamamın sonucu olan şişmiş gözlerim yine yanmaya başlamıştı. Boğazım düğüm düğüm oldu. Sertçe yutkundum. Dün geceden beri saatlerce ağlamıştım fakat gözyaşlarım hâlâ akmak için zorluyordu beni.
Ben...
Ben dün... Dün gece tecavüze uğrayacaktım.
Eğer... O adam beni kurtarmasaydı...
Düşündüklerimi hemen kafamdan def ettim. Alt dudağımı sertçe ısırdım ve gözyaşlarımı geri ittim.
Bunları düşünmek istemiyorum artık. Zaten babam ile annem dünden beri bu halimden korkuyorlardı. Onları üzmeye hakkım yoktu. Bir şey olmadı, olmayacak da artık. Kendimi biraz toparlamalıydım.
Yataktan çıktım ve banyoya girdim. Kısa bir duş alsam çok iyi olacaktı. Hem fizikken hem de ruhen kendimi çok bitkin hissediyordum. Bu hâlde annemlerin karşısına çıkarsam kesinlikle bir şeyler ters gittiğine emin olacaktılar artık.
Üstümdekilerden kurtuldum ve ılık suyun altına girdim. Sırtıma ve sağ koluma vuran suyun bıraktığı acıyla kaşlarımı çattım. Gözlerimi açtım ve koluma baktım. Kolumdaki etim morarmıştı ve çürümüştü, kesin sırtımda öyleydi. Gözlerim yandı ve hızla dolmaya başladı. Bu sefer tutamadım; saldım, acılarımla, ölmüş umutlarımla harmanlanmış olan tuzlu suyu, gözlerimden.
Bu kadar aciz olmaktan nefret ediyorum! Sadece ağlamaktan nefret ediyorum!
Berbat bir yitirmişlik hissiyle, suyun altında parmaklarım ve ellerim buruşana kadar kaldım. Sonra sert ve acıyı umursamadan vücudumu kıpkırmızı olana kadar lifle yıkadım. Banyodan çıktıktan sonra iç çamaşırlarımı giydim. Kollarımla sırtımı kapatan bir badi ve eşofman altı giydim. Saçlarımın suyunu havluyla biraz aldım ve ıslaklığını umursamadan odamdan çıkarak merdivenlere yöneldim.
Merdivenden inmek için attığım her bir adım, dün gecenin hediyesi olan sırt ağrımın kendisini belli etmesine yetiyordu. Yine de belli etmemeliydim.
Bunları düşünürken, merdivenlerden aşağı indim.
Babam çok başarılı bir iş adamı olan: Mehmet Tükenmez.
Evimiz şehrin gürültüsünden biraz uzakta kalan ormanlık bir alanda bulunan yalılardan biriydi ve Büyüktü. Bu büyüklük beni hep rahatsız etmiştir. Ayrıca hizmetçiler de var. Gözlerimi devirdim.Benden büyük ve benimle yaşıt olan birilerinin bana hizmet etmesini hiç sevmiyorum.
Her ne kadar kendimi bildim bileli böyle bir hayat yaşıyor olsam da sevemiyordum. Arkadaşlarım, benim bu düşüncelerim ile her ne kadar kendini beğenmiş biri olduğumu düşünseler de, ben öyle biri değilim. Babam, erkenden işe gider, akşam gelir yemek yer ve çalışma odasında geç saatlere kadar vakit harcardı.
Annem mi? Alayla güldüm düşündüklerimle. Annemin sabahtan akşama kadar uğraştığı şeyler: Kuaför, alışveriş ve yardım adı altında ki yapılan kokteyller. Çok önemli(!) şeyler yapar da kendisi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİS VE HİSSİZ
Teen Fiction(EŞSİZ ÇİÇEKLER serisi-1) NOT: Serinin kitapları birbirinden bağımsızdır! Yaşananlar önemli değildi. Yaşatanlar ve geride bırakılan darmaduman olmuş hisler önemliydi. *** Denizin dalgaları, beni anlatmak için var sanki... Ba...