4.BÖLÜM>>

807 82 14
                                    

Multimedia: Karakterlerimiz...

"Değiştiğimi hissediyorum. Ruhuma mezar olmuş bedenim, acı çekiyor..."

Mizgin.


*



Korkmaz'dan.



Pişmanlık.

Nedir pişmanlık?

Yaptığımız hatadan duyduğumuz üzüntü hissi.

Peki ya hayal kırıklığı?

Bir insana karşı mı sadece hissedilir?

İnsan kendisine de kırgın olamaz mı?

Peki diğer duygular?

Mutsuzluk, hüzün, umutsuzluk, acı...

Bunların hepsini hisssedebiliyorum aslında. Hissiz bir adama göre can yakan ve karamsar olan bütün kardeş duyguları hissediyorum. Ne kadar ironi bir durum ama!

Fakat en çok acı ve O cennet gözlü kıza yaptıklarımdan dolayı baskın olan pişmanlık duygularını barındırıyorum bedenimde.
Acı diyorum ama dile dökebileceğim ve hissettiklerime en yakın ama bir o kadar da en uzak bir kelime bu. Yoksa, telaffuz imkansız bir duygu bu.

Acı...

Belkide hayatımda daha doğrusu olmayan hayatımda baskın olan en büyük duygu. İnsanı yiyip bitiren, ruhen ve fiziken bir sürü acı vardır.

Ama şunu sakın unutmayın: Hiç bir acı hissiyatı dünyada en çok merhamet barındıran bir bağ olan anne ve çocuğu arasındaki bağın kopması sonucu oluşan acı kadar hasar bırakmaz insanda.

Kim olursa olsun. İster duygusuz, ister hissiz, ister sadist olsun insan. O insanı belkide üzebilecek tek ve en büyük acı annesini kaybetmesidir. Hatta 'belkisi' fazla kesinlik öyle.
Zaten insanı duygusuz, hissiz, sadist, psikopat ve bunun gibi bir sürü hastalıklı kişiler yapanda aile ve çevre değil midir?

Hiçbir insan doğduktan sonra bir insana zarar vermeyi zevk haline getirmez. Birisine işkence ederken mutlu olmaz. Ailedir bunda en büyük etken.

Aslında... aileden çok annedir.

Eğer bir anne çocuğunun yanında olursa o çocuk zaten annesine gider her acı çektiğinde.

Öyle değil midir zaten? Annemizden dayak yerken bile 'anne' diyen çocuklar olduk hep.
Eğer benim, annem yanımda olsaydı, beni terk etmeseydi belkide bunları yaşarken hem daha az acırdım hem de daha az acıtırdım.

Tabiî benim acılarım boyut atlamıştı. Anlayacağınız, o acılar arkada kalalı çok oldu.
Televizyonda Fırat Soylu'nun açıklamalarından sonra ne ben konuşmuştum ne de Berfin.
Direk evden çıkıp otobüse bindik.
Aslında benim, depoda yeni aldığım ama kullanmak istemediğim bir motorum var. Nedense otobüs beni daha iyi hissettiriyor.

İnsanlardan nerfet ettiğim hâlde.

"Fırat Soylu'ya böyle bir caniliği kimler yaptı ya da yapma cesaretinde bulundukalarını gerçekten çok merak ettim. Nasıl adamın onları bulduğunda neler yapabileceğini düşünmediler?"

Cevap vermedim, O da üstelemedi.

Yola çıktığımızdan beridir Berfin'in aslında söylemek istediklerini ve konuşmasını bekliyordum. Bu kadar susması tuhaf hissettirmişti zaten bana. Dediğim gibi güzel konuşuyordu ve gerçekten fark ettiğim ama umursamadığım bir güzelliği vardı. Zeytin gözlere, burnunun üstünde ve yanaklarında çillere sahipti.

HİS VE HİSSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin