7.BÖLÜM>>

548 70 3
                                    

Multimedia: Aydan Tükenmez...

"Boşluk mu bu, hissettiğim ya da hissedemediğim?..."

Mizgin.

¿×¿


Selin Tükenmez'den.



Boşluk hissediyorum sadece.

Ya da hissiz'lik...

Aslında hissizlik değil bu, çok fazla duyguyu hissedip tanımlayamamaktır, benimkisi.
Kızım, iki gündür komada. Ayın parlaklığını almış olan yüzü, şuan da kireç gibi beyaz bir şekilde camın arkasındaydı.

Kızımı böyle görmek tarifi imkânsız acı yüklü duygular bırakıyor ruhumda. Elimi cama uzattım, sanki Aydan'ımın yüzünü okşayabilecekmiş gibi.

Oysaki sadece uzatabildim, dokunmadım.
Tıpkı Fırat'ın kızıma acı çektirdiğinde elimi uzatıp kızımın ruhuna sarılamadığım gibi oldu bu gün de.

Acizliğim her zaman olduğu gibi, şimdi de boğuyor sanki beni.

Bir insanın vicdan azabı canından bir parça olmayan birisi için bile öldürürken, benim vicdan azabım kızıma karşı; benim çaresizliğim kızıma karşı...

Ben nasıl bir anneyim? Kendime anne demeye o kadar utanıyorum ki.

Keşke şuan kızımın yerinde ben olsaydım. Keşke onun yerine ben bin kere ölseydim. Sessiz gözyaşlarım anlar beni bir tek bu fani dünyada. Onlar şahitti her anıma.
Bir Rabbim biliyor ya ne kadar acizim her şeye ve herkese karşı.

Rabbim der ya: 'Ömrünüzü bile adasanız annelerin hakkını ödeyemezsiniz,' diye.

Benim hiçbir hakkım yoktu kızımın üstünde. Ben bir tek onu doğurup büyüttüm. Ben ona gerçek bir anne olmadım, olamadım. Ben, hep onu yalnız bıraktım. Ben bütün savaşlarında düşerken elinden tutup kaldırmak yerine, sadece uzağında gözyaşı döktüm. Güzel kızım bilmiyor ama bir gün benden öğreneceği şeyler için nefret edecek.

Düşündüklerim ile hastane duvarları benim kendime olan isyanım ve acizliğimi barındıran gözyaşlarıma bir kez daha şahit oldu.

Artık çok ağır geliyor her şey. En acısı da kızımın hayatta durmak için ve savaşmak için bir nedeni olmaması. Onun bu hali benimde savaşmamı ve dik durmaya çalışmamı engelliyordu. Ben bir tek onun iyi olmasını istiyorum artık.

Gözyaşlarım ile tekrar seslendim kızıma, kısık bir sesle.

"Ay ışığım, uyan ne olur. Dayanmıyorum artık. Binlerce kez haykırdım, senin yerinde olayım diye. Çok yakıyor canımı kızım bu durum.
Canım çok yanıyor. Kalk bak annene o güzel yeşillerinle. 'Canım yanıyor anne,' diye söylen. Ama bu sefer gözlerinle değil, dudaklarınla anlat bana ne kadar canının yandığını."
Hıçkırıklarımı durduramıyordum.
Mehmet, Sarp, Pınar, Pınar'ın ailesi ve güzelimin birkaç arkadaşı gelmişti. Zaten çok arkadaş canlısı değildi, Aydan. Kimseye kendini çok açmazdı. Pınar'a anlatırdı çok nadir, diye biliyordum. O da çok dolu olduğu zaman. Genelde hep içine atardı ve geceleri gözyaşları ile anlatırdı karanlığa.
Benim ay ışığım, hep insanları dinleyip kendi acılarının azlığına şükrederdi.

Zaten onun içindir psikolog olmak isteyişi. Son senesiydi. Stajlarda hep hastalarına en iyi şekilde yardım etmek istediğini anlatırdı, bana.

HİS VE HİSSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin