6/ "Sorumlu"

4.1K 155 15
                                    

Multi. Aras. Keyifli okumalar.

🌟🌟

Hatırlatma

Hava aydınlanmıştı ve ben o iyi mi diye deli gibi merak ediyordum. Kızları uyandırmadan çadırdan çıktım ve ormanın derinliklerine ilerledim. Ancak bıraktığımız yerde yoktu. Arkamı döndüğümde ise havada sallanan bir çift bot ve onun solmuş yüzünü görerek dehşete düştüm!!!

-" Tanrım. Ne yapıyorsunuz orada? Lütfen iner misiniz aşağı hemen." Gözlerini bana çevirdi ve koyu kahve olan gözleriyle masum bir çocuk gibi baktı bana. Sonra hemen kafasını ipe çevirdi ve düğüm atmaya devam etti.

-" Resmiyetten nefret ederim" dedi bana bakmadan. Derin bir nefes aldım.

-" Ağaçtan başka hiçbir şey olmayan şu koca ormanda o ipi nereden buldun söyler misin?" Sıkılmış bir ses tonuyla konuştu.

-" Beni rahat bırak." Ellerimi belime koydum. Ben bıraksam da Azrail bırakır mı bilemedim.

-" Ne yapacaksın?" Düğümü atmıştı ve sallandırdığı bacaklarını yukarı çekti. Yüzü bembeyazdı. Aldığı darbelerin etkisiyle kanı çekilmiş çok üşümüş olmalıydı.

-" Sence"

-" Ben de o ipe çamaşır asacaksınız diye düşünmüştüm." bana ters ters baktı çok ciddi görünüyordu. İpe elini uzattı. O an bedenimi bir korku kapladı.

-" Sakın!" Reflex olarak elimi uzatmıştım. Bana baktı. Şaşırmıştı.

-" Neden benim ölmem senin için iyi olmaz mı?" İpi kavradı ve ona asılmak için hazırlanıyordu. Yaptı ve alt dala indi. Şimdi tek yapması gereken...

-" Hocam lütfen durun. Lütfen!" Bana baktı ve yüzünü buruşturdu. Ağaç dalının tam ucunda atlamak için hazırlanıyordu.

-" Bana bir daha Hocam deme. Zaten diyemeyeceksin de neyse?" Ben hala ona bir çare bakıyordum. Yapamaz diye düşünüyordum. Ve o da bana bakıyordu. Gözlerinde daha önce hiç görmediğim bir parıltı vardı. Mutsuzdu. Arasın vurduğu yerler morarmış t-shirti kan olmuş. Sanki konuşmadan anlaşıyorduk. Bilmediğim bir dilde bana bir şeyler anlatıyor gibiydi. Ağacın gövdesinden koyu gözlerinde pişmanlığın karanlık perdelerinin sahnelenişini izledim. Ve ipe asıldı. Nefesimi tuttum. Gözlerimin dolduğunu farkettiğimde ağzımdan kelimeler çoktan dökülüvermişti.

-" Lütfen dur. Sakın yapma. Hayır!" Ağacın tam dibine gittim. Ona her zamanki gibi aşşağıdan bakıyordum. Saçları dağılmıştı. Gözlerinden yaşlar süzüldüğünü gördüm bulanık gören mavilerim el verdiğince. Damlamasına izin vermeden gözyaşlarımı sildim ve ona ellerimi uzattım.

-" Tamam öğretmenim demeyeceğim. Hadi gel" romantik bir filmin ayrılık sahnesindeki gibi... Hani böyle dayanamaz ağlarsınız ya işte.

-" Ablanı senden çaldığım için. Her şey için senden ve ailenden,onu sevenlerden özür dilerim. Özellikle de sen. Lütfen beni affet." O an içimdeki ablam hatırıma geldi. Benden bunu beklememeliydi. Bu durumda bile!

-" Sen benim anlamın katilisin. Seni affetmemi mi bekliyorsun? Üzgünüm ama seni asla ama asla affetmeyeceğim!" Bağırdı.

-" O zaman neden beni engellemeye çalışıyorsun? Neden vicdanımı rahatlatmama izin vermiyorsun?"

-" Ölmene izin vermeyeceğim çünkü karşımda birisi intihar ederken bu her kim olursa olsun buna göz yumamam! O kadar kötü ve duyarsız değilim. Anladın mı ben sen değilim!" Her kim olursa olsun bir insan intihar etmemeliydi. Ayrıca ölüm senin için bir kaçış yolu. Sen ablamı öldürdüğün için bu dünyada eziyet çekeceksin. Vicdanın seni hiçbir zaman rahat bırakmayacak. Ölmeni istemiyorum çünkü vicdanın benim yerime senden intikam alacak! Vicdanını asla rahatlatamayacaksın. Gözyaşlarını sildi.

Matematik ÖğretmenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin