Final: 17/ "Esir Olma"

240 10 8
                                    

Evet.. Geldik o sona. Cinayet çözülüyor. Bakalım kim olduğunu tahmin edebilmiş misiniz? Yorumlara bekliyorum! 💝💖

....
Şapkalı kapıcının evinde işlenen cinayet Londrayı ayağa kaldırmıştı. Haberleri izlerken Güneş cesedi görüp çok korktuğu çığlık attığı anları hatırladı.

Marul kafalı psikopat çocuğun ani, ölümünün ardından bıraktığı uzun gizemli mektup herkesi deliye çevirmiş, açıklanamayan cinayetler intihar mı cinayet mi ecel mi olduğu bilinmeyen olaylar failsiz bir şekilde sırra kadem basıp gitmişti.

Tüm bu hayat zaten bir sır değil miydi? Kanserin pençelerindeki Evan gibi masum insanlar neden hep acı çekerdi?

Bir kitapta filimde olan başrolleri sevmem ben. Hayatları her zaman kötü olur çünkü.

Aymar yaşıyor muydu?

Güneş uzun bir maceranın ardından sonunda ülkesine dönmüş olmanın huzuru ve yaşadıklarının burukluğuyla ailesinden önce sevgilisi Savaş'ın yanına gitmiş, Açelya adındaki kampüsün sarışın gözdesi ile onu yatakta basmıştı.

Hayat.

Üzerimize gelmek için mi vardı?

Neden ağlamak acıları hafifletemezdi? Babası kızının ilk sevdiği adam olduğunu bile bile nasıl çocuğuna vurabilirdi ya da bir ülkedeki eğitim sistemi en fazla ne kadar kötü olabilirdi de stres, antidepresan, uyuşturucu, içki, sigara ortaokula kadar düşebilirdi? 12. Sınıflara yazık değil miydi?
Bunların bir cinayet hikayesi ile ne ilgisi vardı? Aslında okuduğunuz kitabı düşünmediğünizden gerideki şeyleri görmüyorsunuz bazen fakat bunlar hayatın ta kendisi. Ta içi. Tam olarak hayatın döngüsü diyebiliriz ve aslında tüm bu kargaşanın tüm olayların asıl sebebi de tam olarak bu.

Toplum ve iletişimi bozuk, birbirini anlayamayan insanlar.

Aldatılmıştı. Şu anda ağlamasının bir çaresi yoktu. Neden? Dedi kendi kendine. Neden?

Artık, kırın zincirlerinizi ve hiçbir şeye hiçbir kimseye esir olmayın. Belli kalıplara uymak zorunda değilsiniz.

Kalp kırmak, aldatmak, yalan söylemek, sinsilik yapmak insanlık mıdır?

Görgü kurallarına bile uyamayan insanlarla aynı ortamlarda bulunmak zorunda tutulurken neden hakkınızı aramıyorsunuz?

Bütün dünya neden haksızlıklar karşısında sessiz? Neden bu üstünlük çabası? Bu açgözlülük neden? Savaş neden? Gerçekten neden? Yaşama barınma vatan hakkını elinden aldığın bir insanı kendi kurduğun insan haklarına uymayacak şartlara bıraktığında aslında o insan haklarını hazırlayıp ellerinden de alanlar gerçek insanlar mı oluyorlar yani?

İnsan olmak böyle bir şey mi?
İnsan olduğunu hatırlıyor musun hiç günlük hayatında?

Dünyada akıl sır vermeyen bir çok kötülük var bir çok.. Yeter ki. Göz yumma.

________________

Güneş'in Ağzından

Aslı'nın kollarında Savaş için göz yaşı dökerken hissizleştiğimi hissediyordum. Tükenmiştim artık. Evan için olan şikayetimi geri çekmiştim.

Tam olarak Nutella yiyor Kore dramaları izleyip Baekhyun öldü diye ağlıyordum.
Arada Metallica açıp bağırıyor ardından Selda Bağcan dinliyor oradan Doktorlar jenerik müziğine geçiyor ondan sonra da Dua Lipa dinliyordum.

Tam anlamıyla delirmiştim.

Aldatıldığımı öğreneli 2 hafta olmuştu ve bu süre içinde o kızı stalklayıp evini basmış bir güzel saçlarını yolup eline vermiş 3 saat boyunca dövmüştüm sanırım kolu kırılmış.

Abartmıyorum.

İçim ancak böyle soğurdu.

Kabullenmeye çalışıyordum.

O sırada çalan kapının sesi ile izlediğim diziyi kapatıp kapıya yönelmiş ve kargoyu alıp salona geri dönmüştüm.

Açık pembe zarfın içindeki mektubu okumaya başladım.

Merhaba Güneş,
Kim olduğum önemli değil. Seni bulmak tam 2 yılımı alsa da sonunda sana ulaştım. Ben ablanın yaşadığı ve esir tutulduğu yerde çalışan vicdanlı insanlardan biriyim. Benim de bir hikayem var elbette. Tıpkı senin gibi. Fakat şu an anlatmaya vaktim yok, sana diyeceğim. Çok az bir vaktin var. Ablan yaşıyor. Bir an önce onu bulmazsan gerçekten ölecek. Şehirde artan suç vakalarını eminim ki duymuşsundur. Bu sefer ortada gerçek bir seri katil var. Dolanıyor ve gerçek. Ablanın çok yakınlarında. Yalvarırım beni bu vicdan azabından kurtar ve ablanı gelip al. Sana adres veremem ama bence bulabilirsin. Tek diyebileceğim. Wenghton Mahallesi.

-bir dost.

"Ne oldu?"

"Güneş?! İyi misin kendine gel! "

"Bayıldı! "

...

________________

"Sanığın tahliyesine ve serbest yargılanmasına karar verilmiştir!"

Masaya inen mahkeme tokmağının sesi ve ellerindeki kelepçeleri çıkan kirli sakallı gözleri kızarık bir matematik öğretmeni. Kanser olduğunu öğrendiği gün tahliye edildi.

Ama hala Türkiye'de öğretmenlik yaptığım okulda yerime çoktan başla bir öğretmen vermişler midir yoksa vermemişler midir? Diye düşünüyor.

Söylenilmeyen ama eğer verilmişse doğru olanın bu olduğunu bile bile beslenilen çocuksu bir dargınlık...

Her neyse ne diyordum? Hah küçük bebek Mark. Babasının kim olduğunu bilen? Annesi nerede ve ne yapıyor? Günlüğü başka bir ülkede öldüğü tarihten sonra yazılmaya devam edilmiş bir şekilde bulundu.

Kız kardeşi depresyonun eşiğinde? Yine vizelerden kalmış.

Mimar olamadı.

Haber bülteni sunar gibi bunları diyen ben kim miyim? Merhaba, beni daha önce hiç tanımadınız ama artık tanımanızın vakti geldi sanıyorum. Ben Hulusi. Hulusi Akar.

Her bilgi elimin altında, kızlarım beni... Asla bulamayacaklar. Tıpkı işlediğim önceki suçlar gibi.

Bazı hikayeler, güzel bitmezler.

(Gerçek Hulusi Akar ile uzaktan yakından alakası yoktur. Tamamen isim benzerliğidir.)

Matematik ÖğretmenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin