Güneş'in AğzındanKısık sesle çalan bir klasik müzik sesi ile gözlerimi araladım. Mavi bir odanın içindeydim. Tanıdık gelmiyordu ama ilk düşündüğüm şey göz devirip klasik müzikten nefret ettiğimi tekrar anlamaktı. Tanrım yumurtlaması için tavuklara dinletilen müziklere benziyor! (Yanlış anlamayınız.)
Yatakta doğruldum. Sonra aklıma tanımadığım bir yerde olduğum dank etti. Gözlerimi kapayıp bir kaç saniye sonra tekrar açtım. Hala buradayım. En son neler olduğunu düşünmeye başladım. Ahh ablamın çocuğu mu? Bayılmış olmalıydım. Sakin bir şekilde kalktım. Ve kapıya ilerledim. İçeriden tabak çatal sesleri geliyordu. Kapıyı açıp kafamı uzattım ve parmak ucunda sesi takip ederek ilerledim. Hmm sanırım burası mutfaktı. İçeri kafamı uzattım. Bay Evan??
-"Uyandın mı? " kafamı salladım. Sanki görmüyorsun. Burnuma enfes kokular geliyordu. tezgaha ilerledim. Krepler. Aaah. Acıktığımı hissettim. Kıkırdadı.
-"Neden kreplere Lee Min Ho görmüş gibi bakıyorsun? "(Buradan bir okuyucuma gönderme :) hala kreplere bakıyordum.
"Sen mi yaptın?"
-"Evet."
"Güzel görünüyorlar."
-"Bir de tadına bak." tahmin ettiğim gibi ilk çekmecede olan çatal ve bıçaklardan ikişer tane aldım ve koymadığı masaya koyup oturdum. Tezgahtakileri alıp masaya koydu ve yanıma oturdu.
O tabaklara krep koyarken ben konuşmaya başlamıştım.
"Ablam konusunda, söylediklerinde ciddi miydin? "
-"Evet ciddiydim."
"Evan ama bu nasıl olur? Nereden öğrendin? " ağzına domatesi dıktı.
-"Edd söyledi."
"Edd mi? Edd de kim? " çatalını bıraktı ve ellerini birleştirdi.
-"Londraya gittim. Yeniden... Ve bu kez orada Aymarla ilgili çok daha fazla araştırma yaptım, bilgi öğrendim." ben de krepe Nutella sürmeye başladım. Gelsin kilolar.
"Ne gibi? "
-"Anlatacağım. Aymarın evine gittim. Orada Edd vardı. Gizlice girmişti. Bu beni hala şüphelendiriyor. Bana Aymarla bir ilişkilerinin olduğunu çocuklarının olduğunu söyledi. Kısacası Aymar beni aldatıyormuş. Bebek çok şirin. Adı Mark. Ve Aymar öleceğini biliyor gibiymiş. Sonra aklıma gelmesiyle yaklaşık bir ay Andrew'i aradım. Ne entrika ama! Aymar Andrew'e sekreterlik yapıyormuştu. Pisliği arasam da bulamadım. Japonya'ya kaçmış diyorlar." Sütü püskürtmek üzereyken genzime kaçırdım. Hala öksürüyordum.
"Andrew mi hani şu bizim kıvırcık kafa! " yerinde dikleşti.
-"S sen Andrew'i nereden tanıyorsun?"
"Sen de mi tanıyorsun?" gözlerini kısıp kafa salladı.
"Arkadaşım liseden. Ablamla aynı yaşta."
-"Hmm. Kendisine çok gıcığımdır. Biz onla düşman sayılırız. Bunu sonra anlatırım. Bak Güneş onu bulmalıyız."
"Ben de merak ettim şimdi. "
-"Bana yardım etmek ister misin? Sen de benimle Londraya gelir misin?"
"Bi düşünmem gerek."
-"Düşündün mü? "
"Hayır Evan daha değil."
-"Peki şimdi? " güldüm.
"Daha değill." dudak büzdü. Aslında yarı dönem tatiline az kalmıştı 8-10gün falan. "Aslında evet gelebilirim. Ama yarıyılda." kafa salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Matematik Öğretmenim
Teen Fiction(Bu bir anı kitabıdır. Düzenlemiyorum o yüzden.) #hayrankurgu 3 Okuldaki matematik öğretmenin ablanın eski sevgilisi ve aynı zamanda onun katili olursa ne olur? Üstelik... Hani deriz ya. "Bu hoca bana takmış! " Ya aşk beni bulur da yanlış kişiye a...