17 bin i geçmişiz ve ben inanamıyorum. Yayınlamak için Çarşambayı bekledim. Hehe iyi okumalar. Öptümm...
💫
"Ee uzatmayalım hadi Evan nerede?" şaşkınlıkla cevapladım.
"A anlamadım."
"Londra'ya onunla gelmedin mi? Bana yerini söyle." bir an anladı sanmıştım. Öyle korkmuştum ki! Evan gazeteyi burnuna kadar indirmiş bir sağa bir sola bakıyordu. Ancak anlamadığım bir şey vardı. Andrew Evan'ın yerini neden soruyordu? Zaten bana da pırasa demişti. Ne biçim espiri anlayışı vardı ya?
-"Babamla geldim dedim ya."
"O da buradaymış."
-"Olabilir ne var bunda?" gözlerini kıstı.
"Senin bir ilgin yok yani??"
-"Hayır."
"Hmm. Tamam kapatalım bu konuyu. Ne içersin? " sırıtarak masaya baktım. LİMONATA!! TANIŞTIRAYIM KARŞINDA DURUYOR. kıpırdadı ve güldü.
"Y yani yersin?"-"Bir waffle'a hayır demem."
Yarım saat kadar sonra Andrew'e bir telefon geldi. Birden yüzü değişen Andrew kısa keserek masadan hemen kalktı. Evan ile bakışıp hesapları ödedik ve kalktık. Yan yana yürüyorduk.-"Sence ne oldu?"
"İşle ilgili sanırım." diye yanıtladı Evan.
-"Olabilir. " taksi çevirdik ve onu takip etmeye başladık. Yaklaşık 20 dakikalık bir yolun ardından upuzun siyah camdan bir binanın önünde durdu. Geriden onu izliyorduk. İçeri girdiğinde biz de parayı ödeyip hemen indik. Binanın önüne gittiğimizde kocaman altın harflerle önünde LUST yazıyordu. Şirketin adı olmalıydı.
-"İçeri girsek mi? " çekingen bir tavırla sordum.
"Tabii ki gireceğiz." ve beni kolumdan tutarak siyah döner kapıya çekiştirdi.
İçeride kırılma ve bağırma sesleri geliyordu. Ses türkçe değildi. "Oh shit. What hapenned! Say, what u doing!!!" -Lanet olsun ne oldu! Söyle ne yaptın! "-
Biz sese doğru yürürken tüm çalışanların korkuyla masaların altına girmiş olduğunu fark ettim. Aralık bir kapıda Andrew görünüyordu. Korku dolu bakışlarla birine bakıyordu. Bir süre konuştular.
Ardından Andrew kapıya yönelince hemen ordan toz olup diğer koridorun duvarına yaslandık. Hızla merdivenlerden indi ve üstten baktığıma göre dışarı çıktı. Adamın da çıkmasını bekledikten sonra adam konuşma yaparken içeri sızdık.
Ancak karşılaştığımız manzara kanlardan ibaretti. Aman tanrım burada kanlar içinde yatan siyahi bir adam vardı!!!! Evan yanına yanaştı ve nabzına baktı. Ve sonra yutkunup bana baktı.
"Ölmüş." bir kadının bağırma sesi ile dışarı çıktım Andewin ardından çıkan adam onu susturmaya çalışıyordu. Ama kadın polisi aramakta diretiyordu ve öyle de yaptı. Biz o sırada aynı anda bir çalışana neler olduğunu soruyorduk. Silah seslerinden bahsediyordu. Ama kimse adamı kimin vurduğunu bilmiyordu. Bizimle beraber geldiğine göre Andrew değildi. Siren sesleri yükselmeye başladığında Andrewin yanımdaki adam aşağı indi ve tahminimce arka kapı olduğunu düşündüğüm yerden kaçtı. Bir an önce buradan çıkmalıydık.Tam kapının önüne gelmişken polisler bizi durdurdu. "Dur polis. İnceleme bitene kadar kimse gitmeyecek! "
"A ama." içeri itilmeme çaresizce izin verdim. Ne olacaktı şimdi? Polisler hemen insanlara sorup o odaya koştu. Birkaçı orada kalırken diğerleri dışarı çıkıp soruşturmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Matematik Öğretmenim
Teen Fiction(Bu bir anı kitabıdır. Düzenlemiyorum o yüzden.) #hayrankurgu 3 Okuldaki matematik öğretmenin ablanın eski sevgilisi ve aynı zamanda onun katili olursa ne olur? Üstelik... Hani deriz ya. "Bu hoca bana takmış! " Ya aşk beni bulur da yanlış kişiye a...