Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum 🙏
Keyifli okumalar 😘İnstagram; golgeoyunlarioffical
#golgeoyunlari20. BÖLÜM|KIZIL SİS
Kader zarını attığında ölümün kıyısındaki varlığa hükmetmek için döner, döner ve döner.
Kader bu sefer zarı benim yaşamıma salladığında oynadığı kumarın keskin dişleri şah damarımın üzerine yerleşti. Zar dönmeye başladı ve dişleri batacağı bedendeki ruhu çekeceği anı bekliyordu.
Ben o kaderin koynunda dönen zarın silik noktalarından ibarettim. Sayım önemli değildi. Önemli olan döndüğü yüzün her seferinde ölümün kıyısında beni vuracak olmasıydı.
Sayım önemli değildi. Hangi yüzüm tutarsa tutsun vurduğum tek kıyı ölümün çıkmaz kapısına aitti.
Zar döndü, döndü ve döndü. Durduğu yer ise karanlığın çıplak silüetiydi. Bana yaklaştı ve üzerime atıldığında her şey için çok geçti.
Karanlık tüm görüş alanımı kaplamış, beni bilmediğim bir dünyaya itmişti. Sisin abluka altına aldığı orman etrafımı sarıyordu. Gözlerim bir çıkış yolu aradı ama bulunduğu yerde kızıl sisin yayıldığı kara bir ormandan ve bu ormanın ortasında dikilen evden başka bir şey yoktu.
İçimde beliren bir güç beni eve doğru iterken ardındaki sisin daha çok yaklaştığını görebiliyordum. Büyük bir sessizlik vardı. Öyle ki kalbimin atışını duyabiliyordum.
Adım attım. Ayaklarımın altında ezilen ölü yaprakların uğursuz sesi etrafa yayılırken lanetin çanları kulaklarımda çınlıyordu. Ellerimi avuçlarıma batırdım. Aralarından sızan kan adımlarımın arkasında izler bırakırken eve yaklaştım ve koyu karanlığın bir girdap olduğu açık kapısından içeri girdim.
Işıktan yoksun bu yeri kestiremiyordum. Gözlerimi alıştırmak için kısarak bakmaya başladım. Üzerinde yavaş adımlar attığım zemin çatırdıyordu. Burnuma dolan rutubetin ve kanımın kokusu, ellerimin dokunduğu kavlamış duvarlar, tozun ve külün birleşmiş ham tadı beni içine çekiyordu.
Nereye ve kime ait olduğunu bilmediğim izbe bir evin içindeydim. Kaybolduğum bir zamanın ortasında eskimiş tahtalar üzerinde adımlar atıyordum. Gözlerim karanlığa alıştığında duvarları kaplayan büyük gölgeleri görebilmiştim. Varlığımın farkında olan her is yönünü bana çevirirken parçalanmış tahtaların üzerinde yavaş adımlarla ilerlemeye devam ettim.
Görüşümü bir toz bulutu da kaplarken boğazıma yapışmış öksürükleri durdurmaya çalışıyordum. Önümde yükselen karanlığın yuttuğu her iz gölgeler halinde duruyordu. Ardıma baktığımda açık kapının dışında ormandaki sis büyüyordu.
Evde ise duvarları kaplamış büyük karaltılar, parçalanmış perdeler ve kül olmuş mobilyalardan kalan iskeletler duruyordu. Tüm bunları aşıp alevin ardında bıraktığı çürük bir merdivene yöneldim. Ayağımı yavaşça yukarı kaldırdım ve basamağa çıktığım anda belime sarılan bir el, beni ani bir hareketle geri çekti.
Ağzımdan dökülen tiz bir çığlık beni bizi aşıp sisin yuttuğu ormanda yankılandı. Belimde duran elin dışındaki başka bir el ağzımı kapatırken gözlerim sonuna kadar açıldı. Yeniden basmayı düşündüğüm çığlığım dudaklarıma kapanmış parmakların içine çarptı ve o parmakların içinde boğuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE OYUNLARI
General Fiction#aksiyon 1 Karanlık kör bir kuyu gibi, Tenimde cehennemin alevi... Bir aşk ne kadar karanlık olabilir? Korkunun karşısında karanlığın kanatları altında nasıl nefeslenebilir? Denizi gözlerine hapsetmiş olan adam gözlerime baktığında elleri yanaklarım...