25. Bölüm|ALEVİN GÖLGESİ

7.6K 425 26
                                    

Yeni bölümden herkese merhaba.
Umarım beğenirsiniz.
yorum ve beğenilerinizi bekliyorum.

Kurum, kuruluş, yer ve kişiler hayal ürünüdür.

Instagram:golgeoyunlarioffical

25. BÖLÜM|ALEVİN GÖLGESİ


Karanlığın içinde çakan bir alev yükselip karanlığı emerken varlığımla gurur duyuyordum. Karanlıktı, korkuyordum ama ben büyüdükçe karanlığı emiyordum. Ta ki bu karanlığı emdikçe ardımda büyüyen ıssız gölgeye kadar.

Zaman aktı. Geçmiş, şimdimi ve geleceğimi yaktı. Avuçlarımda kan vardı ve ben çakan alevin sığıntısında kavruldum.

Zaman aktı. Karanlık yeniden büyüdü bu sefer alev çaktı. Ardında bir gölge bıraktı.

Varlığımın adı artık Su Yılmazer değildi.

Adım artık alevin var olmayan gölgesi.

Anılarımda çakan alev hepsini bir irin gibi bilincimde topladığında acımasızca ruhumu emmeye başladı. İçimde tüten bu duman varlığımı yok eden tek silahtı.

Beynim üst üste gelen darbelerin etkisiyle çalkalanırken arada gidip gelen bedenimin çarpık sancıları, tüm kimliğimi fırtınanın ortasında alabora etmişti. Göz kapaklarımı sık aralıklarda ziyaret eden sarımtırak ışıklar cama yaslanmış yüzüme hınzırca düşüşler seriliyor ve tüm bunların eşliğinde yine nedenlerinden uzak olduğumu bildiğim yere gömülüyordum.

Kar yağıyordu. Kar taneleri tenime değiyordu. Koşuyordum ardımda kurt vardı. Dişlerini gösteriyordu.

Kar yağıyordu. Kar taneleri bu sefer tenimi yakıyordu. Koşuyordum ama ardımda Savaş Çelikoğlu vardı. Durdum. Kan kırmızısı gözler vardı. Üzerimdeydi ama güven veriyordu.

Karanlık çöküyordu ve anılar silinip yerini büyük bir gürültüye bıraktığında ana çekildim ve başım cama düştü. Sadece soğukluğu hissediyordum ve vücudumda kol gezen acıyı. Parmaklarımı bile kıpırdatacak dermanım yoktu.

Araba buram buram onun sert parfümüyle kokuyordu. Yanımda olduğunu hissedebiliyordum ama sessizdi. Ona teşrif ettiğim zaferle sonuçları arasında bocalarken onun derin sessizliği yine gözümden kaçmamıştı. Beynim yarı uykuda bile olsa alıştığı varlığın alışkanlıklarını kavrayabiliyordu.

Bedenim cansız bir kuş kadar hareketsiz. Tüm refleksif bağlantılarım, üzerimden elini eteğini çekmiş; beni nereye gittiğini bilmeyen sarhoş sendeleyişlere maruz kalmış kaderimin ellerine bırakmıştı.

Hatta biraz daha öteye gidecek olursam, beni kim olduğunu hâlâ kavrayamadığım gizemli adamın karanlık pençeleri arasına terk etmişti.

Tüm hayatımın, doğduğum anda bana söz vermişken şimdi verdiği sözlerden dönüp beni terk edişini, veda etmeyi bile çok görüp ardına bakmadan gidişini izliyordum. Yalnızlığıma ve terk edilişlerime sahip olduğum hayat bile bana acımazken ben kime, nasıl güvenebilirdim?

Soğuğun yerini alan parça parça sıcaklık bedenime geç kalmıştı. Üzerime düşen buz taneleri çoktan görevini yerine getirmiş büyük bir mutlulukla bana veda ederken hâlâ yarı kapalı olan bilincimle derin bir nefes verdim.

GÖLGE OYUNLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin