10. Bölüm|YALNIZ
Gecenin yeni bir kabusu üzerimden çekilip beni sancılarımla baş başa bıraktığında gözlerimi araladım.
Avuçlarıma batmış tırnaklarım ve eklem ağrılarım devam ederken sırılsıklam olmuş saçlarımı geriye doğru attım.
Geceden bu yana Savaş'tan bir ses yoktu. Beni bulduğunda yeniden arabaya bindirmişti. Aramızda geçen tartışmanın ve onun nüksetmiş siniri hala üzerimde ağırlığını taşıyordu.
"Ne sanıyorsun Yılmazer?" Son zamanlarda bana bu lakabı takmış sadece bununla hitap ediyordu. Beni ötekileştiriyordu.
"Başıma bela olmanı isteyerek kabul ettiğimi falan mı? Eğer böyle bir düşüncen varsa aptallığına yan."
Başımı her iki yana sallarken bu durumun beni fazlasıyla rahatsız ettiğinin farkındaydım ama her ne kadar düşünsem de ipin ucunu bir türlü bulamadığımdan tüm bunlardan vazgeçtim. Önce ılık bir duş aldım. Saçlarımı hızlı hızlı kuruttum ve üzerime başka bir elbise geçirip dünden beri ortalarda görünmeyen adamın bana bıraktığı ders programı ve bir miktar parayla dışarıya çıktım.
Karşı kaldırımda bulunan duraktan taksiye binip sonunda üniversiteye adım atabilmiştim.
"Bu lekelerini saklamak için tonla para döktüm. Okulunu bitirmezsen sicilinde yer almalarını ve hayatını nasıl mahvettiklerini izlersin."
Okulun tam önündeydim. Babamın bana savurduğu baskın tehdidin sonunda buradaydım.
"Cezalara rağmen bu davranışlarına devam ettin. Bunun bedeli olarak Savaş ile aynı okulda okuyacak aynı evde kalacaksın. Her şeyi den o sorumlu olacak aldığın nefesi bile ona soracaksın. Belki bu biraz aklımı başına getirir."
Gerginliğimin üzerimdeki etkisini ve beynimde çınlayan bu cümlenin tüm getirilerini baskılamaya çalışıyordum. Böyle durumlarda terleyen ellerim ve titreyen bacaklarım vücudumu güçsüz kılarken korkularımın beni yenmesine sebep oluyordu. Bunun sebebi okul hayatımın ve babamın bana giydirdiği silik bir karakterdi.
Korkunun yarattığı her semptom üzerime bir ordu gibi saldırırken buz kesmiş ellerimdeki teri üzerime giydiğim siyah elbisemin eteklerine sildim.
Derin bir nefes alıp kendime söyleyip durduğum ve bu sakinleştirici olduğunu farz ettiğim düşüncelerimle birlikte kapıdan içeri girdim. Telaşlı adımlarımı yavaşlatarak derin derin nefeslerle yürümeye devam ettim.
Beynimde uçuşan düşünceler oradan oraya atlayışlar sergilerken benimde ne yapacağım konusunda ikileme sürüklemeye birebirdiler.
Sizin de hiç kendi düşüncelerinizden kaçmak istediğiniz zamanlar oldu mu? Eminim olmuştur. Çünkü ben şu an ardıma bakmaya tenezzül etmeden topuklamaktan yanayım.
Okulda sakin adımlar atmaya çabalarken çok dikkat çekmemeyi umuyordum. Aslında şu ana kadar gayet iyi gidiyordum. Sonuçta alnımda birinci sınıf damgası olmadığından kimsenin benden tarafa baktığı yoktu.
Gelmeden önce incelediğim ders programına göre gideceğim sınıfı bulmak için okul binasına yöneldim. Kendimi yalnız olmam Savaş'ın yanımda olmasından daha iyi olduğuyla avutarak sınıfların yazılı olduğu tabelaya göz gezdirdim.
Sınıfımı bulduğumda sakin adımlarla yürümeye çabalarken aslında içten içe fırtınalarım arasında savrulup duruyordum. Bu kadar zor olmak zorunda mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE OYUNLARI
General Fiction#aksiyon 1 Karanlık kör bir kuyu gibi, Tenimde cehennemin alevi... Bir aşk ne kadar karanlık olabilir? Korkunun karşısında karanlığın kanatları altında nasıl nefeslenebilir? Denizi gözlerine hapsetmiş olan adam gözlerime baktığında elleri yanaklarım...