Çok sevgili okuyucularım beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin :) Keyifli okumalar.
İnstagram; golgeoyunlarioffical
#golgeoyunlari
7. Bölüm|BAŞKALDIRI
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı yer tanımının tam ortasında bağdaş kurmuş oturuyordum. Beynimin içinde dönüp duran kötü kesitler sürekli başa sarıp ilerlerken kabusun içinde olduğuma kanaat getirmeye çabalıyordum. Yıkılan hayallerimin altından kalkmaya gayret ediyordum.
Güçsüzdüm, hissizdim, yaralıydım.
Gece yeniden gündüze yoğurulurken annem odama girmişti. Sessizce içeri süzülürken başucuma oturmuştu. O ara başımın zonkladığını hatırlıyordum. Arabanın içinde oturmuş başımı cama dayamışken zonklaması hala devam ediyordu.
Babamın ağzından dökülen planlar gerçeğimi tetiklerken geleceğime kurşun sıkıyordu. Alnım cama yapışıkken kolumdaki serumdan kalan iğne izi sızlıyordu.
Annem yavaşça saçlarımı okşamıştı. O bunu yaparken hıçkırmıştım. Gururum çok fazla incinmişken hayatın savurduğu bu tokadı daha sağlam yemiştim. Annem konuşmaya başlamıştı. "Yapma böyle bebeğim, lütfen." O konuşmasına devam etmişti. Ama kulaklarımda öfkenin baskıladığı uğuldama öyle güçlüydü ki ağzından dökülen diğer kelimelerin hiçbirini duymamıştı.
"Babanda çok üzülüyor bebeğim." demişti, tekrardan boğuk çıkan sesiyle. Babamda üzülmüştü demek. Cümleler kulağımın içinde bile çınlarken oturduğum yerde huzursuzca kıpırdandım. İçimde kabaran öfke benliği kavrarken kimliğimin ve geleceğimin ipleri babamın elindeydi ve durmadan bunu kendi istediği üzerine örüyordu. Onun benim için üzülmesini hatırlamıyordum. Beynim bana bir kesit sunuyordu fakat o kesite Hakan Yılmazer'i bir türlü sığdıramıyordu.
Parkta neşeyle koşuyordum ve ayağım takılıp düştüğümde bacağıma büyük bir acı saplandığını hatırlıyordum. Yanıma bir adam koşuyordu, beni hızla yerden kaldırıp sıkıca sarılıyor ve kan içinde kalmış bacağıma üfledikçe bana güven veriyordu. Ama o kesit öyle bulanıktı ki...
Araba, yolda akıp gidiyordu ve ben beynime üşüşen bu zavallı düşüncelerle yüzleşiyordum. Yanımda sessizce arabasını süren Savaş yola çıktığımızdan bu yana tek kelime bile etmemişti. Yanında olmamdan rahatsız olduğu belliydi. Ne büyük tesadüftü ki benden ondan rahatsız oluyordum. Ama buna mecburdum. Mecburluğumun sebebini bilmesem de içimde oluşan kuvvetli his beni buraya çekiyordu.
Buraya gelme kararımı babamın mahvettiği o gecenin sabahına ışık tuttuğu vakitlerde almıştım. Annem yanımda kıvrılmış benimle konuşmaya çabalarken.
Yanımda oturmuş bana teselli cümlelerini sarf ederken yine başlamıştı babamı savunmaya. En sonunda dayanamayıp saatlerdir uykusuz halde hapsettiğim yatağımdan hışımla kalkarak "Gözünü hırs bürümüş o adam geberip gitsem bile umursamaz beni." diye bağırmıştım. Bunları söylerken beynimde çınlayan nedenler hala daha aklımın köşesinde yerini koruyordu.
Başımı dışarıdaki karanlığa engel koyan cama dayarken kesitler yine canlanmaya devam ediyordu. "Öyle deme tatlım. O senin baban." demişti annem. "Babam ha babam." Defalarca yüzüme vurulan bu cümlelerin aksine ben niye inandıramıyordum kendimi. "Babam. Ama ben göremiyorum. Ben babamı göremiyorum anne. Hırslarının arasında o kadar çabuk kaybolmuş ki... Ben onu bulamıyorum bile." demiştim karşılığında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE OYUNLARI
Fiksi Umum#aksiyon 1 Karanlık kör bir kuyu gibi, Tenimde cehennemin alevi... Bir aşk ne kadar karanlık olabilir? Korkunun karşısında karanlığın kanatları altında nasıl nefeslenebilir? Denizi gözlerine hapsetmiş olan adam gözlerime baktığında elleri yanaklarım...