Uçaktan dışarı adımımı atar atmaz soğuktan titremeye başladım. Kasım ayı New York'ta sert geçiyordu belli ki.
Siyahi, orta yaşlı bir havaalanı görevlisinden, nereden taksibulabileceğimi öğrendim ve ileride gördüğüm boş taksiye doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Bu sırada bir kadınınçığlık çığlığa yardım istediğini duyunca o tarafa döndüm. Elinde bir bayan çantası tutan, yüzünde kar maskesi olan genç birçocuk benim olduğum tarafa doğru koşuyordu. Daha doğrusukaçıyordu.
Beynim, vücuduma sinyaller vermeye başladı, hemen ardından da, küçüklüğümden bu yana babamın ve adamlarınınbana öğrettikleri, güreşle karışık yakın savunma taktiklerini uygulamasını emretti. Valizimi yere fırlattım, güç almak niyetiyleüzerine basarak kendimi ileri ittim ve ona doğru hızla koşmayabaşladım. Genç çocuk bunu fark etti ama çıkış kapısı arkamdaolduğu için hiçbir tepki vermeden, duraklamadan koşmaya devam etti.
"Gel bakalım," diye mırıldandım. "Beni hafife alıyorsunha?"
Birbirimize çarpacak kadar yaklaştığımızda, bana vurmakiçin uzattığı elini tutup kıvırdım ve sırtına sertçe bastırdım. Güreşin vazgeçilmezi ve en sevdiğim hareketle de onu yere yapıştırıp kıstırdım.
Polisler, arkalarından nefes nefese koşan kadınla birlikteyanımıza geldiler. Önce benim, daha sonra da çocuğun yerdenkalkmasına yardım ettiler ve çocuğun hâlâ sıkı sıkı tuttuğu çantayı alarak kadına uzattılar. Hırsızla birlikte yanımızdan ayrılmadan önce bana teşekkür etmeyi de ihmal etmediler tabii. Yüzlerindeki şaşkınlık da görülmeye değerdi. Çantasına kavuşankadın kocaman bir gülümsemeyle yüzüme baktı, daha sonracüzdanından çıkardığı yüz doları bana uzatırken, yarı İngilizce,yarı anlamadığım bir dilde teşekkür etti. Yanaklarımın kıpkırmızı kesildiğinden emindim, elbette parayı kibarca reddettim.
Kadın şaşkın bir ifadeyle bir süre suratıma baktı, ardındanda küçük bir kafe işlettiğini söyledi ve beni orada ağırlamak istediğini belirterek kahve içmeye davet etti. Şu anda gelemeyeceğimi ama daha sonra mutlaka uğrayacağımı söylediğimde debana kartını verdi.
Onunla vedalaştıktan sonra valizimi yerden kaldırmak içindöndüm ve aklımdan geçen ilk şey Defne, beni öldürecek oldu.Üzerinde ayakkabımın izi vardı ve izin olduğu yer hafifçe içeridoğru çökmüştü. Defne'nin yüzünü bir anda görür gibi oldum,çünkü bu valizi Ali'yle birlikte çıktıkları ilk tatilde almıştı ve böyle olunca da yaptığım şey affedilmez oluyordu. Defne'nin o tizsesiyle söylendiği halini zihnimden kovalamak için başımı ikiyana salladım ve valizin üzerinden ayak izimi sildikten sonraçıkışa yönelip yeni bir taksi arayışına başladım. Bulduğum ilkboş taksiye binip, babamın benim için kiraladığı evin adresinişoföre uzattım.
Taksi, cadde üzerindeki oldukça güzel bir apartmanın önünde durdu. Canım babacığım, kızı için New York'un en güvenilirsemtinde, en güzel daireyi kiralamıştı.
Apartman sorumlusunun kapısını çaldım. Kısa bir tanışmadan sonra anahtarımı aldım ve apartmanda benden başka birTürk'ün daha yaşadığını öğrendim. Üstelik hemen yan dairemdeydi.
Yeni evimin kapısını açıp içeri girdim; İstanbul'daki evimkadar olmasa da modern, kullanışlı ve sevimli bir evdi. Amerikan mutfaklı geniş bir salonu, geniş bir yatak odası, bembeyazbanyosu ve harika manzaralı balkonuyla bana sıcak duygularhissettirdi. Yabancı bir ev gibi değildi, hep bana aitmiş gibiydi.
Valizimi açıp pijamalarımı çıkardım ve doğruca banyoyayöneldim. Sıcak bir duşun ardından da kendimi yatağa attım.Defne'yi aramayı unuttuğum aklıma gelince kalkıp telefonumauzandım. Her ne kadar saat farkı olsa da mutlaka aranmayıbeklerdi. Kısa bir özür merasiminden sonra gönlünü almayı başararak telefonu kapattım. Bu arada midemin açlık çığlıklarını12da daha fazla görmezden gelemeyerek, çantamdan çıkardığımçikolatayı sus payı olarak mideme gönderdim.
Yarın yepyeni bir gün olacaktı. Yeni okul, yeni arkadaşlar, yeni bir ortam... Uzun ve yorucu bir gün beni bekliyordu.Gözlerim artık daha fazla dayanamadı ve uykuya teslim olarakusulca kapandılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI GÜZELİM
RomanceAgapi yayıncılık ile raflarda.. '' Yıllardır içinde sakladığı , kıyıya köşeye ötelediği kalbini en kuytu köşelerden bulup çıkardı bu Yeşil gözlü Prens. Önce gülüşüyle tozunu aldı kullanılmamış yüreğinin . Sonra sevdi ve sarıldı ona. O an ilk defa...