Kolumun acısıyla gözlerimi açtım.
Parmaklarım istemsizce dudaklarıma gitti. Rüyada da olsa ilk öpücüğümü almıştım ama Toprak olmak zorunda mıydı?
Neden Denis değil de Toprak'tı ki? Bilinçaltım nasıl bir oyun oynuyordu bana böyle?
Kendime gelmek için kafamı iki yana salladım ve hâlâ acı- 37 yan kolumu ovuşturdum. Saate göz attım, alarmın çalmasına çok bir zaman kalmamıştı.
Bu tuhaf rüyadan sonra okula gidip Toprak'ı görmek daha da tuhaf olacaktı. Hâlâ oturmakta olduğum zeminden kalktım ve hızlı bir duş aldım.
Yeni aldığım siyah dar kotumu ve bej rengi, V yaka salaş bluzumu giydim. Saçlarımı yandan örüp, ucuna küçük bir kurdele taktım. Hafif bir makyajın ardından haftanın son gününe hazırdım. Babamın hediyesi olan bordo mavili şemsiyemi, siyah deri montumu ve çantamı alıp evden çıktım. Hava bugün yağmurluydu, bu yüzden okula bisikletle gitmeyecektim.
Okula ulaşmama sadece bir cadde kalmıştı. Trafik ışığının yayalar için yeşile dönmesini beklerken arkamdan bir ses duydum.
"Günaydın, Zeynep." Arkamı dönüp Denis'i görünce rahatladım, çünkü bir an başkası olduğunu sanmış, korkmuştum. Denis'in de benimle aynı okulda olduğunu, tıp fakültesinde okuduğunu geçen akşamki sohbetimizde öğrenmiştim.
"Günaydın," dedim gülümseyerek. O da gülümsedi ve şemsiyemi işaret etti. "Karadeniz'i mi özledin?"
"Evet, babamın hediyesi, kötü mü?" İtiraz eder gibi kafasını iki yana salladı.
"Tabii ki değil. Farklı ve samimi. Ait olduğun kültürü hayatına empoze etmen çok hoş, hatta kıskanılası."
Söylediği şeyler öyle hoşuma gitmişti ki, sanki bana dünyanın en güzel kızı olduğumu söylemiş gibi hissediyordum. Bu adam çok düşünceli ve inceydi. Rüyamda öptüğümün o olmasını diledim. Ben Denis'i öpme hayalleri kurarken ışık yeşile döndü.
Birlikte karşıya geçtik ve sınıfların olduğu binaların önünde vedalaşarak ayrıldık. Sınıfa doğru yürürken la la la şeklinde bir melodi dolanıyordu beynimde, nedense mutlu hissediyordum. Rüyama rağmen gün güzel başlamıştı, böyle de devam etmesini umuyordum.
Ta ki sınıfın kapısında Toprak'la burun buruna gelene kadar. Öyle ani çıkmıştı ki karşıma neredeyse çarpışacaktık. Pembe, dolgun dudakları tam gözlerimin hizasındaydı ve onlara bakmak yanaklarımın alev alev yanmasına sebep oluyordu.
Birkaç saniye boyunca ikimiz de öylece kaldık. Sonra yüzüme dik dik baktı.
"Akşama kadar orada dikilmeyi düşünmüyorsun, değil mi? Eğer burnumun dibinde bir saniye daha kalırsan benden hoşlandığını düşünmeye başlayacağım."
İçimden, aptal Zeynep diyerek azarladım kendimi. İnsan gördüğü rüyanın etkisinde bu kadar da kalmazdı ki!
Geriye doğru bir adım atıp kenara çekildim ve karşımdaki su katılmamış öküze yol verdim.
Bir daha rüyamda beni öpmeye kalkarsa o dudaklarını kopartacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI GÜZELİM
RomanceAgapi yayıncılık ile raflarda.. '' Yıllardır içinde sakladığı , kıyıya köşeye ötelediği kalbini en kuytu köşelerden bulup çıkardı bu Yeşil gözlü Prens. Önce gülüşüyle tozunu aldı kullanılmamış yüreğinin . Sonra sevdi ve sarıldı ona. O an ilk defa...