ZeynepHafta sonunu fırsat bilip, yatağımın keyfini uzun uzun çıkardım. Ayla'nın, onu biraz daha aramazsam ve burada olduğumubaşkasından öğrenirse bu şehri başıma yıkacağını biliyordum.
Daha fazla uzatmamayı düşünerek öğleden sonra onu ziyaretetmeye karar verdim. Ayla da Defne gibi, fikirlerimin uyuştuğuve iyi anlaştığım bir insandı. Kuzenim olması bir yana, arkadaşolarak da onu çok seviyordum.Yatağımdan çıktım ve ayaklarımı sürüyerek mutfağa ilerledim. En sonunda fırsat bulup buzdolabımı doldurmuştum amakapısını açıp baktığımda çok da iştah açıcı bir manzarayla karşılaşmadım. Şimdilik idare edeceklerini düşünerek, bir dilim kepekli ekmeğe reçel sürüp, yanına bir bardak da süt doldurdum.
Güneşli bir gündü ve tadını çıkartmak için kahvaltımı alarakbalkona çıktım. Evimin karşısındaki parkta yürüyüş yapanlarıve bisiklete binenleri görünce kendime kızmadan edemedim,çünkü uzun zamandır kendime hiç vakit ayırmıyordum. Aradabir yürüyüş yapmayı aklıma not ettim.
Öğlen olmak üzereykenbalkon keyfime son verdim ve hazırlanmak için odama geçtim.Daha Ayla'nın sevdiği çikolatadan bulmak için dolaşmam gerekecekti.Dizleri yırtık siyah kotumu ve yarım kollu salaş gömleğimidolaptan aldım ve giyinmeye başladım. Hafif bir makyaj yapıp,kısa botlarımı da giydikten sonra hazırdım.
Dışarı çıktığımdaparlak ve açık olan gökyüzüne baktım, derin bir nefes alarakyürümeye başladım. Havanın güzel olmasını fırsat bilen herkes, hafta sonu olmasının da etkisiyle sokaklara dökülmüştü.Yavaş ve telaşsız adımlarla yürüyerek çikolata bulabileceğimdükkânları dolaştım. Tabii kendime de birkaç şey bakmayı ihmal etmedim.
En sonunda, aradığımı oldukça şık bir dükkândabuldum. Güzel ve sade bir kutuya konulan çikolataları alaraktaksiye atladım.Ayla, New York'un elit kesiminde bir rezidansta oturuyordu. Asansörden inince zili çalıp heyecanla beklemeye başladımama kapı bir türlü açılmıyordu. Bir kez daha zile bastıktan sonraümidimi keserek arkamı dönmüştüm ki kapıdan tıkırtılar gelmeye başladı. Çok geçmeden de saçı başı dağılmış bir halde,üzerinde pijamaları, omuzlarında bir battaniyeyle Ayla karşımda belirdi.
Önce ne gördüğünü algılayamamış gibi yüzümebaktı. Sonra gözlerini birkaç kez kırpıştırdı ve kollarını iki yanaaçarak, "Zeynep!" diye bağırdı.
Gülümseyerek, savaştan çıkmış gibi görünen kuzeniminkollarına atıldım, onu çok özlemiştim. Aile gibi kokuyor olmalıydım ki uzun bir süre beni bırakmadı. Dakikalar sonra benden uzaklaşıp, yüzümü ellerinin arasına alarak gözlerime baktı.
"Gerçekten de sensin! Hastalığımdan dolayı halüsinasyon görüyorum sandım. Gel buraya, eşek seni," dedi ve yeniden sıkıcakucakladı. "Sanırım kemiklerimi kırdın," dedim kollarının arasında nefes almaya çalışarak.
Gülümseyerek kollarını çözdü ve kapıyı kapattıktan sonrakoluma girerek beni salona doğru sürükledi. Tam karşımızdaki manzara muhteşemdi, duvarların neredeyse tamamı camdı.Belli ki moda editörlüğünün sükseli adı kadar maaşı da iyiydi.
Beni, deyim yerindeyse iterek koltuğa oturttuktan sonra omuzlarındaki battaniyeyi düzeltip karşıma yerleşti."Senin burada ne işin var? Her şeyi anlat çabuk. Ne zamangeldin?"Klasik Ayla'ydı işte; meraklı ve tez canlı.
"Okul için geldim,"dedim kıkırdayarak. "Aslında geçen hafta geldim ama inan ancak fırsatım oldu. Telefon hattımı bile dün alabildim ve aramakyerine sürpriz yapıp gelmek istedim."
"Çok iyi ettin," dedi burnunu çekerek.
"Kızım sen çok hastasın ama. Ne zamandır bu haldesin?"
"Neredeyse bir haftadır yatıyorum," dedi bir burun çekmenin daha ardından.
"Neden yalnızsın sen? Sevgilin, arkadaşın falan yok mu?"diye sordum. "Birilerini çağırsaydın ya."
"Aman, Zeynep, ne arkadaşı ya. Buradakiler bir tuhaf, hasta olduğunda uzak durman için gözünün içine bakıyorlar, uzakdur, mikrobunu bulaştırma der gibi. Sevgiliyi de kim kaybetmişki ben bulayım? Hem o işler için zamanım da yok zaten."
Ayağa kalktım ve, "İyi bakalım," dedim. "O zaman, ilk işimizseni iyileştirmek. Şimdi buraya uzanıyorsun ve bana mutfağınyerini gösteriyorsun."
"Ama Zeynep-"
"İtiraz istemiyorum, Ayla."
Gözleri dolu dolu olmuştu, belli ki hastalığından dolayı duygusallaşmıştı. Elini zorlukla kaldırarak arkamızdaki kapıyı işaretetti.
"İyi ki geldin. Seni çok özlemişim. Üstelik en ihtiyacım olduğu zamanda Hızır gibi yetiştin." Kollarımı ona sıkıca doladım. "Sen, benim kardeşimsin,Ayla. Hadi bakalım, dinlenmene bak," dedikten sonra uzanmasına yardım ettim ve battaniyeyi üzerine örterek mutfağageçtim. L şeklindeki mutfak pırıl pırıldı, belli ki bizim kız evinbu kısmına pek uğramıyordu.
Dışarıdan yemek söylemekten,kirletmeye de fırsat bulamamış gibiydi. Dolapları karıştırmayabaşladım, neyse ki ihtiyacım olan her şeyi bulmuştum.Bir süre sonra çorbayı ve nane limonu tepsiye yerleştiripsalona geçtim.
Yemeğini yedirip ilaçlarını içirdikten sonra tümakşam boyunca sohbet ettik. Ona okulu, Toprak'ı, Denis'i, herşeyi anlattım. Sözüm bittiğinde dudaklarında hınzır bir gülümsemeyle yüzüme baktı.
"Anlattıklarına göre Denis çok kibar ve tatlı bir adam. Toprak'tan tam bir öküz olarak bahsettin ama ondan bahsederkendaha çok heyecanlanıyorsun sanki..."
"Oha, Ayla, oha! Daha neler ya! Saçmalama! Aman, Allahkorusun!"
"Ne demişler; en büyük aşklar nefretle başlar. Üstelik bu,doğruluğu tarih boyunca kanıtlanmış bir klişe."Kısa bir an için birbirimize baktık, sonra da kahkahalarlagülmeye başladık. İkimiz de neden güldüğümüzü bilmiyordukama iyi gelmişti.Kahkahalarının arasında,
"Özlemişim seni Zeynep, iyi ki geldin," dedi.Sakinleşmek için derin nefesler alırken, "Ben de seni, canım," dedim.Sohbetimiz ve kahkahalarımız gece yarısına kadar devametti. Ayla daha fazla dayanamayıp uykuya daldığında ben demutfağı toplamaya başladım.
İşimi bitirip salona döndüğümde halini görünce gülmeden edemedim, burnu tıkalı olduğuiçin ağzı kocaman açılmıştı, salyalarından bahsetmiyorum bile.Eğer bu halini görseydi, yedinci katta olduğumuzu umursamaz,kendini aşağı atardı.
Sabah Ayla'nın çığlıklarıyla uyandım ama ortalıkta görünmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI GÜZELİM
RomanceAgapi yayıncılık ile raflarda.. '' Yıllardır içinde sakladığı , kıyıya köşeye ötelediği kalbini en kuytu köşelerden bulup çıkardı bu Yeşil gözlü Prens. Önce gülüşüyle tozunu aldı kullanılmamış yüreğinin . Sonra sevdi ve sarıldı ona. O an ilk defa...