---TOPRAK----
"Dostum, bırakacaktın ki hakkından gelecektim. Toplarımı hâlâhissetmiyorum," diye söylendiJack.
"Adi sü rtük!"Jessica, Jack'in söylediklerinekıkırdarken, ben ettiği küfre sinirlenmiştim.Suratının sol tarafına okkalı bir yumruk indirdim.
"Ne oldu? Ne dedim ki?" dedişaşkınlıkla.
Haklıydı. Kim içindi bu yumruk? Sinirle başımı sallayıp, yanlarından uzaklaşacakken Jessica beni durdurdu ve boynuma ıslakbir öpücük kondurdu.
"Hadi bana gidelim, Toprak. Sana sıcakbir kahve yapar, sonra da sinirlerini alırım."Onun, koluma yapışan elini uzaklaştırdım.
"Siz gidin," dedim. "Benim işim var." Onların şaşkın bakışları arasında hızlıcaarabama atlayıp gaza bastım.
Jack'in suratına attığım yumruktan dolayı sızlayan elimi direksiyondan çekip, parmaklarımıbirkaç kez açıp kapattım. Hiç tanımadığım bir kız için üç yıllıkarkadaşımın suratına neden yumruk atmıştım ki? Hem de arkadaşımın kasıklarına tekme atan bir kız için.
En başından bu kızın sıkıntılı olduğunu anlamıştım aslında.Uçakta yüksek sesle görgüsüzce telefonla konuşmasından, havaalanındaki hırsızı bir iki hamlede yere sermesinden belliydituhaf olduğu. Diğer kızlardan farklıydı. Hırsızın üzerinde tepinen hali de oldukça komikti tabii.
İlk defa bir kızı böyle şeyleryaparken görüyordum. Bir de ağacın dalına zıplamak için verdiği uğraş vardı; bir eli elbisesinin kısa eteğini tutarken, diğereliyle ağacın dalına ulaşmaya çalışıyordu...
Okula yeni gelmişolmalıydı, çünkü bu güzellikte bir kızla aynı okulda olduğumdan haberimin olmamasının imkânı yoktu. Okulun kızlarınınyarısı yatağımdan, geri kalan kısmının tamamına yakını da kucağımdan geçmişti. Geriye kalanlar ise ya evliydi ya da çirkin.
Ama bu kız hem yeni, hem çok farklı, hem de çok güzeldi.Ağacın dalına uzanmaya çalışırken onu izledim; dağılmış topuzundan sarkan ince saç tutamları kulaklarının üzerinden süzülüyordu. Dolgun dudakları, belirgin elmacık kemikleri ve hererkeğin dikkatini çekecek kadar pürüzsüz, bembeyaz, uzun bacakları vardı. En kısa zamanda onu tavlamam gerektiğini düşünürken bir anda dengesini kaybetmeye başladı. Hızlı adımlarlayanına yaklaştım ve tam düşecekken ince belinden yakaladım.Sıcaktı ve güzel kokuyordu.
Çiçek kokulu parfümünü içime çekerken gözlerini açtı, o kocaman ela gözleriyle bana uzun uzunbaktı. Dilim düğüm oldu, konuşamadım. Kalbim deli gibi atmaya başladı, o kadar ki, patlayacağından korktum. Kendimi toparlar toparlamaz küçük bir tebessüm edip ondan uzaklaştım.Biraz önce tavlamayı planladığım kız kollarımdaydı ve ben onuöpmek yerine kaçmayı tercih etmiştim.
İlk defa oluyordu bu.İki gündür evde çocuklarla PES oynamaya dalmış, kadınsızkalmıştım. Bu anormal hareketimi ve davranışlarımı testosteron fazlalığıma verip hemen Jessica'yı aradım.
Okuldan sonraonun leopar desenli halısının üzerinde rahatlayacağımı düşünmek iyi gelmişti.Ta ki sınıfa girip yine onu görene kadar.Sınıftaki herkes en öndeki sıraların bana ait olduğunu bilirdi.
O küçük ufaklığa da kibarca, "Kalk sıradan bebeğim, yoksa21zorla kaldırmak zorunda kalırım," demiştim sadece. Ama kızkorkudan kilitlenip kalmıştı.
Hayatta en nefret ettiğim şey söylediğimin yerine getirilmemesiydi. Sinirlenmiştim, fakat Jack'inkızı yere fırlatması beklediğim bir şey değildi. Oysa o salağa sadece, kızı sıradan kaldırmasını işaret etmek istemiştim.
Sonrayine o çatlak kız girdi devreye; ela gözleriyle asi bir bakış atıp,Jack'in kasıklarına güçlü bir tekme indirdi.New York'ta, benim okulumda, benim sınıfımda, benim arkadaşıma tekme atan bir Türk kızı. Komik değil mi? Bu durumnedense hoşuma gitmişti.
Çetin ceviz çıkmıştı bizimki ve benToprak Aktan; bu okulda üç yılda elde ettiğim otoritemi çatlakbir kızın yıkmasına izin veremezdim. O, bir Türk olsa bile.
Müdavimi olduğum bara direksiyonu kırarken, çocuklara gelmelerini emreden bir mesaj attım. Onlara sarhoş olanakadar içki ısmarlayacaktım, bugünkü yumruktan sonra bununözür yerine geçeceğini düşünüyordum.
Bara gelmeleri çok uzun sürmedi ve planladığım gibi, hepimiz sarhoş olana kadar içtik. Her birimizin yanında da dolgungöğüslü birer kız vardı. Bardan çıktıktan sonra kızlarla birlikteDavid'in evine gittik.Kıvırcık saçlı, uzun bacaklı güzel, boynuma ıslak öpücüklerbırakırken aklım nedense yine o çatlaktaydı.
"Hadi bebeğim,unuttur bana onu," dedim.Türkçe söylediğim bu sözü anlamış gibi gülümsedi ve işinedevam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADI GÜZELİM
RomanceAgapi yayıncılık ile raflarda.. '' Yıllardır içinde sakladığı , kıyıya köşeye ötelediği kalbini en kuytu köşelerden bulup çıkardı bu Yeşil gözlü Prens. Önce gülüşüyle tozunu aldı kullanılmamış yüreğinin . Sonra sevdi ve sarıldı ona. O an ilk defa...