4-yeşil gözlü prens

123K 5.7K 147
                                    

      Odama sızan güneşin parlakışıklarıyla erkenden uyandım. Hazırlanmak için daha çok zamanımvardı. Buzdolabı henüz boş olduğuiçin kahvaltıyı sonraya erteleyerekaynanın karşısına geçip, ne giyeceğime karar vermeye çalıştım. Açıkçası çok bir seçeneğim de yoktu,kendime yük etmemek için yanımafazla eşya almamıştım.

         İlk fırsattaalışverişe gitmeyi aklıma not ederek, dizlerime kadar uzanan, uzunkollu, küçük çiçek desenleri olan gri elbisemi giymeye kararverdim. Bordo kareli gri diz altı çoraplarımı da ayaklarıma geçiriverdim. 

        Çok severek aldığım bağcıklı kısa botlarımı da kutusundan çıkarıp giydiğimde artık hazır sayılırdım. Saçlarımıgelişigüzel topuz yaptım ve ela gözlerimi belirginleştirmek içinfarımı ve rimelimi sürüp, makyajımı şeftali tonlarında bir allıklatamamladım. Bu serin havanın dudaklarımı mahvedeceğini düşünerek dudak koruyucumu da bir çırpıda sürdüm. 

       Aynadaki ben gayet güzel görünüyordu.

      Uzun şalımı boynuma atıp, el örgüsü ince hırkamla çantamıelime alarak kapıya yöneldim ve öylece kaldım. O da neydi? 

   Bisiklet miydi o? 

    Gözlerim, kapının hemen yanında duran ve düngece fark etmediğim bisiklete kilitlendi. Babacığım! Bunu dadüşünmüş olamazdı, değil mi? Canım benim! İnat falandı amabana kıyamazdı. Bisiklete bakarken neredeyse ağlamak üzereydim.

          Aile özlemimi bastırarak onu güç bela aşağı indirdim. Ensevdiğimden minik bir sepeti bile vardı.New York'un gürültülü, kalabalık sokaklarında bisiklet kullanmayalı çok uzun zaman olmuştu. En son, liseden mezuniyethediyesi olarak babam, kuzenimin yanına göndermişti beni.

        Kuzenim Ayla burada, New York'ta yaşıyordu ve büyük bir magazin dergisinde moda editörüydü. Onu aramadığım için, burayageldiğimden henüz haberi yoktu ve öğrendiğinde de daha öncearamadığım için muhtemelen beni öldürecekti. 

       Ama elimde ensevdiği İtalyan çikolatasıyla kapısını çaldığımda gönlünü almakkolay olacaktı.Havanın, okulun ilk gününe yakışır biçimde güneşli olduğunu fark edince, keyfini daha sonra çıkarmak üzere bisikletiapartmanın girişine bırakıp, okula yürüyerek gitmeye karar verdim. 

       On beş dakikalık bir yürüyüşün ardından okulun önündeydim. Bu okulun, İstanbul'daki okulların aksine şaşaalı bir girişivardı. Uzun geniş bir yol, kenarlarda sıralanmış kiraz ağaçları...Sonbahara yakışır biçimde yere süzülen yapraklar beni alıp çokuzaklara götürdü. Bu güzel yolu yavaş yavaş yürümek istedim.Yaprakların ayaklarımın altında hışırdadıklarını duyarak yavaşyavaş yürümek...

         Hissettiğim huzurun dudaklarımda oluşturduğu tebessümle, ağaçlardan dökülen yaprakları izlemeye koyuldum. Yola doğru uzanan bir dalda tek başına kalmış, şeklikalbe benzeyen sarı bir yaprak dikkatimi çekti; o da benim gibiinadına tutunuyordu sanki. Onu alıp, okulun ilk gün hatırasıolarak saklamak geldi aklıma.

         Çantamı ağacın altına bıraktımve yaprağı almak için elimi uzattım ama dal düşündüğümdendaha yüksekti. Üzerimde elbise olmasa hakkından gelirdimdiye düşünerek, elbisemin eteğinin izin verdiği ölçüde zıplamaya çalıştım. Üçüncü denememin sonunda da o inatçı yaprağıalmayı başaramadım. 

        "Ama unuttuğun bir şey var küçük tatlı15yaprağım, Zeynep senden inat," diye mırıldandım ve son birzıplayışla onu kaptım. 

       Tam ayaklarım yere değecekti ki dengemi kaybettim, kontrollü bir şekilde düşmeye çalışırken güçlü birçift el belimden tuttu.

      Sıkıca kapatmış olduğum gözlerimi hızla açınca bir çift yeşilgözle karşılaştım ve o gözlere öylece bakakaldım.

       Beni içine çeken dumanlı bakışlarda kayboldum. Belimdeki eller beni dengede tutmak için sırtıma kaydığında kendime geldim. 

"Teşekkür ederim," diye mırıldanabildim, neyse ki İngilizce konuşmayıakıl edebilmiştim. 

      Ellerini çekip yüzüme dikkatle baktı, hafif bir tebessümlegüldü ve onaylarmışçasına başını salladıktan sonra arkasını dönüp gitti. 

    Yerimde kalakaldım. Arkasından bakarak, ardında bıraktığıo tanıdık kokuyu içime çekerken kendime gelmeye çalıştım.

     Buneydi şimdi?

     Zor beğenen, hatta çoğunlukla beğenmeyen ben,biraz önce o dumanlı gözlerde boğulmak istemiştim. 

Kimdi günümün kahramanı bu yeşil gözlü prens?

ADI GÜZELİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin