Sabah erkenden alarmın sesiyle uyandım. Bu gün okuluma gidip staj yapacağım şirketi öyrenmeliydim. Erkenden uyanmaya nefret ediyorum,offf. Hatta uyanmaya nefret ediyorum. Mümkün olsa 5sene uyurum. Kendimi o kadar yorqun ve gereksiz hiss ediyorum ki... aah neyse sabah sabah noluyor bana.
Ben kendimi tanıtayım. Adım Elif, Elif Eylül. 18 yaşındayım.. ufak tefek bir şeyim işte. Oburum,ama ne yersem yiyeyim kilo almıyorum, alamıyorum yani. Ama öylede zayıf biri değilim canım. Kemiklerim küçük bi kere ben naapiyim.. 18 yaşındayım ama 15 gösteriyorum. Çocuksu yüzüm var bu yüzden arkadaşlarım da dalqa geçer. Lise sonda okurken sınıfımı söylediyimde kimse inanmıyordu.
Ailem yok. Ben sekiz yaşındayken annem kanserden öldü. Babamla yaşıyordum ama onu da benden aldılar. 3 sene önce çalıştığı inşatdan düşdü. 6gün dayana bildi çektiyi acılara. Sonra bir sabah kalbi durdu. Kaybettim onu da. Tek varlığımı, arkadaşımı, ilk aşkımı canımı gömdüm onunla ben toprağa. Toprağın benimle husumeti ne bilmiyorum. Herkesi aldı benden. Babam öldükden sonra yalnız kaldım ben. Annemle babam Mardinliler. Bir birilerine büyük aşkla bağlıydılar. Annem öldükden sonra babam yıkılmamıştı. Yani ben öyle görüyordum . Taki onu her gece annemin hırkasına sarılıp sessizce ağladığını görene kadar. Aileleri evlenmelerine izin vermemişler . Onlarda kaçıp Almanyaya gitmişler. Orda evlenmişer. 5 sene çocukları olmamış. Türkiyeye dönmüşler. Babam inşaatda iş bulmuş. İstanbulda küçük sıcacık bir ev tutmuşlar. Aylar geçmiş ve o gün gelmiş. Annem hamile olduğunu öyrenmiş. İşte o gün babam bir kez daha aşık olmuş anneme. Sevinçten göklere uçmuşlar. Hem yılların bebek hasreti bitmiş hem de aileleri ile aradakı buzları eritmeye fırsat geçmiş ellerine. Ama maalesef öyle olmamış. Annemin ailesi senin gibi kızımız yok adını bile duymak istemiyoruz demişler. Ben bunu anlayamıyorum ya.. insan nasıl evladını siler. Hem neden, sırf sevdiyi adamla evlenmiş diye. Babamınkiler de ondan farksız kalmamışlar. Neymiş o kadından olan çocuk onların torunu deyilmiş. Babama bizi bırakıp gelmesini diretmişler. Bizsiz giderse kabul edeceklermiş. Ama canım babam bizi bırakmamış. Neyse, annem öldüyünde ne dedem ne de anannem geldi ne de dayılarım. Öylece öksüz gibi defn ettiler annemi. Bir kaç aile dostu bir de konşular. Babam öldüyünde yine aynı manzaraydı. Çocukarının öldüyünden haberleri oldu ama bir kez bile merak etmediler torunumuza ne oldu diye. Bende babamdan kalan bu küçük şirin evde 3 senedir tek başıma yaşıyorum. Benim ailem komşumuz Albay amca, karısı Nuran teyze be gelini Aylin abla. Ha birde küçük torunları afacan Efe var onu umutmak olmaz. Bir de canım kardeşim Aslı. En iyi arkadaşım. Aslında arkadaş çevrem geniştir. Nisan , Öykü, Abidin, ,Furkan, Çiğdem hepsini çok seviyorum ama Aslının yeri başkadır bende.
Ahh saatlerdir banyodayım, geç kalıcam. Hemen bir hışımla çıktım banyodan. Cins dar bir pantolon, üstüne de siyah kısa kol t-shortumu giyindim. Ayağıma beyaz spor ayakkabılarımı giyindim. Kapının ardındakı askıdan cin caketimi giydim ve evden çıkdım. Koşarak otobüse yetişdim. 20 dakika sonra üniversitemin içinde müdürün odasına doğru gidiyordum ki telefonum çaldı. Çantamdan telefonu ararken etrafda bir hareketlilik oldu ve insanların hızlı fısıltıları artdı. Ben daha ne olduğunu anlamadan kafamı kaldırdım ve sert bir şeye çarpıp yere düşdüm. Burnum çok acıdı. Gözlerim sulandı . Ahh evet çok sulu gözümdür. Her şeye ağlarım. Bir de canım tatlıdır da bir az. Ben yüzümün acısıyla ayağa kalkmaya çalışdım. Ama sadece çalışdım. Çünki bana çarpan öküz üstümden geçip gitdi. Resmen ayağını atıp üstümden geçti sinir bozucu mahlukat. Ya adam bir özür diler, hadi onu geçtim bir kaldırır , onu da geçtim yandan geçip gider yaa üzerinden geçmek ne demek! ha ne demek! Kenidme engel olmadım o an arkasından " Öküz"dedim. Demez olaydım. Bana döndü ve üstüme gelmeye başladı. Bir dakika! O nasıl bakış öyle. Resmen gözleriyle öldürdü beni. . "Ne korkucam be!" demek isterdim ama şu an fena halde tırstım. Vay vay vay bana doğru geliyor. Yavaş adımlarla. O belindeki n-e, o s - silahmı, ! Aman Tanrım, ! Bu adam okulun sahibi . Mafya olduğunu duymuştum ama ben yaşlı tonton birisidir diye düşünmüşdüm hatta bu gün okula geliceyini de söylemişlerdi. Ah aptal kafa nasıl unutursun. Karşımda ultra yakışıklı meteor adam bana birşeyler diyor. Ama ben neden duymuyorum?
-CEVAP VER LANN!
Birden kükremesiyle yerimde zıpladım. Benimle konuşuyormuş.
-SANA CEVAP VER DEDİM! ! !
İkinci böyürmesiyle kendime geldim. Kolumdakı acıyla ağzımdan küçük bir inleme kaçdı. Kolumu koparacak gibi sıkıyordu.
-ne?
-Lan sen benimle dalqamı geçiyorsun. ?!
-H-hayır. S-sadece soruyu duy-duymadım.
-Sen az önce bana ne dedin? Onu sordum
-H-hiç Hiçbişey. .
-Özür dile, ! Hemen!
-Neden?
-Bana çarpdığın için küçük sıçan, Özür dile.!!
Şuna bak ya, hem bana çarpıyor, yetmezmiş gibi üstümden geçiyo bir de bana özür dile diyor. Pislik! Öküz! Tabi bunları yüzüne söyleyemem.
-Ahh
Kolumu öyle sıkdıkı kırılacakdı nerdeyse. Göz yaşlarımı zor tutuyorudum. Etrafda her kes bizi izliyor ve bu benim ağlama isteyimi daha da artırıyordu. Rezil oldum . Arkasına bakdığımda adamlarından bazıları umursamaz bazıları da acıyan gözlerle bakıyorlardı bana.
-özür dilerim. Sesim cılız çıkmışdı.
-Duymadıım.!!!
"Saarmısın moruk" doye bağırasım var ama maalesef.
-Özür dilerim.
Kolumdakı eli gevşediyinde koşarak ayrıldım ordan. Hemen lavoboya gitdim. İçeri girdiyimde kimse yoktu. Kapıya yaslandım ve tutduğum yaşaları bir bir burakdım. 10 dakika geçmişti. Hala lavobada ağlıyordum. Nedenini bilmiyordum canım yanmıştı, qururum ezilmişti. Ya da her neyse. Zaten ağlamam için bağırması yeterliydi. Nefret ediyorum bu huyumdan. Her şeye gözüm doluyor. Ayağa kalktım ve aynanın karşısına geçtim. Gördüyüm manzara beni hiç şaşırtmadı. Ağlamaktan kızaran burnum beyaz tenimde beni palyaçoya benzetiyordu. Yeşil gözlerimin içi kıpkırmızıydı. Hep ağladığımda böyle oluyor zaten . Elimi yüzümü yıkadım. Hemen lavobodan çıktım ve müdürün odasına doğru gitdim. Kat boşdu takım elbiseli adamlardan başka kimse yoktu. Kapıya doğru gitdim ve tıklatdım. Adamların gözü bendeydi. İçeriden "gir" sesi geldiyinde kapıyı açtım ve içeri girdim. Müdür Mehmet amca ( babamın çok yakın arkadaşı olur kendisi. Sağolsun babamdan sonra benimle çok ilgilendi. Gerçek amcam gibi görürüm onu ) beni gördüyünde gülümseyerek eliyle gel işareti yaptı.
- Gel Elif bizde seni bekliyorduk. Bu beyefendi senin staj yapacağın şirketin sahibi. Kendisinden bizzat rica etdim."ATEŞ " holdinginde çalışmak senin için büyük şans beni utandırma kızım.
Müdürün söylediklerini gözümü ondan ayırmadan dinliyordum . Son söylediklerini gülümseyerek başımla onayladım. Sonra karşı koltukda oturan, eliyle gösterdiyi adama çevirdim başımı. OLAMAZ! Yüzümdeki gülümseme soldu birden. Kalbim hızını artırmış, göğsümü yaracak gibi çarpıyordu. Korkumuydu, utançmıydı yoksa öfkemiydi bu anlamadım. İçimde qarip şeyler oluyordu. Daha önce olmayan hissler. Ne yani ben bu adamın şirketindemi çalışacaktım şimdi? Hayır, ! Bu kabus olmalı. Evet evet, kesinlike kabus! Şimdi gözlerimi kapatıcam ve açdığımda yumuşacık yatağımda olucam. Gözlerimi sımsıkı kapadım. İçimden 10a kadar saydım. Gözümü açdığımda karşımdakı adam sinir ve alay karışık gülümsemeyle bakıyordu bana. ....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Kızın Sert Adamı
Tiểu Thuyết ChungKüçük, masum kızımız Elif. Sert, karanlık adamımız Araf. İki insanın sürükleyici aşkı. Her şeye rağmen sevdiyi adama tutunan kız. Arafın karanlık hayatı, Elifin karanlık geçmişi. Her şeyin başladığı yerde ya onlar bitecek, ya da her şeyin bittiyi y...