14.Bölüm

14K 595 38
                                    

********
Bir kaç gün önce.

Genç adam yaptığının bedelini ödemek üzere çıkmştı yaşlı kurtların karşısına. Biliyordu , yaptıklarının bedeli ölümdü! Başka çıkış yolu yoktu. Hayatının en büyük adımını atmış, sevdiyi için ölümü göze almıştı. Murat sevdiyi kız, Emineyle kaçmış ve çok uzaklaşamadan Eminenin babası Hüseyn Ağanın adamları tatafından yakalanmışlardı.

Genç aşıklar daha ne olduğunu anlamadan kendilerini idam sehpasında bulmuşlardı.

Yaşlı kurtlar bir karar vermek üzere toplanmışlardı. Ne yazık ki, kararın her ucu Ölüme çıkıyordu....

"Yaptığının bedeli nedir, biliyorsun Murat! Başkasına nişanlı kızı kaçırdın.! Töre ölümünüze karar vermiştir!" Aşiretin ağası Osman Ağanın sesi konağın her taşını titretti.

Kadınlardan ağlama, fetyat figan sesleri yükseldi. Yine iki gencin ölümüne şahit olacaktı bu diyar. Duvarların dili olsa isyan ederdi yıllardır süren kanlı infazlara.

Murat dili düğümlenmiş gibi sustu. Tek bir söz söylemedi. Söylemenin bir anlamı yoktu, karar verilmişti. Ölüm!

Her ne kadar ölümün adı onu korkutsa da, sevdiyi kadın için ona da razıydı. Her şeyi göze alarak çıkmıştılar yola. Onlar daha bir birini sevdiklerini itiraf edemeden babası Emineyi başkasına vermişti. Kaderlerine boyun eyselerde, kalpleri söz dinlemedi, her gün daha da şiddetle atan kalpler bir birine kovuşmak için can attılar. En sonda karar verip kaçtılar. İkiside biliyordu ki , yakalansalar öldürüleceklerdi. Aşkları için her şeyi göze almıştılar.
Maalesef istedikleri gibi olmadı. İstanbula giden otobüse binemeden yakalandılar.

Korkmak için artık çok geçti.
Ağlamak için artık çok geçti.
Fakat Ölüm için çok erkendi!

Ağaların hepsi ölüm kararını uygularken içlerinden ikisinin ciğeri yanıyordu. Her ne kadar kızının ölümüne karar vermiş olsa da içi kan ağlıyordu Hüseyn Ağanın. Fakat namus candan da önemliydi onun kitabında. Töre ne derse olacaktı!

Muratın dedesi Hasan ağa ise torununu kurtarmak derdine düşmüştü. Bu yüzdende Erdalın vereceyi tepkiyi, öfkesini göz ardı ederek konuştu.
" Ölüm kararı için çok erken değilmi Ağalar?! Başka bir yolu vardır!"

"Ne yolu olacak Hasan Ağa! Bilmirmisen Töreyi! Yaptıklarının bedeli Ölümdür!" Öfkeli konuşan Eminenin babası Hüseyin Ağaydı.

" Berdel olacaktır!"  Hasan Ağanın söyledikleriyle birden bire ölüm sessizliyi çöktü konağa. Çünki her kes biliyordu ki Hasan Ağanın kız torunlarının hepsi evliydi..

" Sen ne deyirsen Hasan Ağa.! Senin ailede genç kız vardır ki, berdel yapılacak?!" Osman Ağa şaşkınlıkla konuştu.

" Rahmetli oğlum Erdemin bir kızı vardır. ! İstanbulda okuyordu! O kızı buraya getirtecem ve Hüseyn ağanın oğlu Suleymanla evlendirecez!
Erdal bu akşam yola çıkacak! En geç 3 güne kız burda olur! O zaman da iki düğünü birden yaparız!"

Orda bulunan kişiler biliyorlardı ki, Hasan ağa  yıllar önce Erdemi evlattıktan redd etmişti. O öldükten sonra da torununa sahip çıkmamıştı. Evladına olan kini yıllardır geçmek bilmiyordu. Öyle bir öfkeydi ki bu , cenazesine bile gitmemişti.

Berdel teklifi Hüseyin Ağanın da işine yaramıştı. Hem kızı ölmeyecekti, hem de oğlu Süleymanı evlendirecekti. Yıllardır Süleymanı evlenmeye  ikna edememişti. Oğlu hayla eylence peşindeydi. Babasının tek oğluydu. Şımarık ve ukalaydı.

Emine için berdel teklifini kabul edecekti. Başka türlü onu ikna edemezlerdi.
Alınan karardan her kes memnun kalmıştı. Erdal hariç!

Osman Ağa " Maho da Erdalla gidecek !"  diyerek son noktayı koydu.

Maho Osmanın en güvendiyi adamıydı. Tüm lis işleri de ona gördürürdü. Mahonun elinde binlerce mazlumun , masumun kanı vardı. Törenin ölümle sonuçlandırdığı tüm kararları o uygulardı. Onu gören her kes bilirdi ki, yine Töre bir can alacak.!

Erdalın hevesi buğazında kalmıştı. Amcasından kalan mirasta tamahı olan Erdal yıllardır Elifle evlenmenin hayalini kurmuştu. Ama Dedesinin verdiyi karardan sonra hayalleri alt üst oldu.

Daha dün kendisiyle evlendirilmek üzere Elifi kaçırmasını söyleyen dedesi, Muratı kurtarmak için bu kararını değişmişti.

Duyduklarının öfkesiyle yanıp tutuşan adam töreye karşı çıkamayacağını  biliyordu ! Ama hırs gözünü kapatmıştı. Ne olursa olsun Elif onun olacaktı!

**************

Şimdiki zaman

Araf  eli boş döndüyü eve büyük bir öfkeyle daldı. Karşısına geçen her şeyi, her kesi yakıp, yıkan adam öfkesini, üzüntüsünü, endişesini dindiremedi. Bir az oturup sakinleşmek istedi, ama içindeki fırtına durmak bilmedi.
 
Göğsündeki baskı onu öldürecek gibiydi. Elifi bulamadan dönmek hem öfkesini hem korkusunu harmanlamıştı. İstediyi her şeye saniyesinde ulaşan adam sevdiyi kadını bulamamıştı. Sık sık nefes alıyor, fakat bir türlü sakinleşemiyordu. Kalbi durmak için fırsat arıyordu.

Ne aciz duruma düşmüştü koskoca adam. Bir küçük kızın yokluğunda boğuluyordu.

Şimdi anlamıştı babasının söylediklerini. Her zaman " Hayatına zaafın olacak insanı alma! Aldıysan eğer, sar sarmala sakın bırakma! Bir gün gelir kalbini attırır, bir saniyede kalbini durdurur!"
derdi.

Öyle de olmuştu varlığıyla kalbini attıran kız, şimdi yokluğuyla öldürüyordu adamı.

Elif her aklına geldiyine titrek nefes alan adam bu haline ağlasın mı gülsün mü bilemedi. Her kesin korktuğu adam bir kız için ağlamıştı.

Küçük bir çocuk gibi dökmüştü göz yaşlarını.

Adamların gözünde nasıl göründüyü umrunda değildi. Göğsündeki baskıyı hafifletemediyi sürece hiç bir şey umrunda değildi.

Derdi büyüktü, dermanıysa bir çift yeşil gözde saklıydı.

Kenardan onu izleyenler, suspus olmuş, yerlerine sinmişlerdi. Hiç biri ona yaklaşmaya cesaret edemiyordu.

İlyas abisinin bu haline yabancıydı. Daha önce hiç onu böyle görmemişti. Çocukken bile onu ağlarken görmemişti. Şimdi bir kız için ne hallere düşmüştü her kesin korktuğu mafya.

Abisi Elifi bulamazsa neler olacağının farkındaydı. Bu yüzdende artık dayanamadı ve yapması gerekeni yaptı. Evin arkasına geçip telefondakı numarayı aradı.

"İlyas?" Şaşkınlık seslenen ismini duyunca  gülümsedi adam.

" Ne o Arslan! Duyanda seni hiç aramıyorum sanacak!"

"Kes lan! Götün kapıya sıkışmasa aramazssın sen beni!" Abisinin öfkeli sesine gür bir kahkaha attı İlyas.

"Bu sefer fena sıkıştık abi,!" Arslan kardeşinin sesindeki ciddiyeti sezmişti.

" Ne oldu! Bulamadınızmı!"

" Yok! Elimiz kolumuz bağlı kaldık öyle! Eğer yetişmezseniz Araf hepimizin ebesini s***!"

" Tamam! Kapat sen! Babama haber vericem!"

Arslan artık bu işe el atmaları gerektiğinin farkına vardı. Bir an önce İstanbula gelmezlerse Arafı kimse durduramayacaktı.!

-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Her kesten çok özür dilerim! Yazdığım bölüm silindi, bende bu gün yarısını yayımladım.
Teknik sorunlardan dolayı çok çok özür dilerim.


Yazım hatalarım varsa aff ola.

Okuduğunuz için çok teşekkür ederim.

Küçük Kızın Sert AdamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin