(multimedia Mete)
"sende nereden çıktın? Ben sıra arkadaşı falan istemiyorum." Beni tanımıyorsun bile. Gerçi tanısan hiç istemezsin.
"üzgünüm bebeğim. Başka yer yok." Bebeğim mi? O da nereden çıktı? O da aynı şeyi düşünüyor olmalı.
"olmak zorunda ben tek otururum."
"otururdun. Artık oturmuyorsun." Bana çok ters bir bakış attı ve o an çok şaşırdım. Mete'nin heterokramisi vardı. Kendimi tutamadım ve bunu ona da söyledim.
"oha heterokramin mi var?" daha yakın görebilmek için ayağa kalktım. Yine de boyu benimkinden uzundu. Heterokromi iki gözün farklı renk olması demek. Yani van kedisinin insan versiyonu gibi düşünün. Gözlerinin biri mavi diğeri kahverengiydi. Bunu okumuştum ama hiç canlı örneğini görmemiştim. Bu benim için bir ilkti. Mete'nin bana anlam veremeyen bakışları beni kendime getirdi. Resmen çocuğun gözlerini görebilmek için çocuğun dibine girmiştim. Geri çekilip
"heterokomisi olan biriyle hiç tanışmamıştım. Gerçi hala da tanışmadım. Benim Toprak olduğumu zaten biliyoruz. Peki ya sen kimsin?" ben onun kim olduğunu biliyordum zaten ama bana kendisi söylemek zorunda ve hiçte bunu yapmaya meyilli durmuyor.
"sana ne?"
"kendini tanıtmak istemiyor musun? Peki o zaman sana bay heterokomi derim."
"hayır, diyemezsin."
"gayette derim. 'bay heterokomi'" onu sinirlendiriyor olabilirdim ama nefret sevginin yarısıdır derler. Ya da bende uydurmuş olabilirim. Bilemiyorum.
"sen ne kadar gevezesin öyle."
"sensin geveze. Hiç centilmen değilsin. Boyuna posuna yazık." Güldü. Niye güldü?
"sıramdan kalkacak mısın?"
"hayır kalkmayacağım. Neden benimle oturmayı reddediyorsun?"
"çünkü ben tek oturmayı seviyorum."
"ama başka yer yok. Üzgünüm." Sınıfa göz gezdirdi. Barış'ın sırasına baktı. Oranın da dolduğunu yeni fark etti büyük ihtimalle. Göz esintisi gibi bir şey yaptı. O nasıl oluyor inanın bende bilmiyorum. Göz devirmesi gibi bir şey ama onda farklı duruyor galiba.
"iyi. Buna bir çare bulana kadar burada oturabilirsin." Çoktan oturuyorum zaten ama bunu ona hatırlatmadım. Yanıma oturdu. Tahtayı fütursuzca izliyor bende onu izliyorum. En son oflayıp bana döndü.
"ne bakıyorsun?"
"bakamaz mıyım?"
"hayır."
"gayette bakıyorum."
"ya Toprak mısın nesin rahat bıraksana."
"beni neden istemiyorsun?" sırıttı.
"bu bir ahlaksız teklif mi?" ha?
"ha?" bu nasıl ahlaksız teklif oluyor?
"seni istememi mi isterdin?" sonra demek istediği şey kafama dank etti. Küçümser şekilde
"ay götüm ya." Dedim. Dediğim şeyle gözleri büyüdü. Bende dediğim şeye çok şaşırdım.
"bana centilmen değilsin diyorsun ama sende bir hanımefendi değilsin." E haklı.
"bana hala adını söylemedin."
"söylemeyeceğim."
"pekala." Bana şaşırarak baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK AJAN BÜYÜK OLAY
Teen FictionÖlümüne sakar bir ergen. Hayır gerçekten öyle. Neden mi? Çünkü onun yaptığı ufak bir sakarlık ölümcül bir anlaşmaya yol açıyor. Sadece sakar, zeki, sessiz ve bilgisayarlar dışında kimseyle iletişimi olmayan kızımız daha fazlası olmaya zorlanacak. ...