"yaaaa gülmesenee!" ağhhh! Resmen ağaca toslamıştım.
"hahahahaha! Sen ahahah iyi misin?" elimi alnıma götürdüm.
"belli olmuyor mu?" sabahtan beri bu son damla olmuştu.
"Toprak yemin ederim bu sakarlığınla bir gün kendini öldüreceksin." Sanki bunu ben istedim.
"ya sen ne biçim kardeşsin ya! Güleceğine yardım etsene." Gülerek yanıma geldi ve koluma girdi. Kafam çok fena acıyordu. Derin derin nefes almaya başladım. Acıyı kontrol etmenin en iyi yollarından biriydi. Neyse ki eve gelmiştik de rezil olmayacaktım. Sonra içimdeki ses "bunun bir de yarını var." dedi. İçimdeki ses haklıydı. Eve girdiğimiz anda Barış tekrar kahkaha atmaya başlamıştı. Sonra annem mutfaktan çıktı.
"ne gülüyorsun yavrum?" sonra beni gördü.
"aa Toprak! Ne oldu sana?" Barış kahkahalarının arasından benden önce açıkladı.
"kızın ağaca daldı anne. Ahahah! O kadar komikti ki. Resmen ahahah..." cümlesini tamamlayamamıştı. Ona sadece kötü kötü bakmakla yetindim çünkü gerçekten ağaca dalmıştım.
"ya anne ya şu oğluna bir şey söylesene ya." annemde bıyık altından gülmeye başlayınca ayaklarımı yere vura vura merdivenleri çıktım. Neden sakar olmak zorundayım ki? Gömleğimi sinirle çıkarmaya başladım. Belli etmiyordum ama her seferinde sakarsın denilmesi daha da önemlisi bunun doğru olduğunu sağlamlaştıran şeyler sürekli başıma geliyordu. Beni delirtmekten başka bir işe yaramıyordu. Başıma bela açmaktan, birilerini incitmekten başka bir işe yaramıyordu. Sinirle bir çığlık attım. Yerimde tepiniyordum. Bir yandan da üstümü çıkarıyordum. Çığlık atmayı ihmal eder miyim hiç? Etmem tabi. Barış içeri girdi.
"Toprak? Neler oluyor?" masanın üstünde bulduğum köpek biblosunu Barış'a doğru fırlattım. Öyle de beceriksizim ki Barış'ın omzundan geçti ve duvara çarpıp parçalandı. Barış korkudan yerinde sıçradı ve kafasını elleri arasına aldı.
"kızım delirdin mi? ne yapıyorsun?"
"defooool!" masadan kalemliği de fırlattım. Köpek biblosuyla aynı kaderi paylaştılar ve o sırada Barış tabanları yağladı. Her şey üzerime üzerime geliyordu ve artık bıkmıştım. Birilerinin benimde insan olduğumun farkına varması gerekiyordu. Son gücümle çığlığı bastım. Dışarıdan annemin babamın ve Barış'ın sesleri geliyordu. Kapıyı kapattım ve de kilitledim. Annemin bana seslenişini duyuyordum. Çok nadir ağlardım ve bu o anlardan biriydi. Bağıra bağıra ağlamaya başladım. Yere çöktüm.
"beni rahat bırakın!" diye bağırdım ve ağlamaya devam ettim. Şuan sadece iç çamaşırlarımla yerde oturuyordum. Ne kadar acınası göründüğümü şuan umursamıyordum. Sabahtan beri başıma gelenlerin haddi hesabı yoktu. Önce yağmurda ıslandım, sonra arı tarafından sokuldum. Daha sonra düştüm. Ardından da ağaca tosladım ve her seferinde de sakar olduğum art arda yüzüme vuruldu. Gerçekten artık yeter! Ne yaparsam yapayım bu sakarlıktan kurtulamayacağım. Yere uzandım ve daha sakin bir şekilde ağlamaya başladım. Uykum gelmeye başlıyordu. Önce temizlenmeliyim. Yerimden yavaşça kalktım. Kapıyı sessizce açtım ve banyoya kaçtım. Sıcak ve uzun bir duş aldım. Su daha da sıcak kalsaydı daha da kalırdım ama kalmadı. Bornozuma dolanıp banyodan çıktım ve koşar adımlarla odama girip kapıyı kilitledim. Kırılan poselen parçaları terliğimin altında eziliyordu. Saç havlumu bulup havluyu kafama doladım ve hızlı bir şekilde üzerimi giyindim. Kapının kilidini sessiz bir şekilde açtım ve yatağa girdim. Sadece uyumak istiyorum. Yarın haftasonuydu. Kendime ayırabileceğim zaman dilimi. Gözlerimi kapadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK AJAN BÜYÜK OLAY
Novela JuvenilÖlümüne sakar bir ergen. Hayır gerçekten öyle. Neden mi? Çünkü onun yaptığı ufak bir sakarlık ölümcül bir anlaşmaya yol açıyor. Sadece sakar, zeki, sessiz ve bilgisayarlar dışında kimseyle iletişimi olmayan kızımız daha fazlası olmaya zorlanacak. ...