LÜTFEN SONDAKİ DUYURUYU OKUMADAN GEÇMEYİN! OKUMAK 2 DAKİKANIZI BİLE ALMAYACAK.
(media Toprak)
Kalbinizi hissetmek istemezsiniz ya bazen. Hani böyle keşke olmasaydı falan dersiniz. Bilmiyorum aslında der misiniz?
Ben ilk defa dün dedim galiba. Gerçi daha önce varlığını çok hissetmemiştim. Belki de ondandır bu dileğim.
Ne çabuk tutuldum ki ben bu çocuğa? Hani ben bilmezdim böyle duyguları? Daha önce kimseyi sevmedim ki ben. Nasıl sevdim şimdi? Ya da sevdim mi? Sevmek mi bu hissettiğim? Aşık olmak mı? Nedir bu kalbimi kaplayan kara bulutlar? Belki değildir bunların hiçbiri...
Belki de sadece benim içimde öyle olmadığı halde inatla olmasını istediğim şeydir? Merak ediyordur kalbim. Olamaz mı böyle şeyler?
Peki bu soruları nasıl cevaplayacağım ki? Her şey hakkında minikte olsa bilgisi olan ben bu konuda tıkanıyordum işte. Aşkı, sevgiyi okumak gibi değildi yaşaması. Bir kere okuduğun şeyde mantıklı düşünebiliyorsun. Diyorsun ki ben olsam onun yerinde böyle yapmazdım. Ancak gel gör ki yaşayan sen olunca ben olsam yapmam dediğin her boku yapıyorsun arkadaş. Mantığın devreden mi çıkıyor yoksa duygu denen şey hüküm mü sürüyor bilemiyorsun.
Bir kere canın yanmadan aşık olamıyorsun. Ya da sevemiyorsun. Mutlaka acıyor içeride bir yerler.
Amma çok konuştum be! Görende diyecek ki 40 yıldır aşığım, seviyorum. Ancak süresi fark etmiyordur belki? Ya da zaman mı artırıyordur sevgiyi, aşkı? Belki de azaltıyordur?
Denemeliyim bunu. Kalbimi dinlemeliyim. Ancak yalnızken değil. Yalnız olunca biliyorum mantıklı olabiliyorum çünkü. Benim asıl denemem gereken zaman dilimi ona, gözlerinin içine, bakarken olmalı. Eğer hissetmezsem o çok bahsedilen kalp teklemesini kurtarabilirim belki kendimi? Olamaz mı?
Olabilir bence. Bence ne yapmalıyım biliyor musunuz? Uyanmalıyım. Yani çoktan uyandım aslında. Sadece gözlerimi açıp hazırlanıp okula gitmeliyim. Gözlerimi yavaşça açtım. Ah tavan.
Benim daimi aşkım.
"tavan?"
"Toprak?" has... Uyanamadım mı ben? Rüyadayım o zamansa? Sakin ol Toprak.
"benimle mi konuşuyorsun?"
"odada senden başka kim var Toprak?" lanet olsun! Bu gerçek mi? Hızla yerimden doğruldum. Tavandan gözlerimi alamıyorum. Her bir köşesini inceledim. Bir hareketlilik için.
"kızım sen iyi misin? Bu taraftayım." Hassiktir! Odamda da fark etmediğim Çağrı'yı görünce çığlık attım. Ben çığlık atınca korkup oturduğu armut koltuktan fırladı.
"Allah iyiliğini versin Çağrı! Odamda ben uyurken ne işin var? Ödümü patlattın ya!" Çağrı oldukça şaşkın duruyordu.
"e az önce benimle konuştun. Toprak dedim. Benimle mi konuşuyorsun dedin. Hatırlamıyor musun?" elimi saçlarımın arasına daldırdım.
"tavanla konuştuğumu sanıyordum."
"ne?" gözlerimi Çağrı'dan alıp üzerime baktım ve o sırada beklediğim tepki geldi ve Çağrı kahkaha atmaya başladı. Onu görmezden gelerek dünden kalan elbiselerime baktım. O sırada odaya Barış girdi. Bana gülen Çağlar'ı ve Barış'ı takmadım ve banyoya yürüdüm. Girmeden önce
"duştan çıktığımda ikinizi de burada görmek istemiyorum ve Aylin abla nerede? Beni hazırlaması gerekmiyor mu? Okula geç kalacağız."
"saatin kaç olduğunu bilmiyorsun değil mi?" panikle döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK AJAN BÜYÜK OLAY
Teen FictionÖlümüne sakar bir ergen. Hayır gerçekten öyle. Neden mi? Çünkü onun yaptığı ufak bir sakarlık ölümcül bir anlaşmaya yol açıyor. Sadece sakar, zeki, sessiz ve bilgisayarlar dışında kimseyle iletişimi olmayan kızımız daha fazlası olmaya zorlanacak. ...