-41.Bölüm -

54.6K 1.7K 216
                                    

12.06.2017

***

Gözlerim ikisinin üstünde gezinirken, duyduklarımı haz etmeye çalıştım. Duyduğumun gerçek olmaması için dua etmeme bile gerek yoktu, çünkü tam karşımda canlı canlı duruyorlardı. Ikisinin yüzünden okunan mutluluk, bir tokat gibi yüzüme çarptığında, kendime acıdım. İki gün boyunca onun peşinden ağladığıma, onun yüzünden acı çektiğime, en önemliside ona inandığım için kendime acıdım..

Ben onsuz ölmeden cehennemi yaşarken, o yeni sözlüsü ile cenneti yaşıyordu.

Burak'ın ayrılığı, babamın ölüm haberi ve üstüne Burak'ın benden ayrıldıktan sonra Banu ile nişanlandıgını ögrenmem.. Bunların hepsi çok fazlaydı benim için. Yanımda duran Cem bana bir kaç saniye baktıktan sonra neler oldugunu anlamış gibi elimi tuttu. Ona baktığımda birşey söylememe gerek yoktu çünkü o şimdi benim neler çektiğimi benden daha iyi biliyordu..

"Melike Teyze ben Öykü'yü eve götürüyüm en iyisi.."

Herkesin bakışları bizi buldugunda, ben sadece Burak'a bakıyordum. Beni burda gördügüne şaşırmış olsada, Cem'in elini tutan elime baktığında, çenesi kasılmış, sinirli bir şekilde bakıyordu. O bakışlar benim için önceden çok şey ifade etse bile, şimdi hiç birşey ifade etmiyor hatta midemi bulandırıyordu..

Annem oturdugu yerden kalkıp yanıma geldiginde, elini alnıma koyup ateşime baktı. "Iyimisin? Hastaneye gidelim mi?" diye soruları yönelttiginde, kafamı sallayıp "Hayır sadece midem bulanıyor biraz" diyerek onu yatıştırmaya çalıştım. Annem avuç içini ile alnına vurup "Ah salak kafam benim. İki gündür zaten hasta yatıyordun ve ben salak gibi seni daha tam iyileşmeden dışarı çıkardım" diyerek kendine kızarken, bakışlarımız Burak ile buluştugunda, yüzünde yer alan üzüntüyü görmem ile bakışlarımı ondan kaçırdım.

"Merak etme anne birşeyim yok. Sadece biraz dinlenmek istiyorum o kadar.."

Annemi yatıştırmayı başardığımda, Cem kolunu omzuma attığında, başımı gögsüne yaslayıp, birlikte restarontan çıktık. Ceketlerimizi tekrar alıp taksinin gelmesini beklerken, arada bakışlarım Burak'ların masaya kaydığında onun bakışlarıda bizim üstümüzdeydi.

Taksici geldiginde, Cem elimi tutup beni arkasından çekerken Burak'a son kez bakıp başımı salladım. Onu artık tamamiyen unutmam gerekiyordu. O sözlenmiş, yakında evlenecekti. Önceden sadece ögretmenim oldugu için imkansızdı aşkımız ama yakında evli bir adam oldugunda ise, imkansızlığın son noktasına gelmiş olacaktık.

Taksiye binip eve gittigimizde, ikimizde hiç konuşmadık. Ben hem babamın ölümünü hemde uğradığım ihanetini sindirmeye çalışıyordum ama olmuyordu. Iki olayda üst üste gelmiş ve beni çok büyük bir şekilde yaralanmıştı.

Eve geldigimizde direk odama çıktım. Cem beni takip ederek odama geldiginde, yataga oturup elleri ile kucağını işaret etti. Hiç birşey demeden onun dedigine uyarak, başımı kucağına koyarak, ellerinin  saçlarımı okşamasına izin verdim. Cem'in bu davranışı beni eskiden üzgün olduğumda, aynısını yapmış olduğunu hatırlatsada, içimde yer alan acı o anıları unutmamı sağladı..

Gözlerimden yaşlar çoktan akmaya başladığında, içimdeki ateşi söndürmeye çalıştım. Ama aklıma babamı bir daha hiç göremiyecek olmam geldiğinde ve Burak'ın ihanetide buna eklendiginde, öyle bir alev alıyorduki, hiç bir su bu alevi söndüremezdi.

"Canım yanıyor.." Sesim fısıltıdan ibaret çıktığında, odanın sessizliginden dolayı büyük bir yankı yaptı. Cem saçlarımı okşamaya devam ederken "Biliyorum, ben senin yanındayım" desede, içimdeki acının gitmesine yardımcı olmuyordu.

Aşk-ı Esaret- AnkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin