-Jimin'in Ağzından
Güneş tepe noktasına ulaştığında ofisimde oturmuş, bir sonraki adımımın ne olması gerektiğini düşünüyordum. Altı hafta önce Orman'da meydana gelen cinayetten sonra, polis memuru ve olay yeri inceleme ekibinden oluşan iki uzman ekip gelmişti. Ne olduğunu, bana asistanım anlatmıştı. O günlerde, bana çevrede insan bedenine ait kalıntılar bulduklarından bahsetmemişlerdi. Tabii bu, bir bedenden bulmadıkları anlamına gelmiyordu. Polis bu bilgiyi benden saklamış olabilirdi. Bildiğim tek şey, bölgede buldukları her ne ise, bunu yapanı hala bulamamış olmalarıydı.
Polisle bağlantıya geçmem gerekiyordu ve bu çok acildi. Olay yeri araştırma ekibi ve hastane insan kalıntıları hakkında bir şeyler biliyor olabilirdi, ama bunları öğrenmek için uygun yollar ya da otorite sahibi kişiler bulamadığım taktirde, elle tutulur bir bilgiye ulaşmam imkansızdı. Güçlü bağlantılarım ve servetimle bir bağlantı kurabilirdim, ama bu zaman alırdı. Çalışma masamın başında düşünceli bir şekilde otururken, telefonumun üzerinde ışık yanıp sönmeye başladı. Şehirlerarası bir aramaydı. Telefonu kaldırdım.
''Evet?'' dedim.
''Park Jimin?''
''Evet, Ajan Jung Hee. Araman ne hoş.'' Özel bir ajanın böylesi kritik bir zamanda telefon açması Tanrı'nın işareti olarak kabul ettim ve vakit kaybetmeden karar verdim. İşaretlere tabii ki inanmazdım, ama oldukça ümitsiz durumdaydım. ''Ben de sizi aramayı düşünüyordum. Dün akşam değinmediğim, konuşmamız gereken şeyler var,'' diye ekledim.
İlgilendi. ''Ne gibi?''
''Bu cinayetin arkasında kimin olduğuna dair bir ipucum var.''
Bir an için sustu. ''Ciddi misin?''
''Evet. İyi bir fikrim var.''
''Nedir?''
''Bunu sana özel olarak anlatacağım. Bu aksam üstü Busan'a gel. Seni havalimanından alırım. Geldiğine memnun olacağını garanti edebilirim.''
''Şehirden birkaç günlüğüne ayrılmayacağını söylemiştin?''
''Yalan söyledim. Havayollarını arayıp uçuşunu ayarla.''
Kıkırdadı. ''Bir saniye bekle. Soruşturmanın ortasında öyle istediğim gibi Busan'a uçamam. Bana ne bildiğini anlat, ardından konuşuruz.''
''Hayır,'' dedim sert bir şekilde. ''Buraya gelmelisin.''
''Neden?''
''Katil Seoul'da.''
''Bunu nereden biliyorsun?''
Ses tonumu büyüleyici tona soktum. ''Birçok şey biliyorum, Ajan Jung Hee. Stadyumun içinde bulduğunuz heriflerden birinin (ormandaki olaydan değil :D başka bir olay bu) göğsüne cirit, diğerinin kafasına ise bıçak saplanmıştı ve üçüncüsünün boyun kemiklerinin tamamı kırılmıştı. Bana bunları nereden bildiğimi sorma. Bu davayı çözmek ve şereflendirmek istiyorsan, çalışma arkadaşlarına benden bahsetme. Bunu bir düşün, Jung Hee, büyük bir kahraman olabilirsin.''
Bilgim onu sersemletmişti. Düşündü. ''Beni yanlış anladın, Park Jimin. Bir kahraman olmaya ihtiyacım yok. Ben sadece cinayetleri durdurmak istiyorum.''
Samimi olmasını sevmiştim.
Park Jimin'in bakış açısından yazayım dedim :D
Diğer bölüm haftaya gelebilir.
Vote ve Yorumları unutmayın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE ME
RomanceSevgi, Korku ve Nefret... Bir insanın bunların üçüne birden değil, sadece birine sahip olabileceğini anladım. Eğer birini seviyorsan korku ya da nefreti bilmezsin. Korktuğun zaman, sevgi ya da nefreti hissetmene imkan yok. Ve nefret ettiğindeyse, h...