-On Altıncı-

3.2K 296 103
                                    

Medyadaki şarkı ile okuyunuz..

Ateş açtım. Kurşun nişan aldığım gibi, Jung Hee'nin karın boşluğunu delip geçmiş, oradan da Taehyung'un vücuduna isabet etmişti. Taehyung'un vücudundan çıktı ve tankerin ön kapısına saplandı. Jung Hee, karın boşluğundan akan kanla birlikte iki büklüm olmuş kıvranıyordu. Buna karşın Taehyung, Jung Hee'yi siper etmekten vaz geçmişti. Bu herifin ne yapacağı bilinmiyordu.

Bunun yerine üzerime doğru attı ki bu, dengemi kaybetmeme yol açtı. Yanıma geldi. Evet, elimde silah tutmama ve aramızdaki mesafenin dört metre olmasına rağmen, bir kez daha ateş açamadan yanıma kadar gelebilmişti. Kara şimşek gibiydi.

Sırtıma sert bir tekme indirdi. Başımı yere çarptım, silahı bırakmış olmasam da kontrolünü kaybetmiştim. Bir an için gördüğüm yıldızlar Cennet mavisi değil, Cehennem kırmızısıydı ve patlayacakmış gibi duruyordu. Sersemleşmiş haldeki Taehyung, dizlerinin üzerine çökmüştü; elimdeki silaha yoğunlaşması bana avantaj sağladı. Silahımı kafasına sıkmak için doğrulttuğumda bir kez daha benden hızlı davrandı. Karate hareketini andıran bir hareketle tüfeği ortasından ikiye ayırdı ve kullanılmaz hale soktu. Karnından kanlar fışkırıyordu, ama kırılmış oyuncağıma baktığında sırıttı. Beni alt ettiğini düşündü.

''Ölmeden önce ne kadar çok şey yapabilirim,'' dedi, ona sormuş olduğum sorulardan birini cevaplandırırcasına.

''Gerçekten mi?'' Karnına, yarasının bulunduğu yere esaslı bir tekme attım, bu onu kıvrandırdı. Biraz kıvranmış olsa da, daha ben doğrulmaya fırsat bulamadan, sol yumruğuyla başımı öyle bir bastırdı ki, kafam omuzlarımın arasından kopup yere yuvarlanacakmış gibi hissettim. Bir kez daha yere yuvarlandım, ağzımdan kanlar fışkırıyordu. Çakıl yığınının içine düştüğümde başım dönüyordu. Yüzümde duyduğum acı, vücudumu kaplamıştı. Çenemi ve en azından birkaç dişimi kırmıştı. Ve henüz işini bitirmemişti.

Sulanmış gözlerimden gördüğüm kadarıyla, ölümcül tekmeyi atmak için doğrulmuştu. Ama bu arada Jung Hee'yi unutmuştu, büyük ihtimalle onu küçümsemişti. Kendinden emin olmayan adımlarla Taehyung'a saldırmaya hazırlanan Jung Hee, ölümümü birkaç saniye erteleyecekti. Başımı salladıktan sonra, kanayan kolumu kaldırarak tankeri işaret ettim. Aramızda kısa bir bakışma oldu. Ama Jung Hee anladı. Ona fünyeyi yak, bombamızı patlat, insanlığı, kendini kurtar demiştim. Ben Taehyung'u birkaç saniye daha oyalayacaktım.

Jung Hee tankere doğru yöneldiğinde diğer tankerden akan benzin, Jung Hee'nin bulunduğu tarafa ulaşmıştı. Taehyung, Jung Hee'nin tankere yöneldiğini elbette görmüştü. Onu durdurmak için harekete geçtim. O anda var olan son gücümü kullanarak, kendimi Taehyung'un yarı beline kadar doğrulttum.

Çarpıştık ve acı veren bir dövüşün içine bir kez daha düştük. Kalkmak için çaba sarf ederken, beni saçlarımdan yakaladı ve yüzümü kendininkine doğru çekti. Bana, benden bir parça kopartacakmış gibi bakıyordu. Gözleri çıldırmış gibi bakıyordu, heyecanlı ve çılgındı. Prozac bu durumda yardımcı olamayacaktı. Saçımı kopartırcasına çekti.

''Canımı yakıyorsun,'' dedim.

Pis bir sırıtışla yumruğunu bir kez daha sıktı. ''Bir de bunun tadına bak, Jimin.''

Yumruğunu atmasını beklerken gözlerimi kapattım. Bu seferki yumruğun beni istediğim yere götüreceğine emindim. Jung Hee'ye yeteri kadar zaman kazandırmış oldugumu umut ediyordum. Anlamadığım şey, Jung Hee'nin bana hala zaman kazandırmaya devam ediyor olmasıydı. Ama yumruk inmedi. O sırada dudağımda hissettiğim baskıyla gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Hayır yanlış görmüyordum.

Kim Taehyung beni öpüyordu...





















Puhahhaha sksks Niyse baevmin asıl doğum günü hediyen işte :P

Vote ve Yorum isterim :'(

LOVE MEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin