2 ° Library

2.4K 163 56
                                    

Merhabalar! Kesinlikle severek yazdığım bir hikaye! Şu haftalarda fazlasıyla yoğun olduğum için istediğim kadar yoğunlaşamadım, bu hikayeye cidden özen göstermeye çalışıyorum. Umarım diğer bölümler daha güzel olur. Beğenmenizi umuyorum. Diğer hikayelere gelirsek, All Of Me üç-dört gün içinde ve Platonic Love da yarın gelir. Bir yarışma için yazdığım Sensiz adlı hikayemi okursanız sevinirim.

İyi okumalar!

Sabah çalan alarm sesiyle gözlerimi araladığımda, uzun bir süre boyunca esnedim. Okuldan nefret ediyordum ve Pazartesi'lerden ayrı bir nefret ediyordum. O okula katlanmamın tek sebebi, iki sene sonra istediğim mesleğe, psikolog ünvanına sahip olacağımı bilmemdi. Yataktan kalkmayı biraz erteleyerek gözlerimi tavana diktim. Aklımdaki onlarca saçma düşüncenin arasından bir baloncuk çıktı ve önce beynime, ardından da tavana yansıdı. Parlayan yeşil gözler, derin gamzeler ve uzun saçlar karşıma çıktığında bir nefes verdim. Bu çocuk neden aklıma gelmişti ki? Alt tarafı küçük bir çarpışma yaşamıştık, onu aklımdan hemen silsem iyi olacaktı. Ki ben çabalamadan kendiliğinden gider diye umuyordum.

Yataktan neredeyse sürünerek çıktıktan sonra banyodaki işlerimi hallettim ve mutfağa indim. Hazır kahvaltı masası ve üzerindeki notu görünce tebessüm ettim.

"Lanet olası bir röportaja daha katılmalıymışım. Benden artan yemekleri yersin artık 😃 Şaka yapıyorum, özenle hazırladım. Onlar bitecek Jane!

-Mükemmel Liz x."

Gülümseyerek kahvaltı masasına oturmadan önce Lizzie'nin her sabah sıktığı portakal suyundan kendime doldurdum ve yine onun yaptığı leziz çöreklerden çıkardım. Yalnız başıma kahvaltımı ederken, birden aklıma şimdiye kadar hiç sevgilimin olmadığı, aşkı tatmadığım aklıma geldi.

Bilirsiniz, filmlerde erkek kıza kahvaltı hazırlar ve beraber gülüşerek yerler. Ya da eğlenirken beraber hazırlarlar. Benim kahvaltımı ya Lizzie ya da ben hazırlasam da çoğu zaman yalnız ediyordum. Bu artık canımı sıkmaya başlamıştı. Lizzie, daha önce aşkı tatmıştı. Austin ile harika günler yaşamışlar, hep mutluluk dolu anılar yaratmışlardı. Ta ki Austin şerefsizi bir veda bile etmeden ülkeyi terk edene kadar. Bazen Liz'in çektiği acılara baktıkça, aşktan soğuyordum ama Liz hep şöyle derdi; "Ne kadar acı verse de sevdikten sonra her şey daha güzel oluyor."

Harry'nin aklımdan çıkmamasının, ilk görüşte aşk falan olacağını sanmıyordum. Bence aşk o kadar basit ve sadece dış görünüşe göre olabilecek bir şey değildi. Fazlasıyla tatlı bir çocuktu evet ama aşka olan inancım gün geçtikçe yok oluyordu. Bir iç çekerek portakal suyumdan bir yudum daha aldım.

Belki de aşkı hak etmiyordum.

***

Dersler bittikten sonra yüzümde büyük bir gülümsemeyle kulaklığımı kulaklarıma geçerek bu sabah çıkmadan önce indirdiğim One Direction şarkılarından birini açtım ve kütüphaneye doğru yürümeye başladım. Okul çıkışlarından saat 20.00'a kadar orada çalışıyordum. Lizzie bana ne kadar çalışmamam gerektiğini ve parasının ikimize de yeteceğini söylese de eve bir yardımım dokunmadığında içim rahat etmiyordu. Kulaklığımdan yükselen şarkı fazlasıyla hoşuma gitmişken yüzümde hala nedensiz bir gülümseme vardı. Günüm sorunsuz ilerliyordu, aslında tek sorun karnımdan çıkan ve açlığımı oldukça belirten seslerdi. Eh bir de havanın soğukluğunu da sayabiliriz. Kendimi kütüphanenin yanındaki fırından cupcake alma fikriyle sevindirerek tanıdık sokaklarda kabanıma sarıldım ve hızlı adımlarla yürümeye devam ettim.

Şarkı değiştiğinde az önceki canlı ve sapık sözlere sahip şarkının aksine yavaş bir şarkı kulağıma doldu. Onun sesi olduğunu tahmin ettiğim ses şarkıya başladığında, içimde bir şeylerin kıpırdandığını hissettim.

Soul Mates / HSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin