5 ° Dinner

1.8K 134 25
                                    

Merhabaa! Bugün Pazartesi ve bölüm her şeyiyle hazır ama internet yok. Bakalım hangi gün yayımlayabileceğim? Öncelikle biraz daha yorum lütfen! Çok severek yazdığım bir hikaye, umarım siz de seviyorsunuzdur? Ben bölümü çok beğendim ve sizin de beğeneceğinizi umuyorum. Umarım çok geç yayımlamam. İyi okumalar! (Babamın internetini açtım ehueheu)

"Hayır bu elbise çok abartılı. Bu da bembeyaz, henüz evlenmeye gitmiyoruz. Off bu da çok kısa, tabi ki de giyemem. O elbise pembe mi? Onu benden uzak tut!"

Lizzie kısık bir çığlık atarak gözlerinden ışık çıkarır gibi bana bakınca sevimlice gülümsedim.

"Beni dinle seni pislik! Ben bir elbise seçiyorum ve sende hiçbir şey demeden onu giyerek gidiyorsun. Çünkü sadece bir saatin kaldı!"

Haklılığı içimdeki heyecan duygusunu ortaya çıkarırken hızla kafamı sallayarak onayladım.

Onunla yemeğe çıkacaktım. Bu o kadar garip hissettiriyordu ki tanımlayamıyordum bile. Tanışalı bir hafta kadar olmamıştı ancak o kadar nazikti ki umursamadan geçmek yerine beni bir özür yemeğine çağırıyordu. Ve tuhaf bir şekilde ilk gün ondan bana ulaşmış olan garip his gittikçe büyüyordu. Gözlerinin yeşili, konuşurken kullandığı yavaş aksan ve nazik dil, saçlarını karıştırışı, gülümsediği anda etrafa yayılan pozitif enerji ve yanaklarında yer edinen koca çukurlar... Gözümün önüne görüntüsü her geldiğinde aptal gibi sırıtmaya başlıyor ve ardından kendime defalarca aptal diyordum.

Birden yüzüme çarpan şeyle düşüncelerimden arınarak görüş alanımı karartan elbiseyi kafamın üstünden alarak baktım. Tozpembe bir rengi vardı ve ben pembeden nefret ederdim ancak Liz'i kırmak istemiyordum. Zaten elbise çok da kötü sayılmazdı. Elbiseyi giydiğim andan sonra Liz beni koltuğa oturtmuş, Marie'den öğrendiği saç modelini yapmaya koyulmuştu. Aynı zamanda dün Niall ile yaşadıklarından bahsediyordu.

"Sonra beraber içeri girdik ve Robert bir buz torbasının üstünde oturmak zorunda kaldı. Niall gülmemek için kendini ne kadar sıkıyordu görmeliydin. Ve şöyle dedi; 'Özür amaçlı bir öğle yemeğine çıkabilir miyiz?' Robert ben ve o fast food yemekleri satan bir restauranta gittik ve Robi pizza yerken biz Niall ile birbirimizi tanıdık. Ardından ikimiz de büyük boy tavuk menü alarak günü bitirdik. Ama ne kadar mükemmel bir insan olduğunu onun ağzından dinlemek harikaydı. Ve işte saçların bitti. Harry'nin gelmesine sekiz dakika, otuz iki saniye, elli beş salise var. Makyajını saniyeler içinde halledebilirim."

Bu kız beni bazı zamanlar cidden korkutuyordu ve ben beni öldürebilir diye bunu ona söylemiyordum. Belki bir seri katil olabilirdi veya yıllar önce Liz ünlü olduğunda bunu öğrenip estetik ameliyatla onun yerine geçen bir kişi? Bunların hepsine ihtimal veriyordum.

"Gözlerini aç." diyerek şirin ve gülümseyen bir tonla söylediğinde aklımdaki o saçma düşünce kendini yok etti. Aynaya baktığımda gördüğüm kişi ben değildim. Gözlerimin kahverengi tonu hafif göz makyajımla belirginleşmiş, koyu kahverengi normalde düz olan saçlarım yandan zarif buklelerle birbirine tutturulmuştu. Esmer tenimin üzerinde hafif bir allık konulmuş, tatlı sivilcelerim fondotenpe kapatılmıştı. Dudaklarım sadece hafif bir patlayıcıyla renklenmişti.

"Bu, bu kız çok güzel Lizzie." diye fısıldadım aynaya hayranlıkla bakarken. Kendimi ilk defa beğeniyordum ve bu his çok fazla güzeldi.

"Tamam daha sonra kendi kendini översin çünkü sanırım kornaya az önce basan Harry'di. Ben ona kapıyı açmaya gidiyorum, sen de ayakkabılarını giyip çantanı hazırla ve in."

Onu kafamla onaylandıktan sonra o hızla odamdan çıktı. Bırakmış olduğu siyah bantlı topuklu ayakkabıyı giydikten sonra hızla kolyemi taktım. Onu bekletmek istemiyordum, çünkü ben bekletilmekten nefret ederdim. Bir nefes aldım ve titreyen ellerimle küpeleri de aldım. Takmaya çalışırken kulağımın bir kenarına batırmış ve kısık bir çığlık atmıştım. Tamamen hazır olduğumda çantamı da elime aldım ve derin bir nefesi içime çekerek odamdan çıktım.

Soul Mates / HSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin