15.Bölüm

288 113 15
                                    

Nasılsınız bu akşam okurlarım?

Yeni bölümle de sizlerleyim.

Bölüm şarkısı; Model-Bir melek vardı.

Yazardan;

Ertesi gün de okul sıradan bir şekilde geçmişti. Akşam, İdil akşamları sahile gitmeyi sevdiği için ince bir hırka alıp sahile gitti. Her nefes aldığında ciğerlerine nüfus eden deniz kokusuyla huzur buluyordu.

Her zaman oturduğu banka oturup sigarasını yaktı. Dudaklarının arasına yerleştirdiği sigarasından küçük bir nefes çekti. İçine işleyen, alışık olduğu kirli duman kendisine ayrı bir haz veriyordu.

İdil'in sigarayı sevmesinin başka bir sebebi de vardı aslında; dumanın rengi. Sigara dumanının rengi griydi, İdil'in de ruhunun gri olduğu gibi. İdil gri olan her şeyi seviyordu; dumanı, sisi, soğuk havalarda olan gökyüzünün rengini...

En com da ruhunu. Hayır, kendisini sevmiyordu o. Sadece ruhunu seviyordu. Ne bedenini, ne kalbini, ne de o güzel yeşil gözlerini.

Bedenini sevmiyordu, çünkü o bedeni bir çok yara görmüştü; fiziksel acı çekmişti. Kalbini sevmiyordu, çünkü insanlarla konuşmaktan ,insanları affetmekten korkuyordu her ne kadar bunu kendine itiraf edemese bile. Gözlerini sevmiyordu, çünkü insanların acı çektiğini görüyordu ve kendi üzüntülerini, kendi acılarını hatırlıyordu.

Başını gökyüzüne çevirdi. Gözleriyle yıldızların parlaklığını seyretti biraz. Her zaman ona sıradan gelen yıldızlardan ikisi dikkatini çekti. Diğer tüm yıldızlardan farklı yerdeydiler. Yalnızlardı ama en parlak olanlarıydı.

O sırada Çınar da evin terasında oturmuş içkisini yudumluyordu yıldızları seyrederken. Bir yudum daha aldı. Boğazını yakan acı tat, bir yandan da onu iyi hissettiriyordu. Çınar'ın da dikkatini İdil'in şu an da baktığı iki yıldız çekti. Yalnız ama parlak olan iki yıldız.

İkisi de bilmeseler de aynı yıldıza bakıyorlardı. Çınar İdil'in aksine yıldızları seviyordu. Lakin, sadece yalnız olanları. Fakat yalnız olan her yıldız parlamıyordu; şu anda gördüğü yıldız hariç.

İdil de, Çınar da farklı yerlerde olmalarına rağmen aynı yıldızın altında boğazlarını yakıyorlardı. Çınar'ın içki içmesinden dolayı boğazı acırken, İdil'in sigara içmesinden dolayı acıyordu.

İdil'in aklıma bir çift kahverengi göz geldi. O rengi hiç sevmemişti, Çınar'ın gözlerini görene kadar. O açık kahve gözlerin derinliğinde kaybolduğunu hissetmişti dün. Okyanus kadar derin, şu anda baktığı iki yıldız kadar parlak gözler. Çınarın'sa aklına küçük bir kız geldi. Onun 'küçük' dediği İdil'in yeşikl kuytuları. İdil'in gözlerini kötü buluyordu. Nedeni yoktu, o nedenleri önemsemezdi zaten. Sadece 'sonuç' vardı onun için. Peki ya sonuç neydi? Bunun bir sonucu da yoktu aslında. İdil'in gözlerini kötü buluyordu. Bu kadar net ve basit!

İdil de, Çınar da birbirlerinin gözlerini akıllarından atmaya çalıştılar. Fakat sadece çalıştılar. Ama beceremiyorlardı. Lanet olsun ki bunu yapamıyorlardı!

İkisinin de aklına aynı şey gelince hızla ayağa kalktılar. Çınar aynı hızla aşağı inip askılıktan deri ceketini aldı ve dışarı çıktı. İdil'se bitmiş olan sigarasını rasgele yere atıp koşmaya başladı. Saçları hafif esen rüzgardan havalanıp, hava yüzüne çarpıyordu. Koştular, koştular ve koştular...

Çınar okulun bahçe kapısına gelince durdu. Demirlerin üstünden atlaması gerekiyordu. Usta bir manevrayla demirlerin üstünden atlayıp okulun ilk günü İdil'in düşmemesi için belinden tuttuğu yere geldi. İdil de biraz soluklanıp bu tür demirlere alışık olduğu için kolaylıkla atlayıp Çınarla aynı yere geldi. Şaşkınlıkla birbirlerine baktılar.

İmtihanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin