17.Bölüm

322 78 22
                                    

Multi: İdil'in giydiği elbise.

Umarım beğenirsiniz...

Sizi seviyorumm

Bu zamana kadar tam 17 sene yaşamıştım. Ve bu 17 yıllık hayatımda bir kere bile elbise giymemiş, hep pantolon giymiştim kendimi bildim bileli. Neden mi giymemiştim? Çünkü ben buydum. Elbiselerden nefret eden kız. Kendimi başkalarına güzel göstermek zorunda değildim. Ne olacaktı ki sanki kendini güzel gösterince, kıyafetlerini gösterince? Gösteriş. Kıyafetlerinle insanlara sadece gösteriş yapardın. Ve kesinlikle gösterişle bir sonuca varamazsın.

Ama bazen de içinden geldiği için elbise giyenler vardı. Onlara bir şey diyemezdim. Fakat başkaları gibi elbise giymek kesinlikle içimden gelmiyordu. Aslında elbiseyi daha görmemiştim ama elbiseydi bu sonuçta!

Ayaklarımı son kez yere vurup soğukkanlılıkla kuaförden içeri girdim. Benden hemen hemen on beş yaş büyük olan kadın yanıma geldi. "Siz İdil hanım olmalısınız?" dedi sorarcasına.

Yüzümü buruşturdum. "Hanım mı? Hanım ne be?"

Kadın bana tip tip bakınca "Hııı benim" diye mırıldandım.

"Buyrun sizi şuraya alayım" gösterdiği kuaför koltuğuna gidip oturdum.

"Şimdi kendinizi bana bırakın."

Gözlerimi devirdim. "Sizli bizli konuşmasak? Siz bana direkt İdil deyin."

"Tamam İdilcim. Sen şimdi kendini sabit tut. Ben de seni hazırlayayım."

Derin bir nefes aldım. Yüzüm değişik olacaktı ama... Bu iddiaya bir kere girmiştim. Evet, bok vardı da girmiştim sanki! Geriye yaslanıp kendimi kuaförün eline bıraktım...

--------

Tamı tamına bir buçuk saat sonra hayatımda hiç görmediğim bir İdil duruyordu karşımda. Gözlerimde adını bilmediğim bir sürü malzeme... Yüzümde bir çok krem... Dudağımdaki nemlendirici ve parlatıcı... Şekli daha düzgün bir hal alan kaşlar... Hafif dalgalı açık saçlar...

Kendi benliğimden çok uzaktım şu an. Bu değişik bir İdil'di sadece. Ben... böyle değildim.

Başımı önüme eğerken bana bakıp gülümseyen kadına, "Elbiseyi nerede gideceğim?" diye mırıldandım.

"Gel, seni götüreğim."

O önden, ben de arkasından ilerlemeye başladık. Kabin gibi bir yere gidince durdu."Sen giyin, ben de Çınar Bey'i çağırayım"

Cevap vermeden kabine girdim. Bir paket vardı. Paketi açıp elbiseyi ve topuklu ayakkabıları çıkardım.

Elbise beyaz renkteydi. Göğüs kısmının üst kısmında renkli ipler dikilmişti. Aynı renklerde yöne ipler kemer gibi bele sarılmıştı. Kısa kollu ve sadeydi. Ayakkabı ise siyahtı. Topuğu o kadar uzun ve ince değildi, aksine orta boyda ve hafif kalındı ama yine de yürüyebileceğimi sanmıyordum.

İstemeyerek de olsa elbiseyi ve ayakkabıları giydim. Şimdi ben bunla nasıl yürüyecektim?

Küçük adımlarla kabine benzeyen yerden çıkıp yine aynı adımlarla kadının yanına gittim. Tabii arada düşecek gibi olduğum olmuştu.

"Telefonu nereye koyacağım?" diye sordum kadına.

Kadın kutuya benzer, siyah bir çanta verdi elime. Telefonumu içine koyup kadına döndüm. "Dışarıda mı?"

Kadın gülerek kafasını salladı. "Haydi, sevgilini bekletme."

Gözlerimi devirip, "Sevgili değiliz." diye homurdandım.

İmtihanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin