9.BÖLÜM

52 9 2
                                    

"Bir tarafı eksik, diğer tarafı fazlasıyla mükemmel bir şekilde tamam olan. Ve bu iki tarafının arasında gidip gelen arafta biri. Mutlu olduğum zaman aileme, teyzeme ihanet etmiş gibi hissediyorum. Onlar benim yüzümden öldürülmüşken, ben bunu yok sayıp mutlu olamıyorum. Duygusal yanım böyleyken, mantığım sen mutlu ol diye ölümü göze aldılar diyor. Ve ben vicdanımın mahkemesinde hem savunan, hem suçlanan, hem karar veren olamıyorum. Kısaca kızlar Valary Mina olmak kadar berbat bir şey yok!" bakışlarımı diktiğim pencereden ayırıp, kızlara baktım. Trina ne kadar duygusal olduğunu hiç çekinmeden göz yaşlarıyla ortaya sermişti. Sandra ise yüzünü buruşturup, bu kadar berbat mı? Hiç mi iyi bir tarafı yok dercesine baktı. Gülümseyerek mutlulukla bu sessiz soruya cevap verdim.

"En azından Batur var. Bu uzun hayatı onun yanında, kolları arasında geçireceğimi bilmek mutlu olmama yetiyor. Bir de artık ailem var. Değil mi?" Trina kafasını sallayıp, sıkıca sarıldı. Sandra da onun arkasından ikimizi sardı. Geri çekilip, göz yaşlarımı sildim. Üzgünken yağmur yağmadı. Mutlu hissederken de güneş açmadı. Duygularımı artık yansıtmıyorum. Trina ela gözlerini bir kaç kez kırpıp, yüzünü kuruladı. Elimi tutup, içten gülümsedi.

"Pyotr odaya dalıp, beni peşinden sürüklemeden. Gitsem iyi olur." Sandra da ayağa kalkınca bende kalktım. Sırayla odadan çıktıklarında kapıyı kapatıp, sırtımı yasladım. Yapmam gerekenler arasında şimdi sıra yüzleşmede. Kapının açılıp, itilmesiyle arkasından çıktım. Yakışıklı içeriye girip, kapıyı kapattı.

"Gidiyorum buraya sürümle ilgili rapor vermek için gelmiştim. Geri dönmem lazım ne yazık ki." bana yaklaşıp, sarıldı. Geri çekildiğinde kocaman sırıttım.

"Yarım saat sonra çıkalım. Bir kaç parça eşya alayım." şaşkınlıkla bana baktığında kahkaha attım.

"Evet! Seninle geliyorum. Şimdi kocamı bulmam lazım." kaşlarını çatıp, kafasını salladı. Saniyeler içinde spor salonun önündeydim. Kapıyı açıp, içeri girdiğimde herkesi burada buldum.

"Batur?" ayağa kalkıp, karşıma geldi.

"Bende seni bekliyordum. Mina'm Türkiye'ye gitmeliyim. Amcanla görüştüm. Benim gibi Badly olmaktan memnun olmayan güvendiğim insanları toplayıp, buraya getirmeme izin verdi." mantıklı ne kadar güçlü olursak o kadar iyi kazanmamız için.

"Güzel fikir. Bende gidiyorum. Çatma kaşlarını hemen Vallen'le Kanada'ya gitmeliyim." beni dinlemeyip kaşlarını çattı. Gözlerini gözlerime dikip, tek kaşını kaldırarak Ne işler çeviriyorsun yine? der gibi baktı. Anlaşılan asıl amacımı açıklamamam pek hoşuna gitmemişti. Zaman yok her an, her şey olabilir. Bir an önce oraya gitmeliyim. Burada anlatamam, anlatsam bile diğerlerinin sorularına cevap vermekle uğraşamam

"Neden hemen şimdi? Beni bekle döndüğümde birlikte gidelim." gözlerimi devirip, sinirle dudağımı ısırdım. Bir işim de kolay olsa ne olur?

"Batur hemen gitmeliyim. Ne olduğumla ilgili bir şeyler bulabilirim. Farkında değil misin Destry'nin ne zaman saldıracağını bilmiyoruz. Benim gücüm tam olarak ne! Nasıl ortaya çıkacak ne yapacağım bilmiyorum." kafasını sallayıp, bana sarıldı.

"Haklısın ben senden bir saniye haber alamasam kırk tane senaryo geliyor aklıma. Benden çok uzakta olman hiç hoşuma gitmiyor! Ama dediğin gibi ailen bir şeyler bırakmış olabilir." gülümseyerek çenesini öptüm.

"Sen yalnız mı gideceksin?" bakışlarını kaçırıp, Andres'e baktı.

"Andres de benimle gelecek. İki üç güne dönmüş oluruz." yüzünü dikkatlice inceledim. Yalan söylediğinde bir şey gizlediğin de bakışlarını kaçırıp, baş parmağını yumruğunun içine alıp, sıkar. Canını acımak ister gibi.

GEÇMİŞİMİN LANETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin