Yaklaşık bir sene önce onunla tanıştım. Onu gördüğüm ilk an şu kalp diye taşıdığımız organ var ya hani duracak sandım. Alışveriş merkezinde bir kafe de oturuyordum. Garson gelip siparişimi sorduğun da kafamı kaldırdım ve onu gördüm garsona sıcak çikolata deyip başımdan savdım. Ah nasıl anlatsam o kadar yakışıklıydı ki beni kendine çeken bir duruşu vardı. Onun benim diğer yarım olduğunu hissettim. Ve bunun için bir şeyler yapmalıyım ama ne ilk ben onu gördüm diye ben gitmeliyim yanına diye düşündüm. Ama sonra belki sevgilisi falan vardır ya da ne bileyim eş cinsel diye saçma sapan şeyleri bahane edip uzaktan ona bakmaya devam ettim. Garsonun masaya bıraktığı sıcak çikolataya çevirdim gözlerimi ben ne yapacağımı düşünürken. Karşımda ki boş sandalye çekildi.
"Tam 20 dakikadır kesintisiz bana bakıyordun. Bir an seni saplantılı sandım. Fakat sonra sizin kadar güzel bir kadının öyle olmayacağını fark ettim. " iri cüssesiyle sandalyeden taşacak gibi duruyordu. Ben ağzım açık şaşkın bir şekilde ona bakarken. Elini çenemin altına uzatıp ağzımı kapattı.
"Böyle daha iyi." yüzündeki o piç gülümsemeyi fark edince silkinip kendime geldim. Ne sanıyor bu kendini!
"Görünüşünüz insanı gerçekten çok etkiliyor fakat ne yazık ki görgünüz aynı etkiyi bırakamıyor." ağzını açıp kapattı sonra tekrar açtı. O öyle ne dediğimi anlam vermeye çalışırken. Ben elimi çenesine doğru götürüp ağzını kapattım.
"Böyle daha iyi." aynı gülümseme benim yüzümde oluşunca tatmin olmuş bir ifadeyle çantamı alıp alışveriş merkezinin içine doğru ilerledim. Nezaket gereği oturabilir miyim diye sormalıdır insan. Alışveriş merkezinden çıkıp, direk eve gittim. Adını bile öğrenemedim. Hahahahaha ağzını açıp öyle şapşal şapşal bakması çok hoştu doğrusu. Üstümdeki kıyafetleri çıkartıp, şort ve ince askılı atlet giydim. Odadan çıktığım an kapı çaldı. Kapıyı açtığım da gördüğüm şeyle ağzım bir karış açıldı. Elini uzatıp ağzımı kapattı.
"Böyle daha iyi." gıcık herif tam kapıyı suratına kapatacakken ayağını araya koyup beni durdurdu. İçeri girip ellerini havaya kaldırdı.
"Sinirlenme hemen sakin ol. Tanıyalım birbirimizi ben seni tanımak istiyorum olmaz mı?" hadi der gibi kaşlarını kaldırıp yüzüme beklentiyle bakmaya başladı. Sonra yeni aklına gelmiş gibi beni baştan aşağı süzdü. Ağzını açıp öyle kalınca kahkahamı tutamadım. Elimle iki dudağını birleştirip gülmeye devam ettim.
"Hahahahah böyle daha iyi." oda gülmeye başladı. Sonun da ilk susan taraf ben oldum. Gamzesi çıkmış, gözlerinin etrafı kırışmıştı. Sık sık güldüğünü kırışıkları ele veriyordu. Ben kendimi kaptırmış onu incelerken birden kahkahası kesildi. Burnumun dibine girip, kısık sesle konuştu.
"Dudağını serbest bırak. Yoksa kendimi tutamayıp, ben esir alırım." dişimle sıkıştırdığım alt dudağımı serbest bırakıp, kalan mesafeyi de ben kapattım.
"Tutma o zaman." piç gülümsemesini yapıp dudaklarıma kapandı.
Sonrası rüya gibiydi. Bir gün sinema, bir gün lunapark, bir gün akşam yemeği derken, bir haftamı onunla geçirdim. Dolu dolu yaşadık o kadar eğlendik o kadar mutluyduk ki o bir haftanın nasıl geçtiğini anlamadık. Sonra ne mi oldu? O bir haftanın sonunda Batur'un bizim için aldığı ormanın kenarındaki evde bana evlenme teklif etti. Bir ay içinde resmi olarak da hayatımızı birleştirdik. İyi mi yaptım? Bilemiyorum. Hayat o kadar oyunbaz ki ne zaman ne planladığını bilemiyor insan. Bizim için ne gibi bir sürprizi var bilemem. Tek bildiğim bizi uzun, engellerle dolu, içinde sevginin olduğu, sonunda asla pişmanlığa yer olmayan bir hikaye var. Bakalım bu hikaye nasıl ve nerede bitecek..."Yine o bilgisayarın başında ne yapıyorsun?" bu sesi ömrümün sonuna kadar dinlerim. Fazla meraklı bunu ona söyleyince hep kızıyor. Bilgisayarı kapatıp, masanın üzerine bıraktım. Ayağa kalkınca boynuna atladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİMİN LANETİ
Lupi mannariGeleceğin kabusu olması için temelleri geçmişten atılan bir lanet. Omuzlarında birden fazla yükü olan bir kadın. Kayıplarla dolu bir hayatın. Sürprizlerle dolu bir geleceğin. Pençesine hapsolmuş. Sonunun huzur olmasını isteyen bir kadın. Bu onun ge...