13. BÖLÜM

28 5 0
                                    

Onu da kaybedemem. Bu kadarına tahammül edemem. Kasıklarımda ki ağrıyı yok sayıp, ormana doğru koştum. Kokusunu alamıyorum kahretsin! Bataklıklar! O tarafta olmalı.

"Batur?" avazım çıktığı kadar bağırmama rağmen cevap gelmedi. Vazgeçemem! Sevdiğim birini daha kaybedemem.

"Batur lütfeeeen?" dizlerimin üstüne çöküp, cevap gelmesini bekledim. Acıyla eğildim. Ne oldu bize? Biz birbirimizi üzmezdik ki! Ya ağlatmak asla asla!

"Lütfen yapma bunu?" sesim fısıltıdan ibaretti. Omzuma değen parmaklarla hızla arkamı döndüm.

"Val iyi misin?" görmek istediğim, beklediğim kişi Dima değildi. Burada olduğunu biliyorum. Hissediyorum bana bakıyor. Lütfen Bunak çık hadi bebeğimizin ve en çok da benim sana ihtiyacım var!

"Batur! Çık ortaya?" yapma bunu bi kayıp daha yaşatma bana yalvarırım. Yaşama sebebimi elimden alamazsın. Burada olduğunu biliyorum. Elimin tersiyle yanaklarımda ki yaşları kurutup, hırsla doğruldum.

"Burada değil herhalde!" Dima'ya dönüp, bağırarak cevap verdim.

"Burada hissediyorum. Kaçıyor benden. Batur?" ağaç yapraklarının gizlemeye çalıştığı gök yüzüne baktım. Gitti, artık hissedemiyorum. Bu kadarmış demek ki. Arkamı dönüp, ilerlerken son kez fısıldadım.

"Pişman olacaksın. Geri geleceksin. Ama döndüğünde ben olmayacağım."

=BATUR'UN AĞZINDAN=
Ne oldu bize böyle? Beni iyi yapan, yaşama sebebi veren kadın bana nasıl git der? Ağaca sırtımı yaslayıp, yavaşça önüne çöktüm. Dima Mina'yı mı seviyor? Bu nasıl olur? Neden öyle acıyla inleyip, yatağa çöktü? Kafamda ki karmaşık sorularla ne yapacağım ben? Hırsla ağaca kafamı vurup, gözlerimi yumdum.

Mina'nın sesini duyunca hızla ağacın dalına zıplayıp, kalp atışlarımı yavaşlattım. Bağırmalarına dayanamayıp, kulaklarımı kapattım.

"Batur lütfen?" benim tanıdığım Mina lütfen demezdi ki. Nasıl bir çelişki bu yanına mı ondan uzağa mı gitmeliyim?

"Lütfen yapma bunu?" fısıldıyordu artık. Sende keşke yapmasaydın. Git denir mi? Gidecek yeri olmayan bir adama dolan gözlerimi yumup, yutkundum. Bu çok acıttı Mina çok! Duyduğum farklı sesle Mina'nın olduğu tarafa baktım. Dizlerinin üstüne çökmüş ardında duran Dima'ya bakıyordu. Hırsla yumruğumu sıktım. Sanane onun iyi olup, olmamasından! Benim olduğum tarafa bakıp, tekrar bağırdı.

"Batur! Çık ortaya?" sensiz kalmak ölüm gibi. Ama dediğin gibi gitmeliyimdir belkide? Yanaklarını hırsla silip, ayağa kalktı. Dima'ya dönüp, çok sert bir ifadeyle bağırdı.
Burada olduğumu hissettiğin gibi, kırılan kalbimi, ihanete uğrayan benliğimin acısını da hissediyor musun? Senden değil, artık olduğun kişiden kaçıyorum! Hırsla ağaçtan atlayıp, ormanın içine daldım. İçimde ki kötü hisle Serov'un bataklık dolu ormanında kayboldum.

=DİMA'NIN AĞZINDAN=

"Kalenin olduğu tarafa ilerleyince ardından bende ilerledim. Karnını tutup, öne doğru eğildi. Yanına gitmemle kollarıma yığılması bir oldu. Ben de hemen buraya getirdim." Alger kafasını sallayıp, Mina'nın olduğu odanın önünde ileri geri yürümeye devam etti. Onu öyle kanlar içinde görmek ne kadar berbattı. Umarım bebeğe birşey olmaz. Mina bir kaybı daha kaldıramaya bilir. Kapı açılınca, Chris'e döndü bakışlar.

"Aaa kurtda olsa üzüntünün aşırısı bebeği etkiliyor. Durumu iyi onunda ufaklığında. Biraz dinlensin kendine gelir." başıyla Alger'i selamlayıp, odasına doğru ilerledi. Giriş kat bir nevi hastahaneydi. Müşade odaları, çok kullanılmasa da ameliyathane, kurtlar için üretilen ilaçlarla dolu bir oda vb. gibi lazım olacak herşey vardı. Alger kapılı olan kapıyı açıp, yavaşça içeriye girdi. Bizde sessiz adımlarla geniş odaya girdik. Solgundu yüzü, teni tıpkı üzerine örtülen çarşaf kadar beyaz. Alger'in elini tutmasıyla bırakması bir oldu. Onu bu hareketinin üzerine endişeyle ilerleyip, elimi eline değdirdim. Karşılaştığım şeyle irkilerek geri çekildim. Valary çok soğuktu. Hızla Chris'in odasına ilerledim. Odaya girişimden dolayı, hızla ayağa kalkıp saldırı pozisyonu aldı. Beni görünce gözlerini devirip, çatık kaşlarla bana baktı.

"Valary neden bu kadar soğuk?" beynime üşüşen saçma düşünceleri kovup, Chris'in cevap vermesini bekledim. O daha çok küçük ve bebeği var ölemez.

"Çok kan kaybetmiş. Galiba bayılmadan önce başlamış kanaması. Merak etme kaybettiği gücü bir kaç saate toplar. Bunu dakikalara indirip, kan verebilirdik. Ama bebeğin kabul edeceğini sanmıyorum. Daha fazla acı çeker diye denemedim. Sana tavsiyem ona sağlam bir av bul uyandığın da buna çok ihtiyacı olacak." son söylediğine gülümseyip, odadakileri bilgilendirdim. Hepsi benim gibi rahat bir nefes aldı.

Ormanın iç kısımlarına ilerleyip, üzerimde olan tek kıyafeti pantolonumu çıkardım. Valary'nin bağırmalarını duyunca düşünmek için uzandığım yataktan fırlayıp, ormana doğru koşmuştum.

Saniyeler içinde dönüşüp, keskin burnumu havaya kaldırdım. Aldığım kokuyla hırlayarak öne doğru atıldım. Valary bunu görünce çok sevinecek. Boynuna dişlerimi geçirip ölmesini bekledim. Hızla dönüşüp, pantolonumu bıraktığım yere yürüdüm. Yakaladığım hayvanı tekrar omzuma atıp, kaleye doğru ilerledim. Bahçeye girdiğimde tüm dişi kurtların bakışları bana döndü. Eşleri olanlar tekrar işlerine döndüler. Açlıkla bakan bakışlara aldırmadan kaleye girdim. Dolunay yaklaşınca biz kurtlar daha bir doyumsuz oluyorduk. Daha fazlasını istiyorduk. Herşeyin.

=VALARY'NİN AĞZINDAN=
Hissettiğim sızıyla inleyerek gözlerimi açmaya çalıştım. Aah bebeğim!

"Valary?" amcamın sesiyle gözlerimi tam açıp, ona baktım. Elimi karnıma götürüp, onu hissetmeye çalıştım. Aah hissedemiyorum. Göz yaşlarım benden bağımsız yanaklarıma dökülüyordu. Onu da mı kaybettim.

"O iyi mi?" zar zor çıkan sesimle fısıldamıştım. Amcam elimin ütüne elini koyup, gülümseyerek yanaklarımı kuruladı.

"İyi merak etme. İkinizde yorgunsunuz onu hissetmemen normal. Daha fazla üzülme!" saçlarıma ufak bir öpücük bırakıp, tekrar okşamaya devam etti. Anne beni duyuyorsan lütfen cevap ver! Anne? Kahretsin bebeğim iyi misin gerçekten? Seni hissedememek beni korkutuyor!

"Ne olduğunu hatırlıyor musun?" herşeyi hatırlıyorum. Batur'un gitmesini, o hissetiğim fiziksel acıyı ve bayılmamı! Kafamı sallayıp, yavaşca doğruldum. Ağlamak istiyorum buna çok ihtiyacım var.

"Ne yapıyorsun? Dinlenmen lazım Mina!" üzerime doğru gelen Tri ve diğerlerini dinlemeyip, ağrıya rağmen kalktım.

"Dinlenirim! Dinlenirim merak etmeyin. Ama önce duş alıp, kendime gelmek istiyorum." ayağa kalkmadan giydirdikleri şeyi çekiştirdim. Tri koluma girip, kalkmama yardım etti. İçten bir güllmsemeyle onu inceleyen gözlerime baktı. Nasıl söyleyeceğim? Batur gitti biz ayrıldık diye. Ahh düşüncelerimden geçirirken bile canım çok yanıyor.

=YAZARIN AĞZINDAN=
Siyah kaleye giren adam hızla cadının olduğu odaya doğru ilerledi. En son getirdiği kötü haberden dolayı iyice gözden düşmüştü. Bu sefer ki haber cadıyı hem mutlu edecekti hemde onun gözünde ki eski yerine yükselmiş olacaktı. Zihninde canlanan görüntülerle damarlarına pompalanan adrenalinle hızını arttırdı. Yüzünde ki kurnazlık dolu gülümsemeyle kapıyı tıklattı. İçeriden aldığı komutla ağır kapıyı tek eliyle kolayca itip içeriye girdi. Burnuna dolan kokuyla sabırsızlıkla adımlarını attı. Tahtında oturmuş tırnaklarını inceleyen kadına yaklaşıp, önünde eğildi. Bu saygısından hiç etkilenmemiş gibi duran kadından iki üç adım uzaklaşıp, bu geceyi güzelleştirecek olan haberi söyledi.

"Ayrıldılar. İkiside çektikleri aşk(!) acısı yüzünden ne olduğunu anlayamadılar." kadın yerdeki bakışlarını adama çevirip kocaman bir kahkaha patlattı. Tüyleri diken diken olan adam sadece tebessümle eşlik etti.

"Sonunda hepsinden kurtulacağım." adama yaklaşıp çıplak göğsüne elini koyup göğüs kaslarında elini gezdirdi. Ela gözleri yeşile dönerken şeytani bir gülümsemeyle adamın dudaklarının üzerine fısıldadı.

"Ödülü hak ettin."

GEÇMİŞİMİN LANETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin