Gözlerimi yavaşça açıp, etrafıma baktım. Amcam beni kaledeki odama getirmiş. Yavaşça doğrulup, ağrıyan başımı tuttum. O piç kafama sağlam vurdu. Her şey bıraktığım gibiydi. Çift kişilik yatak, çalışma masası, kitaplık ve büyük bir gardırop vardı. Yataktan çıkıp, odanın içinde ki banyoya gittim. Her yerim iyileşmişti. Benliğim dışında. Onun iyileşmesi de uzun sürecek. Elimi yüzümü yıkayıp, odadan çıktım. Amcamın taht odasına doğru ilerledim. Şu an çok sinirli ama neden? Hızlandım. Umarım kötü bir şeyler olmamıştır. Taht odasının önüne gelince kapının yanında ki korumaları selamladım. Benim için kapıyı açtılar. İçeri girdiğimde amcamın bağırması kesildi. Hızla yanıma gelip, beni kollarının arasına alınca endişesini hissettim. Çok endişelendirdim onu ne kadar aptalım. Sıkıca sarıldım.
"İyiyim amca sakin ol." gülümseyerek yüzümü ellerinin arasına alıp, anlımı öptü.
"Adam gibi girseydin şu kaleye böyle endişelenmezdim!" arkasını dönüp, tahtına oturdu. Oda da beni döven iki yarma ve o kızla başka bir kız vardı. Amcamın sinirinin sebebi anlaşıldı. Hepsi biraz şaşkınlık biraz da pişmanlıkla bana baktılar. Onlarla sonra ilgilenebilirim. Şu an amcama sarılıp, ağlamak istiyorum. Ama ilk adımı atmak lazım. Hızla ilerleyip, bana kafa atan çocuğa kafamı gömdüm. Eşi çığlığı bastı. Kırılma sesiyle sırıtarak, geri çekildim.
"Şimdi, dışarı çıkar mısınız?" amcam yeni fark etmiş gibi şaşkınlığını giderip kafasıyla onayladı. Burnundan kan boşalıyordu. Eşi kolunu girip, kapıya taraf çekiştirdiğin de sinirle kolunu çekti. Elini burnunun altına koyup, sinirle yanımdan geçerek kapıya ilerledi. Onlar çıktıktan sonra yavaşça amcama dönüp, göz yaşlarımı serbest bıraktım. İçimde daha fazla tutamazdım. Amcam ayağa kalkıp, beni kollarının arasına aldı. Çalışma odasının kapısını açıp, beni duvarın önünde ki büyük koltuğa oturttu.
"Acı çekiyorsun. Ne oldu benim güçlü kızıma?" derin bir nefes alıp, konuşmak için toparlandım.
"Beni öldürmek için görevlendirilmiş. Benim eşim aslında katilim olacakmış." hiddetle ayağa kalkıp, ileri geri yürümeye başladı.
"O Badlyde bir şeyler olduğunu biliyordum!" o gün kaleden kaçtığım da bu yaşıma kadar arkamda gölge olması için amcam arkamdan en iyi adamlarından birini yollamıştı. Yaşadığım yerden, evlendiğimden, teyzemin öldürüldüğünden kısacası her şeyden haberi vardı.
"Bunu kimden öğrendin?" kafamı ellerimin arasına alıp, her şeyi anlattım. Kızıl sürtüğü, Batur'a bu görevi vereni, buraya neden geldiğimi, ucubeliğimi tek tek anlattım. Konuşmasına izin vermeden, ayağa kalktım.
"Sonra konuşalım devamını olur mu?" kafasını sallayıp, anlıma ufak bir öpücük bıraktı. Taht odasından çıkıp, kalenin spor odasına gitmek için merdivenlere ilerledim. Yavaş yavaş aşağı indim. Mahzenlerin ve sorgu odalarının üstünde spor odası, silahların olduğu bir oda vardı. Spor salonunun önüne gelince direk kapıyı açıp, içeriye girdim. Sarı kafa ve diğerleri yayılmış oturuyordu. Girişte giysi, havlu, ilk yardım malzemelerinin, spor için gerekli malzemelerin olduğu dolaplar vardı. Televizyon, mini bir buz dolabı ve deri koltuk takımı koymuşlardı. Beni görünce hepsi susup, bana baktı. Onları yok sayıp, giysi dolabına ilerledim. Dolaptan yeni olan atlet ve şorttu alıp, ardında kum torbalarının, ringin olduğu kapıya doğru ilerledim.
"Şey biz özür dileriz." sırıtmama engel olamadım. Eğer benim mazoşist yanım dayak yemek istemesiydi. Beni dövebileceklerini mi düşünüyorlardı? Yüzümü onlara dönüp, tek kaşımı kaldırdım. Bunu söyleyen sarı kafanın yanında ki kızdı. Çok sempatik bir tipi vardı. Yavaşça onlara doğru ilerleyip, koltukların önünde durdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİMİN LANETİ
WilkołakiGeleceğin kabusu olması için temelleri geçmişten atılan bir lanet. Omuzlarında birden fazla yükü olan bir kadın. Kayıplarla dolu bir hayatın. Sürprizlerle dolu bir geleceğin. Pençesine hapsolmuş. Sonunun huzur olmasını isteyen bir kadın. Bu onun ge...