Bir kadeh şarap bu kadar etkili olamazdı herhalde.
Kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Odaya beyaz önlüklü biri girene kadar kendimde değilidim.
Bana baktı ve "zavallı çocuk" dedi. Halime acıması beni üzdü. Başımda bekleyen annem yoktu benim. Babam telaşlanmıyordu. Burada olduğumu bile bilmiyordu.
Uyanıp derin düşüncelere daldığımı gören doktor gözüme beyaz bir ışık tuttu. Bilincimin geldiğini anlayınca şaşırdı. 2 hemşireyi çağırdı yanına. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı onların da.
Birşeyler ters gidiyordu. Sonra kustum. Verdikleri ilaçlardan kaynaklanıyordu. O an yoğun bakımda olduğumuzu anladım. Zehirlenme vakalarında mide yıkanır ve hastanın uyanması beklenirdi. Bu seferki farklıydı.
Sıradan şeyler benim başıma gelmezdi zaten. Doktor bana ne verdi bilmiyorum ama bir anda heryer karardı. Yüzüm karıncalandı. Sonra , hatırlamıyorum sonrasını. Tekrar uyandım. Oyun mu oynuyo … yine ilaç verdiler.
İki laf etseydik bari. Bu seferkinin son olmasi umuduyla tekrar uyandım. "Merhaba James" dedi doktor. Kaç doz morfin vermişti bana ? Sesim metalik çıkıyordu. İnsanın kendi sesine alışması uzun sürüyor.
Yanında asker görünümlü bi adam vardı. "Nerdeyim ?" dedim. "Seni zehirlemek isteyenlerden çok uzakta". Çok derkenki yaptığı vurgu dünyanın öbür ucunda olduğumuzu anlatır nitelikteydi. Yeraltında biyerde olduğumuzu tahmin etmek çok da zor değildi.
"Sana olanları anlatacağım ama sakin ol tamam mı ?" dedi. Onayladığımı başımı sallayarak ifade ederken başım dönmüştü.
"2 hafta boyunca komadaydın".
"Merak etme ikinci turnuva 1 ay sonra başlayacak. Ve iki turnuvanın şampiyonu son bir maça çıkacak. Hâlâ şansınız var yani" dedi. Bu içimi çok rahatlatmıştı. "Körfez savaşından kalan bi yeraltı deposundasın. Arkadaşların da burda".
Jason'ın babası girdi içeri. Onun sayesinde burada olduğumuzu anladım hemen. Zehirlenmem onu derinden etkilemişti. Amerikada güvende olmamamız onu ve bizi buraya getirdi.
Hem asker görünümlü adam hemde doktor asker selamı çaktılar . Yüzbaşı Franklin başımı okşadı ve "burada güvendesin" dedi. İçeri bir doktor daha girdi. Elini avuşturmaya başladı.
"James bu biraz canını yakacak ama 2 hafta boyunca çekeceğin acının yanında solda sıfır". "Tamam" dedim ama tedirgin olduğum her halimden anlaşılıyordu. Adam bembeyaz Chi oluşturdu avucunda.
Chi görünebilir birşey değildi. Sadece karanlık madde ustaları görünür Chi yapabiliyordu. Ama onlarınki siyahtı. Bu adamın beyaz Chi oluşturması bi anda rahatlamamı sağladı.
Yaydığı enerji insanı rahatlatan cinstendi. Sonra ayaklarımdan başlayarak tüm vücuduma yayılan acıyı hissettim . Rengi beyazdı halbuki. Acıdan bayılmak istedim bir ara.
Sesim tıbbi malzemelerin olduğu odada yankılandı. Doktor "bitti" dedi. Kendimi daha iyi hissediyorum. Bu aşikar. Ayağa kalktım ama gücümde dengesizlik vardı. Yere düştüm, önce yürümeyi öğrenmem gerekiyordu.
Ne kadar zor olabilirdi ki ?
Büyük bi avluya çıkardılar bizi. Arkadaşlarıma döndüm. Onlara da aynı şey yapılmıştı. Tamamen arınma olmuştu. Herşeyi en baştan yapmak ne güzeldi. Hem zihinsel olarak daha iyiydik.
İlk kez yaptığımız birşey değildi sonuçta. Acemilik değildi bu. Sadece tekrar yaşamak gibi bütün olanları. Önümüze 1'er cam şişe koydular. Sıfırlandığımız için element tecrübeleri de gitmişti.
Daha iyi anlamıştım şimdi. Arkadaşlarım element seçme işine çabuk girdikleri için Chi enerjileri yeteri kadar gelişmemişti. Onların benim gibi olması isteniyordu. Eski halim gibi yani. 1 hafta süren sıkı eğitimden sonra herkes elementini seçmişti.
Fikrini değiştiren biri olmadığı için memnundum. Şimdi kendi elementlerimiz üstünde yoğunlaşmalıydık. Herkesin farkettiği birşey vardı. Önceden yapmakta zorlandıkları herşeyi daha kolay yapmaya başladılar.
Yüzbaşı bizi geniş bir odaya topladı. Artık Amerikaya geri dönmemiz gerekiyordu. Üstümüzdeki toyluk kalktığı için herkes kendini koruyabilirdi. Hep beraber hareket edecektik. Bu kuraldı.
Güvenlik anlamında çok iyi olan evim için yüzbaşı iyileştirmeler yaptı. Kendimizi daha güvende hissediyorduk. İlk sınavımıza çıkmak için hazırdık. Yarın büyük gündü. Simülasyonla iki maç yapacaktık ve bu bize yeterli gelirdi aslında.
Belki en kolaydan başlamamalıydık ne de olsa şu andaki gücümüzün çeyreği bile yokken onları alt etmiştik. Simule müdürü ile görüştüm ve ilk maçı orta seviye ikinci maçı zorda yapmak istediğimizi söyledim. Takımın bundan haberi yoktu.
Onları neyin beklediğinden habersiz mışıl mışıl uydular. Ben babamı düşündüm yatmadan önce. Yarın görüşme günüydü. Maçtan önce onunla görüşme yapmam moralimi arttırabilirdi. Ben ne kadar aptaldım.
Yıllarca başkalarının uydurdugu yalanla yaşadım. Doğruları arayacak kadar cesaretli olmadığım içindi bu. Yarınların bilinmezliğini sevdiğim için hemen uykuya daldım.
Yine kabus görmüştüm. Bu sefer arkadaşlarım değildi. Gördüğüm babamın kan içinde kalmış ruhsuz bedeniydi.
Nasıl bu kadar soğuk olabilrdi bir beden ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİNEZİ [1. KISIM][TAMAMLANDI] #Wattys2017
Ciencia FicciónBilim kurgu olamayacak kadar gerçekçi, genç kurgu olamayacak kadar kanlı bir hikaye. Keyifli okumalar !