27-Seni Nereye Bırakayım?

3.4K 110 0
                                    

Yenice Ormanı'nin hemen girişine konumlandırılmış ahşap bir ev ve az ilerisinde ki gözcü kulübesi Tolga ve Uras'ın uğrayacakları ilk nokta olmuştu. Uras, bu ormanda bulunan hiç bir evin Ersin Kaya'ya ait çıkmamasına hayret etmişti. Kendilerine yardımcı olan memura bağırıp çağırırken, Tolga onun sınırına yaklaştığının farkındaydı.

Sonunda ellerinde ormanda bulunan evlerin işaretlendiği bir haritayla yeniden arabaya döndüler. Uras "Kahretsin!" diyerek arabaya bindi. Tolga soğuk kanlı bir şekilde "çok fazla ev yok zaten hepsine bakacağız" dedi.

Tuğçe ve Emel park ettikleri arabanın içinde sinmiş uzaktan Uras ve Tolga'ı izliyorlardı. Emel "Kesin bir şeyler ters gitti" dedi. Tuğçe başını sallayarak onu onayladı. "Uras yine kudurmuş."

Özge, Uras'ın evinden alınırken zoraki bindiği arabaya şimdi kendi isteğiyle binmiş ve yola koyulmuşlardı. Gökhan'a şüpheli bakışlar atımaya başlamıştı bile. Gökhan onun aklını okumuştu ve "merak etme yine bir oyunun içinde değilsin. Seni gerçekten kurtardım" dedi. Özge hemen "niye?" diye sordu. "Çok özel biri olduğunu falan sanma, zaten bu iş bana verildiğinde aklımda kaçma planı vardı. Senide bu planın bir parçası yaptım." Özge yüzünü ekşitti. "Kaçmak mı?" diye sordu. Gökhan sessiz kalınca devam etti "Sen neden kaçmak isteyesin ki?" Gökhan gülümsedi. "Neden Ersin için çalışmaya devam edeyim ki? Artık bıktım, onun pis işlerinden!" Özge sadece başını salladı. Gökhan'ı incelemekten kendini alamıyordu. Kumral saçlara sahipti, sağ yarısı kulağının üzerinden kazınmıştı ve sola doğru saç ayrımı hafif uzundu. Düzgün bir buruna, yuvarlak bir çeneye ve iri kahverengi gözlere sahipti. Beyaz tenliydi. Tuhaf bir şekilde bazı bakışlarıyla ve mimikleriyle Uras'ı andırıyordu ama fiziksel olarak pekte benzemiyordu. Belki de Özge Uras'ı özlediği için öyle düşünüyordu. Sağ kulağının hemen arkasında "Stay Strong" yazıyordu. Boynunun sol tarafında daha büyük bir dövme olduğunu görmüş ama deseni tam anlayamamıştı. Arabada oldukları içinde sol tarafını şuan göremiyordu. Farkında olmadan eğilerek sol tarafını görmeye çalışınca Gökhan gözünü yoldan ayırmadan o bir baykuş dedi. Özge "haa" diye bir ses çıkartarak arkasına yaslandı. Hafiften utanmıştı. Elleri bir katile göre oldukca naif gözüküyordu ama parmaklarının üzerinde bile dövmeler vardı. Direksiyonu tutan ellerine dikkatle baktı sağ elinde "Nohe" solda ise "Roes" yazıyordu. Özge ilk başta ne olduğunu çözemedi. Başını çevirip camdan dışarı bakarken birleştirerek okudu parmaklarında "No Heroes" yazıyordu. Tuhaf dedi içinden, sonra Uras'ın göğüsündeki dövmeyi hatırladı. Birden iç çekti. O teni çok özlemişti.

Gökhan "seni nereye bırakayım?" diye sordu. Özge birden donup kaldı. Arabasına bindiği birinin ona nereye gitmek istediğini sormasına alışkın değildi. Son zamanlarda sadece sürükleniyordu. Başını öne eğip ayaklarına baktı. Şuan nereye ait olduğundan emin değildi. Çok özlemiş bile olsa Uras'ın evine dönemezdi. Ozan ile yaşadıklarından dolayı şuan Uras'ı görmek için kendini hazır hissetmiyordu. Hem olaylar bu kadar yeniyken Uras'a dönerse Ersin peşlerini bırakmazdı. Kendi evine zaten dönemezdi. Özge cevapsız kalınca, Gökhan dayanamadı ve "benimle gelmek ister misin?" diye sordu.

Hava kararmaya başlamıştı. Uras ve Tolga uğradıkları dördüncü evden de elleri boş olarak çıkıyorlardı. Tuğçe "Bu delilik!" dedi ve gaza bastı. Emel "N-Napıyorsun? Bizi görecekler!" dedi ama artık çok geçti. Uras, hızla olay mahaline giren kırmızı arabaya bakakaldı. Tolga "olamaz" diye söylendi. Tuğçe arabadan bir hışımla indi. "Bu saçmalığa bir son verecek misin artık?" Uras "Neden buradasınız?" diye sordu. "O kadar uzun süredir yoldayız ki unuttum!" dedi Tuğçe. Uras arabaya binerken "defolun burdan" dedi." Tuğçe kudurmuş bir şekilde arabanın camına vurdu. Tolga onu belinden tutarak uzağa çekti. "Ne bok yiyorsun sen?" Bu sırada Emel arabadan inmiş ama onlara yaklaşamamıştı. Durduğu yerden olanları izliyordu. "Bu kızı da sürüklemişsin peşinden!" Tuğçe bir an Emel ile göz göze geldikten sonra Tolga'a baktı ve gülümsedi. "Sevgilini getirdim sana" Tolga kaşlarını çattı ve "saçmalamayı kes! Gidin buradan!" dedi. Tuğçe bağırmaya başladı. "Emel gel buraya! Erkeğin seni özlemiş!" Emel oradan "Ne saçmalıyorsun sen?" diye bağırdı. Tolga, Tuğçe'i omuzlarından tutup sarstı. "Şu an bunlarla uğraşamam!" Çok sinirlenmişti! Kardeşinin akıbetini düşünüyordu. Tuğçe'nin ise tek derdi yine ona yaklaşmaktı. Sırf bu yüzden yola çıkmıştı. Tolga artık bu saplantıdan bunalmıştı.

Uras ise daha fazla sakinliğini koruyamadı ve arabadan indi. Tolga'ı itekledi ve Tuğçe'e sağlam bir yumruk geçirerek onu yere serdi. Bu ilk defa oluyordu. Tuğçe de dahil herkes şok içinde Uras'a bakıyordu. "Daha fazla vaktimi sana harcayamam. Sorun çıkartma ve defol" dedikten sonra arabaya dönerken Tolga'ya başı ile "hadi" dercesine işaret yaptı.

Tuğçe hala yerdeydi. Tolga ve Uras arabayı hareket ettirip ve güzergahlarında ki beşinci eve doğru yola koyuldular. Emel daha fazla dayanamayıp, Tuğçe'nin yanına gitti ve onu kaldırdı. Şoför koltuğuna Emel oturdu. Tuğçe "Geri döneceğiz" dese de onu dinlemedi ve takibe devam etti. "Uras'ın bana ne yaptığını görmedin herhalde?" diye çattı Tuğçe. "Gördüm ama hala arkadaşımı bulamadık. Devam etmemiz lazım."

Akşam olmuştu ve beşinci orman evi, karanlığın içinde kaybolmuştu. Işıkları yanmıyordu. Tolga "Kimse yok gibi görünüyor" dese de Uras "Yine de bakacağız" dedi. Tolga arabanın farlarını açık bıraktı ve indiler. Uras eve doğru ilerlerken, Tolga'nın dikkatini az ilerideki kulübe çekmişti. Uras "Napıyorsun?" diye sorunca eliyle kulübeyi gösterdi. Önce oraya bakmaya karar verdiler. Tolga kapıyı tıklattığında kapı gıcırdayarak açıldı. Uras telefonunun flaşını açınca yerde yatan cesetle karşılaştılar. Tolga beyni patlamış adama bakarken "Siktir" dedi. Adamın kafası dağılmış ve yüzü bir hayli şişmişti. Uras, cesetin elindeki iğrenç yüzüğü görünce kim olduğunu hatırladı. Ersinin evindeyken kavgaya tutuştuğu adamlardan birisiydi. "Olamaz" diyerek kulübeden çıktı ve eve doğru koştu. Tolga da hemen arkasındaydı. Eve girdiğinde Uras telefonunun ışığında yerde yatan bir beden daha gördü. Tolga gelir gelmez eliyle duvarları yokladı ve sonunda ışıkları yaktı. Yerde yatan kişi Ozan'dı. Başında kanama vardı ama baygın olduğu belliydi. Uras "Özge" diye bağırarak evde deli gibi koşturmaya başladı. "Ben geldim Özge! Artık bitti! Neredesin?" Bu sırada Tolga, Ozan'ı kendine getirmeye çalışıyordu. Uras mutfaktan bir bardak suyu alıp birden Ozan'ın yüzüne vurdu. Ozan irkilerek gözlerini açtı ama şuuru yerine gelmemişti. Kafasından yediği darbe yüzünden bütün yüzüne kanı akmıştı. Uras tepesinde bağrıyordu. "Özge nerede seni piç kurusu! Kıza naptınız?" Ozan sayıklar gibi konuştu. "Özge,Özge,o,o" Tolga, Ozan'ı oturağına getirdi ve kendine yasladı. "Neler oldu?" diye sordu. "Diğer adam,o,o,o aldı" Uras çıldırmıştı, söylediklerinden hiçbir şey anlaşılmıyordu ve Ozan'a vurmamak için kendini zor tutuyordu. "Ne diyorsun sen be?" diye çattı. Bu sırada Tuğçe ve Emel de olay yerine iştirak etmişlerdi. Emel Ozan'ı görür görmez yere oturdu ve yarasına baktı. "Olamaz! Bunu Sen mi yaptın!?" diye sorarken gözleri Uras'ı buldu. Tuğçe ise kapı eşiğinde durmuş ürkek bir şekilde Ozan'a bakıyordu. "Hayır!" dedi Uras ve bağırarak "Özge nerede söyle yoksa seni gebertirim!" ama Ozan'ın gözleri kayıyordu. Fazla kan kaybetmişti ve bilinci gidiyordu. Tolga "Onu hastaneye götürmeliyiz" dedi. Uras "Vakit Yok!!" diye tekrar sesini yükseltti. Emel ayaklanıp, Uras'ın karşısına dikildi. "Özge'i sırf sen mi düşünüyorsun ha?" diye sordu ve Uras'ı göğüsünden itekledi. Uras sersem bir şekilde bir kaç adım geriye gitti. "Artık sakinleş! Ozan ölürse Özge'e ne olduğunu hiç öğrenemeyiz!" Uras, sevdiğini bulamayışının hayal kırıklığıyla dizlerinin üstüne çöküp kaldı. Tolga ve Tuğçe hayretle onun bu halini ve Emel'in cesaretini izliyorlardı. "Hadi Tolga, Ozan'ı götürelim!" dedi Emel.

Tolga ve Emel, Ozan'ı arabaya taşırlarken Tuğçe Uras'ın tepesinde dikildi. Yediği yumruk yüzünden yüzü şişmeye başlamıştı bile ama yinede elini uzattı. "Hadi kalk! Daha hiç bir şey bitmedi." Uras kendine uzanan ele baktı. Kendine şemsiye uzatılan geceyi hatırladı ve gözüne yaşlar dolmaya başladı. Tuğçe onu ağlarken görmek istemiyordu ses tonunu şımarık çıkarmaya özen göstererek "Hadiii sana diyorum!" diye söylendi. Uras'ın kaşları çatıldı. Tuğçe'nin elini tutup ayaklanırken "ibnenin tekisin" dedi. Tuğçe gülümsedi ve "evet öyleyim!" dedi. Uras onun ailesiydi. Ne olursa olsun yanında olacaktı. Onu yeniden ayağa kaldırmayı başarmıştı. Biliyordu ki, Özge'i de bulacaklardı. Evden çıkarlarken Uras'ın omzuna hafifçe vurdu ve "Onu bulacaksın" dedi. Uras "Şüphen olmasın!" diye cevap verdi ve Ozan'ı hastaneye götürmek için yola koyuldular.

Rehine Aşık ( Askıda )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin