22-Senden nefret ediyorum

5K 133 15
                                    

Ozan, Özge'e yavaş adımlar ile yaklaşırken konuştu. "O elinde tutuğun çatal ile bana ne yapabilirsin?" Özge yutkundu. Saf bir ifadeyle "Bilmiyorum" dedi ve gözlerine dolan yaşların akmasına bu sefer izin vermedi. "Belki boynuna saplarım!" Ozan ona iyice yaklaşmıştı ve durdu. "Benim boynuma?" diye sorar gibi laf etti, yüzünü kırgın bir ifade kapladı. "Ben sana bakmaya kıyamazken, aramızda ki ilişki nasıl bu hale geldi böyle?" Onun bu şekilde kırgın durması, Özge'nin kalbinde bir ezilme hissi yaratmıştı. Çatalı yere attı ve aniden Ozan'a sarıldı. Bu davranışına, Ozan hatta Özge'nin kendisi bile şaşırmıştı. Birbirlerine sargın bir şekilde duruyorlarken, "Neden bu kadar beni önemsiyorsun Ozan?" diye sordu. "Seviyorum" dedi Ozan. Özge bir anda buz gibi oldu. Sanki başından aşşağı soğuk sular dökülüyordu. Bir adım geri gitti ve kibarca kendini Ozan'ın kollarından kurtardı. "Bende seni seviyorum. Sonuçta sen benim tek dostumsun." Ozan sesli bir şekilde of çektikten sonra " Seviyorum lafını arkadaşça söylemediğimi biliyorsun" dedi. Bu durumu kabullenmek ve ya bunun hakkında konuşabilmek, Özge için çok zordu. Konuyu değiştirmeye karar verdi. "Tolga senin abinmiş! Şaşırmadım desem yalan olur. Hiç benzemiyorsunuz, karakterlerinizde farklı." Ozan aniden sesini yükseltti. "Ne saçmalıyorsun sen be? Şu an abimi mi konuşacaksın benimle? Ben bunca zamandır sana, seni sevdiğimi söylemeye çalıştım. Sonunda da söylüyorum ve Tolga ile benzemiyorsunuz diyorsun!" Özge'de hiddetlendi. "Ne dememi bekliyorsun? Seni dostum olarak bildim ben hep, bu söylediğini kabullenmek çok zor hele ki" sustu söylemek istediği şey durumu kötüleştirebilirdi. "devam etsene" Ozan sert bakışlarının ardında merakla lafının devamını bekliyordu. "Hele ki ne?" diye baskılamaya devam etti. Özge fısıldayarak, "ben başka bir adamı seviyorken" dedi. "Yetti be artık!" Ozan, Özge'i bileğinden yakaladı ve kendine çekti. "Demek ki sen insanlıktan anlamıyorsun! O zaman sana anladığın şekilde davranacağım." Özge'i sıkıca belinden kavradı ve onu öpmeye çalıştı. Özge kendini geriye doğru attı ve "saçmalama Ozan" dedi. "Sana zorla sahip olan ve bedenini kullanan o adama aşık olduysan bunu seviyorsun demektir" Özge tüm gücüyle, Ozan'ı ittirmeye devam etti. Bir yandan da zorlanarak konuştu. "Uras" "bana" "zorla" "sahip" "olmadı!" Nefesi kesiliyordu. Gücü iyice azalmıştı. Ozan ise bu işi bitirmeye kararlıydı. Zavallı kızın giysilerini yarım yamalak açmayı bile başarmıştı. Özge'yi birden kaldırdı ve omzunun üstüne attı. Bu sırada Özge var gücüyle tepinmeye devam ederek, "bana bunu yapamazsın!" diye haykırdı. Ozan ise çoktan onu diğer odaya götürmüştü. Özge'yi sertçe yatağın üzerine attı. "Seni hamile bırakmama ne dersin?" diye sordu. Bu soru Özge'nin midesini bulandırmıştı. Hemen yataktan inmek için diğer tarafa yuvarlandı ve kendini yere düşürdü fakat daha ayaklanamadan Ozan onu yeniden zaptetti ve yatağa yatırdı. Özge'nin pijamasını ve külotunu büyük bir uğraştan sonra çıkarmayı başardı. Özge hiç ağlamıyordu. Gözlerinde sadece öfke vardı. "Senden nefret ediyorum" dedikten sonra Ozan'ın yüzüne tükürdü. "Her aşk nefretle başlarmış." Ozan fermuarını açtı ve sertleşmiş penisini hızlıca Özge'nin içine soktu. Özge bütün tepinmesini kesti. Kafasını çevirdi. Ozan'ın yüzüne bakmayacaktı. Şu an buna katlanacaktı ama Ozan'a bunun hesabını soracağı gün mutlaka gelecekti. Uras ya da bir başkası değil, kendine yapılanın hesabını Özge kendisi soracaktı. Şartların ondan yana olacağı gün geldiğinde, can yakmanın ne demek olduğunu gösterecekti. Ozan üzerinde zevkle inlerken, eski Özge yani aslında sevdiği kızı o yatakta öldüyordu.

Sabri, Uras ile karşılaşmasından sonra durumun ciddiyetini iyice kavramıştı. Hızla Ersin'in yanına ilerledi. Salonun dağılmış olduğunu görünce "Uras Bey'i gördüm yoksa..." Ersin lafını kesti. "Evet, evet bunları yapan o piç" dedi ve devam etti. "Onun gibi evlat olmaz olsun. Hiçbir zaman istediğim bir oğul olamayacak!" Sabri önce haklısınız dercesine başını salladı ve sonra "neden bu terbiyesizliği yaptı size?" diye sordu. "Onu bir orospudan kurtardığım için!" Sabri 'kimmiş o orospu?' diye soracaktı ama fazla soru sorması, Ersin'i şüphelendirirdi bunun yerine onun suyuna gidecek bir yorum da bulundu. "En doğrusunu siz bilir ve yaparsınız efendim." Ersin böbürlendi. "Tabi ki öyle ama bunu keşke o oğlum olacak piç kurusu da anlasa! Kahpesini, asıl sevgilisiyle birlikte buradan gönderdim. Sevineceğine hâlâ nerede diye soruyor!" Sabri "anlıyorum efendim, bana bu durumdan hiç bahsetmemiştiniz" dedi. Ersin ile nasıl konuşması gerektiğini gerçekten iyi biliyordu. "Yahu bahsedecek zaman mı oldu Sabri!? Aslında kızı öldürtecektim ama dün Ozan diye bir salak aradı." Sabri aniden "Tolga'nın kardeşi mi?" diye sordu. Ersin neyse ki bu ani sorudan şüphelenmedi ve devam etti. "Evet onun kardeşiymiş. Kızı seviyorum bana verin gideriz buralardan ama yardım edin falan dedi. Kızı öldürmektense, Uras'a ihanet etmesi daha mantıklıydı." Sabri hemen "doğru efendim" diyerek onayladı. "Kızı Uras'ın evinden aldım ve Ozan'a teslim edip, Yenice ormanındaki eve yolladım." Sabri "Yenice mi?" diye sordu. "Evet sen bilmezsin, taa benim babamdan kalma bir ev." Sabri anlıyorum dercesine başını salladı. "Ne kadar orada kalacaklar?" Ersin omuz silkti. "Bilmiyorum bir süre orada kalsınlar sonra karar vereceğim. Belki de oracıkta ikisini de öldürtmeliyim. Sen ne dersin?" Sabri sadece "siz bilirsiniz" dedi.

"Sen neden gelmiştin?" Sabri her zaman hazırlıklıydı. "Talat ile görüştüm. Uras Bey'in Rusya'dan döndüğünü söyleyince durum ile ilgili haber vermek için gelmiştim ama zaten öğrenmişsiniz." Ersin bezginlikle başını salladı. "Bir de..." Ersin yine Sabri'nin lafını kesti. "Git, başka ne halt varsa yarın geldiğinde söylersin!" Sabri "peki efendim" diyerek, Ersin'in huzurundan ayrıldı. Malikaneden çıkar çıkmaz, Tolga'ı aradı. Tolga "Umarım, haberler iyidir" diyerek telefonu açtı. Sabri hemen konuştu. "Kardeşin, kız ile birlikte ve Yenice ormanının içinde bir evdeler." Tolga'nın yüz ifadesinden bir şeyler öğrendiğini anlayan Emel "Nerdeymiş? Nerdeymiş?" diye sormaya başladı. "Peki ne kadar orada olacaklarmış?" Sabri "Bilmiyorum ama Ersin Bey belki de onları öldürmeliyim" dedi. "Allah kahretsin!" dedikten sonra Tolga telefonu kapattı. Emel meraktan çatlamak üzereydi. "Ne oldu? Ne söyledi?" ama Tolga onu yanıtsız bıraktı ve hemen Uras'ı aradı.

"Ne var şerefsiz herif?"
"Uras Bey, ben..."
"Evet sen tam bir puştsun ve kendin gibi puşt bir kardeşin var!"
"Nerede olduklarını öğrendim."
Uras birden susup kaldı.
"Ozan'a bende çok kızgınım ve ne derseniz haklısınız ama lütfen..."
"Neredeler?"
"Yenice'de bir orman evinde."
"Orman evi mi?" Uras burayı ilk defa duymuştu. "Neredesin sen?"

Tolga, Uras'a bulundukları yerin adresini verdikten sonra telefonu kapattı ve "geliyor" dedi. Emel şok olmuş bir şekilde, "gerçektende Ozan bu işin içindeymiş!" dedi. Tolga öfkeyle "lanet olsun ona" dedi ve devam etti "neden bu kadar akılsız olmak zorunda?" Emel'in ise aklına takılan başka bir merak konusu vardı bunu sesli bir şekilde dile getirdi. "Neden Ersin'in adamı sana bu kadar önemli bir bilgiyi verdi?" Tolga bu sırada parmaklarını kütletti. Emel yaptığı davranışa yüzünü buruşturarak tepki verdi. "En yakın adamı ise sadık biri olması gerekmez mı?" diye sordu. "Vicdanını rahatlatmak için ben ne dersem yapıyor." Emel'in kaşları çatıldı ve "Nasıl yani?" diye sordu. "Benim babam da onun gibi Ersin'in adamıydı ve Sabri ile beraber çalışırlardı." Birden sessizliğe gömüldü. "Bunu bana neden anlattırıyorsun ki?" diye sordu. Emel birden kendini suçlu hissetti. "B-Ben sadece adamın Ersin'e ihanet etmesini anlayamamıştım" dedi. "Çünkü, ihanet o adamın vücut bulmuş hali! Şimdi kes artık." Tolga babasının başına gelenler hakkında konuşmaktan nefret ediyordu. En yakın arkadaşı bildiği adamın onu satması ve durumun babasının ölümüyle sonuçlanması tam bir trajediydi. Tolga bu yüzden babasını her zaman güçsüz ve saf bulmuştu ve Sabri'e olduğu kadar babasına da kızgındı. Emel ise kendi kendine omuz silkti ve içinden 'sanki umrumdaydı senin baban' dedi. İkisi de sessizlğe gömülüp Uras'ı beklemeye başladılar.

Rehine Aşık ( Askıda )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin