30-Güneş

4.4K 133 68
                                    

Gökhan ve Özge, ege tarafında kalan küçük bir sahil kasabasında hediyelik eşyalar satan ufak bir dükkan ve onun üst katında yaşamaları için müsait bulunan bi ev devarlmışlardı. Bir şekilde yerleşmişlerdi ve Özge o kasvetli hayattan uzaklaşabildiği için az da olsa rahatlamıştı. Gökhan ile araları iyiydi ve her geçen gün ona biraz daha güveniyordu.

Akşam yemeği için sofrayı kurdu ve beklemeye başladı.

Gökhan, dükkanı kapatmış alışveriş için pazar alanına gelmişti. Bir sonra ki adımları ne olmalıydı. Bu kasaba da en fazla ne kadar barınabilirlerdi? Daha önemlisi Özge ile daha ne kadar ilerleyebilirdi. Belkide onu burada kurduğum bu hayatta bırakırsam artık başını belaya sokmadan yaşayabilir diye düşündü.

Elinde poşetlerle ilerlerken, karşısında gördüğü kişi bir an şaşırmasına sebep olsada hemen toparladı. "Benden ne kadar kaçabilirsin Gökhan? Ben senin babanım." Gökhan serin kanlıydı. "Maalesef öyle" diyip yanından geçti ve yürümeye devam etti. Ersin peşinden geliyordu. Pazar kalabalığından çıkıp yanyana ilerlemeye başladılar. Gökhan "Şimdi ne olacak?" diye sordu. Amacı evin tam tersi istikamettte ilerleyerek, Özge'den olabilcekleri en uzak noktada bu problemi çözebilmekti. "Bana ihanet ettin. Sence ne olacak?" Gökhan derin bir nefes aldı. "herkes kendi yoluna gitse?" Ersin gülümseyerek başını iki yana salladı ve "olmaz" dedi. Gökhan yorulmuş gibi numara yaparak poşetleri yere bıraktı. "Kaçacak mısın?" Gökhan ağrıyan belini kütletti ve "hayır o da nereden çıktı?" der demez Ersin'e bir yumruk savurdu. Ersin yumruktan kaçmayı başardı ama etrafları zaten onun gizlenmiş adamları ile dolmuştu. Gökhan ensesine aldığı sert darbeyle yere yığıldı. Kısa sürede paketlendi.

Kasabanın dışında ormanlık bir alanda gözlerini zifiri karanlığa açtı. Elleri ve ayakları serbesti oturağına geldiğinde alnına silahın namlusu değdi. Karanlıktan tepesinde ona silah dogrultan adamın yüzünü göremiyordu. Ersin'in köpeklerinden biriydi işte. Ersin arkadan konuştu. "sana Uras'tan daha çok güveniyordum." Gökhan "halbu ki bana kimseye güvenmememi öğretmiştin" diye yanıtladı. "Sen benim kanımsın ailemsin." Ersin kızgındı. "en gizli işlerimi sana verdim bu zamana kadar hiç bir hatan olmadı. Beklemediğim bir ihanet oldu. Beni şaşırttın." Gökhan kıkırdadı. Ersin ciddiyetini bozmadı. "Sensiz ailem eksik" Gökhan lafını "hayır hayır hayır" diyerek kesti. "Sakın beni yeniden kendi cehennemine sokma onun yerine şu an burda öldür"

Ersin "seni öldüremem ama bunlara sebep olan kişiyi öldürebilirim. senin tamamlayamadığın işi kendim tamamlamalıyım." Özge'den bahsettiğini anlamak çok uzun sürmedi. Gökhan sinirlenmek yerine bir kez daha güldü. "Senin gibi bir adam küçücük bir kız ile neden bu kadar uğraşıyor? Sebep sadece Uras'ın aşkı olamaz." Ersin boğazını temizledi. "Ve senden beni daha iyi tanıyan başka biri de yok" diyip devam etti. "O kızın gerçek adını, gerçek ailesini bilmiyorsunuz. Kendi neyin varisi olduğunu öğrendiğinde ise Kaya ailesi diye birşey kalmayabilir." Gökhan dalga geçerek "vaaaaaaaayyy neymiş bizim fındık surat" dedi. "Yeter! olayın ciddiyetini anlaman lazım." Gökhan ayaklandı ona silahı uzatan adamı iteledi. "Zaten ateş edeceğin yok salak" diye söylendi. Ersine doğru yürüdü. "benden ne istiyorsun baba? O kızı öldürmem ve sizin öldürmenize de izin vermem." Ersin bıkmış bir şekilde tısladıktan sonra "Biliyorum" diyip devam etti. "Kızın gerçek adı Güneş, Güneş Çelikhan" Kısa bir sessizlik oldu. "Çelikhan ailesini biliyorsun ya?" Gökhan "elbette biliyorum" dedikten sonra durduğu yerden bir kaç adım ileriye attı. "Özge, Sarp Çelikhan'ın yıllardır aradığı kayıp kızı." Çelikhanlar, Kaya ailesinden daha üstte bütün bu dünyanın kontrolünü elinde tutan bir aileydi. Ersin Kaya, uzun zaman boyunca onları rakip bilmiş her türlü işe bulaşarak Çelikhanları ezmeye çalışmışsa da başarılı olamamış sonunda Çelikhanların altında kaldıklarını kabul ederek aileye hizmet sunmuş para göndermeye başlamıştı.

Gökhan, "Özge'nin onların kızı olduğunu nereden biliyorsun?" diye sordu. "Sarp'ın sevdiği kadın doğurgan değildi. Bütün bebekleri ölü doğuyordu ve bu takıntılı adam başka bir kadından çocuk istemiyordu. Kısacası Sarp Çelikhan'ın bir varisi olmuyordu. Sarp öldüğü zaman onca iş onca düzen en fazla ne kadar devam ederdi? Ortalık elbette birbirine karışacaktı biz ise bunu bekliyorduk." Gökhan "her zamanki gibi kaosu fırsata çeviren bir adamsın" diye araya girdi. Ersin ona aldırış etmeden devam etti. "Ama işler düşünüldüğü gibi gitmedi. Sarp ın cılız ve hasta doğan bu seferki evladı hayata tutunmuştu. Adını Güneş koydu ve günlerce kızı adına kutlamalar yaptı." Gökhan sinirle "sorumun cevabı bu değil. Özge'nin Güneş olduğunu nereden biliyorsun?" diye sordu. "O bebeği ben kaçırdım" diyerek baklayı çıkarttı Ersin. "Onu bir aileye verdim. Sürekli takip etmeye de devam ettim." Gökhan "öyleyse neden Uras ile karşılaşmasına engel olmadın?" Ersin kinayeli bir şekilde "Ben Tanrı değilim oğlum herşeyi kontrol edemiyorum" dedi.Gökhan tiksinerek "Bıktım senden Ersin Kaya!" diye çattı ve "benden ne istiyorsun?" diye sordu.

1 ay sonra

"İyi misin?" Özge başını klozetten kaldırdı ve "hayıııırr" diyip kusmaya devam etti. Gökhan paniklemeye başlamıştı. "Böyle olmaz Özge kaç gündür bu haldesin bir doktora gitmen lazım" Özge'nin ise korktuğu başka bir olasılık vardı. Adeti gecikmişti. Günlerdir kafasını kurcalayan bu şüphe onu çıldırtmak üzereydi. "Gebelik testi alır mısın?" diye sordu. Gökhan'ın gözleri büyüdü. "Ne?" Özge klozetin başından kalktı. Elini yüzünü yıkadı. "Sanırım hamileyim" dedi. Gökhan birden köpürdü. "O piçi öldürmeliydim" dedi. Özge sakince "lütfen test alıp gelir misin?" diye sordu. Gökhan hiç birşey demeden çıkıp gitti.

Eğer karnında Ozan'ın çocuğunu taşıyorsa asla Uras'a geri dönemezdi. Gözleri doldu. Tamda onu arayacak cesareti toparlıyordu. Ozan ile olanları anlatacak ama Ozan'ı öldürmemesi için yalvaracaktı. Uras onu seviyordu değil mi? Peki başkasından hamile olduğunuda bilse sever miydi? Ozan'ı öldürmesini artık asla engelleyemezdi. Belki de değildi test sonucunu görmeden kendini sorunlara boğmayacaktı.

Tolga ısrarla kapının ziline basıyordu. Uras, ondan anahtarı aldığı için artık kafasına göre girip çıkamıyordu. Uras ise kapı zilini duyduğu halde kılını kıpırdatmadan camın önünde oturmuş içkisini içiyordu. "Çekil gerizekalı" Tolga durduğu yerden zıpladı. Tuğçe elinde anahtar ile önüne geçti. "Benden aldığı anahtarı sana mı verdi?" hayal kırıklığına uğramış ve birazda şaşırmıştı. Tuğçe "Defol git Tolga" diyip kapıyı onu içeri almadan kapamaya çalışmış ve aralarında bir mücadele başlamıştı. Uras içkisini doldurmak için mutfağa giderken bu ikiliye bakmamış bile direk geçip gitmişti. Sonunda zaferi Tolga kazanmış içeri dalmış ceketini düzeltmeye başlamıştı. Uras yeniden camın önündeki koltuğuna kurulmuştu Tuğçe "Günaaaydın bebeğiiiiimmm" diyerek Uras'ın yanağına öpücük kondurdu. "şu bitkisel hayattan çıkman lazım artık baydın tatlım!" diye söylenmeden duramadı. Uras hala sessizdi. Tolga öksürerek varlığını hissettirdi. "Belki duyacaklarınız sizi kendinize getirir." Uras sonunda bir yudum aldıktan sonra konuştu. "Sen artık benim adamım değilsin" Tolga bunu duymamazlıktan geldi. "Ersin'i takip edersem birşeyler bulabileceğimi biliyordum ve buldum. Gökhan ile buluştular." Uras bardağını sıkmaya başladı. "Dediğim gibi baykuşu ona asla ihanet etmez. Ersin ile bir işbirlik içinde oluğundan eminim." Uras sadece "Özge?" dedi. Özge de o kasabada Gökhan'ın yanında yaşıyor." Uras elindeki bardağı parçaladı. Tuğçe "aaaa" diyerek hemen koştu sargı bezi ve diğer ıvır zıvırları getirip hemen Uras'ın elini sarmaya başladı. Uras elini sertçe Tuğçe'den çekip ayaklandı. "Ama kanıyor..." Uras'ın gözleri Tolga'daydı. "Beni oraya götür." Tolga ciddi bir şekilde başını sallayarak "Emredersiniz Uras Bey" dedi.

Rehine Aşık ( Askıda )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin