Şehrin varoş semtlerinden birine gelmişlerdi. Gökhan arabayı büyük bir tamirhanenin önüne çekti ve telefon açtı. "Kapıyı açın" Tamirhanenin demir kapısı yukarı doğru yükselerek açıldı. Gökhan arabayı içeri aldı ve kapı arkalarından kapanırken Özge'e "hadi in" dedi. Özge merak içinde arabadan indi ve etrafına bakınmaya başladı. Esmer tenli, bol sakallı, hafiften şişman bir adam "hayırdır gece vakti?" diyerek geldi. Gökhan gülümsedi "Yapmaaa! Sizin mesailer bu saatlerde başlar zaten" Adam homurtular çıkara çıkara güldü. Gökhan elini kaputun üstüne koydu ve "buna ne dersin?" diye sordu. Adamın gözleri büyüdü. "Bu arabayı çaldın mı?" Gökhan başını hayır anlamında salladı ve Özge'e bakarak "Çaldık" dedi. Özge iftiraya uğramış bir bakış atarak Gökhan'a cevap verdi ve içinden "şimdi de suç ortağı oldum" dedi. Adam elini Gökhan'ın omzuna koydu ve "Bu çok sağlam bir araba ve her bir parçası iyi para eder" Gökhan "yaani ne kadar vereceksin?" diye sordu. "Beş bin" Gökhan'ın yüzü aniden değişti. "Sana üç yüz bin liralık araba getiriyorum ve bana beş mi veriyorsun?" Adam panikle "A-Ama Dolar" dedi. Gökhan olmaz anlamında kaşlarını kaldırdı. "Şuan Türk lirasına ihtiyacım var. bana elli bin lira vereceksin!" Adam birden yalvarma moduna girdi ve "abi naptın? O kadar para bende ne gezer? Tamam, araba iyi araba ama sana elli verirsem ben bir şey kazanamam." Gökhan aniden adamı yakasından tuttu ve "kimi yiyorsun sen yavşak?" diye sordu. "Y-yok abi ne yemesi! haaşa! ama bende o kadar para yok." Gökhan adamı bir güzel sarstıktan sonra yakasını bıraktı ve "Bul lan o zaman !" dedi.
Adam geçirdiği sarsıntı yüzünden salınarak yanlarından ayrıldı. Özge, Gökhan'ın yanına geldi ve "Çaldık mı?" diye çatar bir ses tonuyla sordu. Gökhan sırıttı. "Çalmadık mı?" dedi. Özge bir an düşündükten sonra, "hayır bu araba senin değil miydi zaten?"diye sordu. Gökhan "Hah!" diye bir ses çıkarttı. Bende böyle bir araba ne arar kızım? Ersin Kaya'nın arabası bu zırhlı araç, özel üretim!" Özge omuz silkti. Bu sırada adam elinde paralarla geri döndü ama arkasında iki adam daha geliyordu. "İşte şimdi çok eğleneceğiz" dedi Gökhan ve Özge'yi kolundan tutarak arkasına çekti. Adam parayı Gökhan'a uzattı. Gökhan desteleri alırken "bu para az" dedi. Adam "evet otuz bin lira var" dedikten sonra bir iki adım geri gitti ve arkasındaki fedaileri önüne aldı. Fedailerden biri konuşmaya başladı. "Bu parayı alıp gideceksin daha fazlası yok!" Gökhan başını yavaşça sağa eğdi ve arkaya kaçan korkağa bakarak "ama ben elli demiştim" dedi. Az önce konuşan fedai tek eliyle Gökhan'ı boğazından tutup kendine çekti ve "bizde fazlası yok dedik" dedi. Özge tırsarak bir kaç adım daha geriye kaçtı. Gökhan kekeleyerek "T-tamam" dedi ve fedai onu iterek bıraktı. Gökhan elindeki paraları Özge'e uzattı ve "çantana koy" dedi. Özge arabanın arka koltuğundan bavulu indirip yanına aldı. İçinde ne olduğunu bile bilmediği, Ozan'ın onun için hazırladığı ıvır zıvırlarla doluydu. Ön gözünü açıp paraları koydu.
Bu sırada Gökhan gözünü mavi renk Nissan marka pick up araca dikmişti. Fedai "hadi elimden bir kaza çıkmadan gidin buradan" dedi. Gökhan başını salladı ve arkasını dönüp yavaş adımlarla Özge ile ilerlemeye başladı. Tamirhanenin kapısının acılmasını beklerlerken Özge, Gökhan'ın ceketinin iç cebinden hala susturucusu takılı silahını çıkarttığını görünce "hii" diye bir ses çıkarttı. Her şey saniyeler içinde gerçekleşti. Gökhan önce onlarla muhattap olan fedaiyi dizlerinde vurup yere indirmiş sonrada yanındakini omzundan yaralamıştı.
Fedailer acıyla kıvranırken Gökhan tepelerinde dikildi ve "çıkartın lan silahlarınızı!" dedi. "Özgeee! Gel al şu silahları!" Ne olduğunu şaşıran kız koşar adımlarla gelip fedailerin silahlarını aldı. Tamirhanenin sahibi korkusundan donup kalmıştı. Gökhan adama doğru yönelip "kimsin lan sen?" diye sordu ve devam etti. "Karşıma diktiğin bu iki çakal gibi benim kaç tane leşim var sen biliyor musun lan puşt?" Adam "a-abi ben senin kim olduğunu bilmez miyim? daha öncede beraber iş yaptık ama bu sefer valla param bu kadar. Başka çarem yoktu abi." diye ağlayarak konuşmaya başladı. Gökhan, silahı adamın alnına dayadı ve "başka çaren olmaz olur mu? bak orada ne güzel araba var" derken bakışlarını mavi pick up a çevirdi.
Yollarına mavi pick up ile devam ederlerken Özge arabada söyleniyordu. "Sana inanamıyorum! Adam vurmak bu kadar kolay mı? ya onlarda bizi vursaydı. Senin yüzünden ölecektik!" Gökhan arabayı sağa çekti ve "bende sessiz bir kız sanmıştım seni" dedi. Özge birden afalladı. "şey, aslında öyleyimdir ama hey! bende seni artık bela istemiyorsun sanmıştım!" Gökhan kıkırdamaya başladı. Özge ciddi durmaya çalıştı. Gökhan'ın kırkırdamaları kahkahaya dönüşmüştü ve "tutma tutma sende gül" dedi. Özge "gülünecek bir şey yok" derken gülümsemesine hakim olamamıştı. Bunca olaydan sonra hala gülebiliyordu. Kısa bir sürede olsa kasvetinden kurtulmuştu ve mavi gözleri sonunda yeniden parlamıştı. Gülüşmeleri sona erdiğinde bir süre birbirlerine baka kaldılar ve Gökhan "çok güzelsin" dedi. Bu birden ağızından çkmıştı. Özge'nin gülümseyen suratı bir anda şaşkın bir ifadeye dönüştü. Gökhan düşüncesini sesli söylediğini o an fark etti ve "kahretsin" diye vızıldayarak yeniden arabayı çalıştırdı.
Ozan'ın kafasına dikiş atılmıştı ve sedyede hala baygın uzanıyordu. Emel Ozan'ın başındaydı ve Tolga'ya "Biraz daha geç kalsak, ölecekmiş" dedi. "Neyse ki zamanında yetiştik." Uras konuşulanlara kulak misafiri oluyordu ve dayanamayıp "Yaşayacağından o kadar emin olmayın" dedi. Emel ters ters Uras'a baktı. "Ne bakıyorsun be? Burada yatan gerizekalı yüzünden Özge şuan yanımda değil!" Uras daha fazla orada duramadı ve dışarı çıktı. Bu hislerden yorulmuştu. Özge neredeydi? Kiminleydi? En kötüsü şu an ne haldeyse tek sorumlusu aslında Uras'tı. Kendi kendine keşke o şemsiyeyi bana vermeseydin Özge, keşke seni görmeseydim dedi. Yanakları ıslanmaya başlamıştı. Bahar öldüğünden beri bastırdığı bütün duygular Özge ile birlikte yeniden canlanmıştı. Aşıktı ve acı çekiyordu. Tuğçe kendi içtiği sigarasını Uras'a uzattı ve yeni bir tane yaktı. "Aşık olmak bana göre değil Halil" Tuğçe gülümsedi. Uras ona Halil diyorsa aralarında sorun kalmamış demekti. "Aşık olmak hiç birimize göre değil. İnsanlar aşk yaşamaya ihtiyaç duyarlar ama aşık olmak yaradılışımıza aykırı bir şey, çünkü; benciliz. Sevdiğimiz sadece bize ait olsun istiyoruz onu zapt etmekten başka bir şey düşünmüyoruz." Uras sigarasından bir nefes çekti ve "bu yüzden de aşkı yaşayamıyoruz" diyerek Tuğçe'yi tamamladı. Tuğçe arkadaşının omzuna vurdu ve "maalesef öyle" dedi.
Ozan kendine gelmeye başlamıştı. Emel Tolga'yı kolundan çekiştirerek Ozan'a bakmasını sağladı. Ozan'ın gözlerini açtığını gören Tolga, heyecanla kardeşinin başına geldi ve "İyi misin Ozan bir şeyler söyle" dedi. "Özge" dedi Ozan. Bir süre durup düşündü. "O adamla gitti." Emel "Ne diyorsun Ozan? Hangi adam?" diye sordu. Ozan "Ersin'in adamı ismi Gökhan'dı" diye fısıldadı. Tolga bir an durdu. "Baykuş" dedi. "Özge baykuşla mı birlikte?" Ozan gözlerini kapattı. Gökhan'dan yediği yumruktan sonra ayaklanmıştı ama yürümeye çalıştığında dengesini kaybedip bu sefer kafasını masanın köşesine çarmış ve yarmıştı. Ne kadar beceriksiz bir adamım ben diye düşündü. Tolga tekrar sordu. "Gökhan dediğin adamın boynunda baykuş dövmesi var mıydı?" Ozan gözlerini açtı ve "Evet vardı" dedi. Bu sırada Uras ve Tuğçe yanlarına gelmişti. "Ooo" dedi Tuğçe "Paşamız uyanmış!" Uras, Tolga'ya ters bir bakış attıktan sonra "uyandığını neden haber vermediniz?" diye sordu. Emel "daha yeni açtı gözlerini" dedi. Tolga, Uras'a bakarak, "Baykuş" dedi. Uras'ın yüzü bir anda bembeyaz oldu. "Özge'yi o mu kaçırmış?" Tolga evet anlamında başını salladı ve tam konuşacakken, Ozan araya girdi. "Hayır kaçırmadı. Özge onunla gitmek istedi" dedi. Uras sinirlendi ve Ozan'ı yakasından tutup kaldırdı. "Ne demek lan Özge istedi?" Tam bu sıra olaya şahit olan bir doktor araya girdi ve "beyefendi napıyorsunuz? Ayrıca hastanın başında neden bu kadar insan var? Lütfen dışarı!" diyerek Uras'ı durdurdu. Emel "Evet burası yeri değil hadi çıkalım" dedi. Tuğçe "Doktor beyi kızdırmayalım" diyerek Uras'ı çekiştirmeye başladı. Tolga Kardeşinin başında kalırken, diğer üçü dışarı çıkmışlardı.
Tuğçe "kimdi bu baykuş?" diye sordu. "O Ersin Kaya'nın en çok güvendiği adamıdır. Benden çok onu oğlu bilirdi." Tuğçe hatırladığını belli eder bir şekilde "haa" dedi ve devam etti. "Şu kendi yetiştirdiği çocuk! İlk geldiğince çok toydu." Uras başını sallayarak Tuğçe'i onayladı. "Ersin onu öyle bir zehirledi ki sadık bir askere dönüştü." Tuğçe gülümsedi. "En çok sadık olan adamından korkacaksın çünkü ihaneti beklediğin değil beklemediğin biri yaparsa yıkılırsın." Uras sigarasını yakarken, "sence Özge'i kurtarmış olabilir mi?" deiye sordu. Tuğçe "benim aklıma başka bir şey gelmiyor. Yoksa neden kız kendi isteği ile gitsin ki?" diye soru ile cevap verdi. Bu arada Emel dayanamadı ve konuştu. "Ozan'a karşı biraz sabırlı ol lütfen! Böyle davranırsan asla ne olduğunu anlayamayacağız!" Uras, Emel'e yan yan baktı ve "senin dilin çok uzadı" dedi. Tuğçe araya girdi. "Kız haklı! Artık kafanı toparla hatununu istiyorsan sakin olmalısın!" Uras "siz iki manyaktan akıl alacak değilim" diyerek geri içeri girdi. Emel "sen kime.." diye çatarak peşinden gidecekti ki Tuğçe onu tuttu. "Merak etme dediğimizi yapacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehine Aşık ( Askıda )
RomanceHayatın zorluklarına göğüs germeye çalışan, güçlü gözükmek isteyen, bir o kadar da korkak ve narin olan üniversite öğrencisi Özge'nin hayatı yağmurlu bir gece de Uras isminde hiç tanımadığı bir adama şemsiyesini uzatmasıyla değişmeye başlayacaktır...