Özge'nin yokluğuyla geçen 1 ay, Emel içinde zor ve endişe dolu geçmişti. Bir yandan Ozan ile ilgileniyor, bir yandan Tolga ile koşuşturuyor ve tüm bunlardan fırsat bulabilirse okula gidiyordu.
Ozan, hastaneden çıktıktan sonra Tolga'nın evine yerleşmişti. Uras yüzünden artık topallayacak zorunda olmasının yanı sıra bu duruma gelebilmek için bile uzun süre fizik tedavi alması gerekecekti. Yine de önemli değil diye hissediyordu. Özge'ye yaşattıklarından sonra kendinden tiksinmişti. Bir türlü o anı unutamıyor, kendini affedemiyor ve bunun tribinden çıkamıyordu. Tamamen içine kapanmıştı. Tolga ile asla konuşmuyor, Emel ile de mecbur kaldığında bir iki kelime ediyordu.
Elinde tepsi ile odaya giren Emel "Evet canım yemek zamanı" diyerek arkadaşına gülümsedi. Ozan ifadesini hiç bozmadan "teşekkürler" dedi. Emel, Ozan'ı oturağına getirip önüne masayı çekti ve yemeğini önüne koydu. "Afiyet olsun." Emel, Özge ile yaşadıkları evine artık pek uğramıyordu. Her gün buraya geldiği ve yolda uzun olduğu için, burada kalıyordu.
Özge'yi bulamadıkları o günden sonra, Emel neler olduğunu anlamak için sürekli Ozan'ı sıkıştırıyordu. Ne olmuştu da, Özge Ozan'ı baygın bırakıp hiç tanımadığı bir adamla oradan ayrılabilmişti. Ozan'ın anlatmadığı bir şeyler olduğuna emindi. Ozan'ın yanına oturup bağdaş kurdu. Ozan'dan bir tepki alabilmek için birden "Tolga, Özge'i buldu" dedi. "Güzel, Uras ile arasını düzeltirler artık." Emel onu onaylarcasına başını salladı ve "ama nasıl olur da Özge 1 aydır tanımadığı bir adamla yaşar. Bu kadar kaçmak istemesine sebep olan şey ne anlamıyorum" dedi. Ozan imalı bir gülümsemeden sonra "o, tanımadığı adamlar ile yaşamayı sever" dedi. Emel içinden, doğru ya! Uras'ı da hiç tanımıyordu diye geçirdi. Bu düşüncesini elbette Ozan'a yansıtmadan devam etti. "Ama bu durum farklı" diye çıkıştı. Ozan sessiz kalınca, "ne oldu Ozan, bana anlatmalısın. Söylemediğin bir şey kaldı mı?" diye bastırdı. "Beni rahat bırak" Emel bu cevabı alınca iyice yükseldi ve "ne demek rahat bırak burada sana bakıyorum, ilgileniyorum. Neler olduğunu anlatacaksın bana!" dedi. Ozan önündeki tepsiyi yere attı ve "benim için buradasın yani öyle mi?" diye sordu Emel "tabi ki ben sadece.." derken, lafı kesildi. "Sen sadece Tolga'ya aşık olduğundan buradasın. Ne Özge, ne de ben umurunda değiliz. Şimdi beni yalnız bırak!" Öfkeden elleri titreyen Emel yere dökülenleri topladı ve odadan çıkarken Ozan'ın suratına bile bakmadı.
Tolga ile olanları düşündü.
Ozan'ı çıkarttıkları gün Tolga, "sana ihtiyacımız var bizimle gel" diye yalvarmıştı. Gerçi yalvarmasına gerek var mıydı cidden? Emel zaten hep onunla yan yana olmak istiyordu. Sıkışan kalbini rahatlatmak için derin bir nefes aldı.
Evde kaldığı ilk gece Tolga kapısında bitmişti. Yavaşça kapısının açıldığını hissedince hemen gözlerini kapatıp uyuyor gibi davranmıştı. Tolga'nın gözünden nasıl gözüktüğünü ona neler hissettirdiğini merak ediyor ve bunu keşfetmek istiyordu. "Hey" Emel'den ses gelmeyince Tolga tekrar, "hey uyuyor musun? Emel, Emeel" Aslında zaten uyumamış olan Emel uykusu bölünmüş gibi, "sayende uyumuyorum. Ne var?" diye sordu. Tolga gülümsedi. Gece lambasının loş ışığında onun gülümseyişi sanki odayı aydınlatmış gibiydi. Emel sadece bir gülümsemeden bu kadar etkilenince birden tedirgin oldu ve oturağına gelip dizlerini karnına çekti. Tolga ayak ucuna oturdu. "Şimdi ne olacak?" diye sordu Tolga ve cevabını almadan devam etti. "Kardeşim, Uras'ın sevgilisini kaçırdı. Sevgilisi, kardeşimden kurtulmak için başka bir adamla ortadan kayboldu. Daha kötüsü de Uras, kardeşimi vurdu ve ben bütün bu olanlara sadece seyirci kaldım." Emel iç çekti ve "seyirci kaldığını düşünmüyorum. Kontrolün dışında oldu her şey" dedi. Tolga endişeyle, "Uras ile ilişkimi kurmak için yıllarımı harcadım" dedi ve dudaklarını ısırdı. Emel'in gözleri dudaklara kaysa da dikkatini topladı. Tolga devam etti. "Elimdeki tek şey Uras'ın bana güvenmesiydi. Hayatta yaptığım ya da bu noktadan sonra yapabileceğim başka bir iş yok." Emel, gecenin bir yarısı Tolga'nın böyle samimi bir şekilde içini dökmesini şaşkınlıkla izliyordu. Onu teselli etmeye karar verdi. "Uras'ın seni öyle kolay bırakacağını sanmam. Sen onun eli ayağı gibisin. Ayrıca, Sabri denen adamı tekrar kullanabilirsin. Özge'yi senin bulacağına eminim." Tolga kendini güçlenmiş hissetti. Emel'e bakıp gülümserken, kızın karışmış saçlarını nazikçe düzeltti. Emel yüzüne basan sıcaklığa engel olamadı. Belki de tam zamanı diye düşündü ve birden atağa geçip Tolga'yı öptü.
Tolga öpücükten sonra elini ağzına götürdü ve bir süre öyle durdu. Emel ise heyecandan kızarmış, duygularından gözleri dolmuş bir şekilde ona bakıyordu. Tolga şu an böyle birşeyin doğru olmadığını düşündü ve sadece "iyi geceler" diyerek odasından çıktı.
Emel bu anıdan çıkıp, "ahh" diye kızgın bir ses çıkarttı. Sürekli bu anının içinde yaşıyordu. Çünkü, Tolga o geceden sonra kendini çekmişti. Günler geçmişti ve bir daha öyle samimi bir an yakalayamamışlardı. İçinde bastıramadığı, yoğun ve baş edilmesi zor bir his ile mücadele ediyordu. Ozan haklıydı. Tolga yüzünden bu evden ayrılamıyordu.
Tolga ve Uras, Özge'yi alıp geldiklerinde her şey yoluna girecek diye düşündü.Hem en yakın arkadaşına kavuşacaktı hem de Tolga işleri yoluna koyduğu için onunla daha yakın olabilecekti.
Bu kadar basitti ya da bu kadar basit olması tek dileğiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehine Aşık ( Askıda )
RomanceHayatın zorluklarına göğüs germeye çalışan, güçlü gözükmek isteyen, bir o kadar da korkak ve narin olan üniversite öğrencisi Özge'nin hayatı yağmurlu bir gece de Uras isminde hiç tanımadığı bir adama şemsiyesini uzatmasıyla değişmeye başlayacaktır...