13-Aşk böyle bir şey miydi?

10.5K 240 2
                                    

Uras, Özge'nin alnına bir öpücük kondurdu. Özge irkilerek gözlerini açtı. Uras, koyu gri renk takım elbisesini giymiş saçlarını jölelemişti. Tıpkı şemsiyesini getirdiği gün ki gibi gözüküyordu. "Gidiyor musun?" Uras cep telefonundan saate baktı ve "Evet" dedi. Özge birbirine karışmış saçları ve uykulu gözleriyle zar zor yataktan çıktı. "Pekala seni uğurlayayım." Uras kapıyı açmadan önce durdu. Özge'yi karşısına aldı ve ellerini tuttu. "Akşam olmadan dönmüş olurum. İlk defa evde yalnız kalacaksın, bu yüzden biraz tedirginim." Özge suratını ekşiterek "Ne için?" diye sordu.

"Uslu duracaksın değil mi?"

"Ha? Evde tek başıma ne yapabilirim? İntihar etmemden bahsediyorsan merak etme bunun için fazla korkağım."

"Tamam, güzel." Uras kapıdan çıkarken, "korkak olman hoşuma gidiyor" dedi ve kıkırdadı.

Özge içinden ama benim gitmiyor diye söylendi. Uras kapıyı çekti ve Özge'nin üstünden kilitledi. Evin iç tarafında kapının hemen yanındaki dijital ekranda "KİLİTLİ" diye bir yazı çktı. Özge ise omuz silkti zaten çıkıp gidecek hâli yoktu.

Özge daha önce de yaptığı gibi, mutfak penceresinin önüne sandalyeyi çekti ve sigarasını yaktı. Burası gerçekten yaşamak için çok güzel bir yerdi. Kokoş iki kadın, fosforlu pembe ve sarı renk sporcu atletlerini giymiş, yürüyüşlerini yapmaya başlamışlardı. Kadınların duymayacağını bildiği halde "sabah sporu ha?" diyerek onlara laf attı ve kendi kendine eğlendi. Çapraz bloktaki bir dairenin mutfağı apaçık görüş alanındaydı ve farkında olmadan izlemeye başladı. Tam bir aile kahvaltısıydı! İki tatlı çocuk ve birazdan işe gidecek olan kocası, kadının mutluluğunu aradaki mesafeye rağmen hissetmek çok zor değildi. Kocası çayından bir yudum daha aldıktan sonra ayaklandı ve kadının yanağına sevgiyle bir öpücük kondurdu. Kadın da hemen onun peşinden gitti. Özge "eminim kocan düzgün bir işe sahip iyi bir adam ve babadır" dedi. Onun varlığından bile haberdar olmayan komşularıyla mutfak penceresinden konuşuyordu. Bu davranışının bilincinde bile değildi.

Ailesini kaybettiğinden beri, kendini çalışmaya vermişti. Hiç boş durmamıştı. Hem derslerine asılmıştı hemde para kazanmak için yorucu işlere katlanmıştı. Kariyer planları vardı. İyi bir iş kadını olma hayalleri! Uras ile karşılaştığından beri bu hayallerine ne olmuştu? Neden eskisi kadar Özge'yi heyecanlandırmıyorlardı? Şuan tek istediği, Uras ile tıpkı o dikizlediği aile gibi bir aile kurabilmek olmuştu. Aslında çok kısa bir süredir birbirlerini tanıyorlardı ama sıradan şeyler yaşamamışlardı. Bu yaşananlar Özge'nin derin duygulara kapılmasına sebep olmuştu. Uras gibi bir adam aile kurabilir miydi? Emel'in sözleri bir kez daha kulağında yankılandı. "Rehinesi gibisin!" , "Sen neyisin onun kölesi falan mı?" , "O herif takıntılı bir manyak!" söylediklerinin hepside doğru olabilirdi. Belki de asla böyle bir aile kuramayacağı bir adamdı. Yine de Uras ile düzgün bir ilişki yaşabileceklerinin hayalinden vazgeçemiyordu.

Uras, arkasında Tolga ile babası Ersin Kaya'nın holdingde ki büyük ofisine doğru ilerliyorlardı. Uras kapıyı tıklatıp gergin bir şekilde bekledi. "Gel!" Tolga ile kısa bir an gözgöze geldiler ve girdiler. "Tolga sen dışarı!" Tolga hemen başını eğerek "olur" dedi ve geri adımlar atarak, ofisi terketti. "Tolga benim adamım, ona bir daha emir verme." Babası, Uras'a ters bir bakış attı. "Öyle mi? Peki sen kimin adamısın?" Uras dişlerini sıkarak "kimsenin" dedi. "Benim adamım olmasan bu ülkede ah hayır bu dünyada kendine yaşayacak yer bulamayacağını biliyorsun değil mi?" Ersin güçlü bir adam ve kötü bir babaydı. "Senin adamın değilim baba senin oğlunum" Babası tek kaşını kaldırarak, "bence aynı şey" dedi ve devam etti. "Her neyse, konumuza gelelim. Yarın sabah yedi uçağı ile Moskova'ya uçuyorsun. Yanına benim adamlarımdan birini vereceğim. Daha önce Rusya'ya bu iş için gitmişti. Görüşeceğin adamların yerlerini biliyor." Uras lafa girdi. "Öyleyse yine o gitsin! Daha öncede yapmış belli ki güveniyorsun." Ersin ters bakışlarını Uras'ın üstüne saldı. "Sen de gidiyorsun!" Uras sakinliğini korumaya özen gösterdi ama değişen yüz ifadesi ona pek yardımcı olmuyordu. "Neden gitmek istemediğini biliyorum." Uras merakla babasına baktı ve "Öyle mi?" diye sordu. "Evet, Hakan Doğan'ın elinden kurtardığın kızı o günden beri evinde tutuyorsun." Uras'ın çenesi kasıldı ve boynundaki damarları belirgin bir hale geldi. Babasının bu bilgiye sahip olması onu fazlasıyla rahatsız etmişti. "Nasıl öğrendiğimi merak ediyorsan, bu çok basit. Yaşadığın o rezidans dairesi hatta o koskocaman site kimin sanıyorsun? Senin mi? Hayır oğlum, hepsi benim. Kapıda duran o kasıntı siyah ceketli koruma bozuntularında benim. Kısacası bana haberin uçuyor. Sorun değil, aslında bundan memnun bile oldum. Kendine bir fahişe bulman iyi bir şey, seninde Halil gibi bir ibne olmandan endişe ediyordum." Uras daha fazla dayanamadı ve Ersin'in kalın siyah camdan yapılma çalışma masasına sert bir yumruk indirdi. Uras'ın yumruğunun indiği yer çatlamıştı. Ersin son derece soğuk kanlı bir adamdı. Uras'ın yaptığı bu hareketten bir nebze olsun tedirgin olmamış hatta irkilmemişti bile. "Hangi lafıma bu kadar sinirlendin? Kıza fahişe dememe mi yoksa ibne dostunu dilime dolamama mı?" Uras babasının gözlerine nefretle bakarak "neden bunu yapıyorsun?" diye sordu. "Baban olarak gerçekleri sana göstermeliyim." Şimdi de babalık görevlerinden bahsediyor şerefsiz diye içinden geçirdi Uras, ama dile dökemedi. Nefrette etse bu adamın suyuna gitmek zorundaydı. Artık sadece kendini değil Özge'yi de düşünmek zorundaydı. "Söyleyecek bir şeyin yoksa çıkabilirsin." Uras burnundan soluyarak, ofisi terk etti. Tolga, Uras'ın hızına yetişebilmek için peşinden koşturarak geldi.

Rehine Aşık ( Askıda )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin