8-Arkadaşım nerede?

12.9K 333 4
                                    

Emel her sabah uyandığında, Özge'yi kontrol etmek için odasına dalardı. Gece geç saate kadar çalıştığı için sabahları kendine gelmesi zor oluyordu. Elinde Özge için hazırladığı sütlü kahve ile odasına girdi. Yatağını bomboş bulunca donakaldı. Hiç eve gelmemiş miydi? Bu ilk defa oluyordu. Durum biraz şüpheli gelsede pek önemsemedi. Sabaha kadar kafetaryada durup, oradan okula geçtiğini düşündü. Hazırladığı kahveyi kendisi içti ve evden çıktı. Otobüs durağına doğru yol alırken, Özge'nin iş yerinin önünden geçip gitti. Birden durdu. Geri geri geldi ve baştan aşşağı kırılmış cama hayret ederek baktı. İçeri girdiğinde kafetaryanın sahibi ve iki polis memuru vardı. "Neler oluyor Hasan abi? Özge nerede?" Patron Hasan, Emel'e öfkeli bir bakış attı. "Nereden bileyim nerede? Dükkanı ona emanet ettik olanlara bak! Özge hanım ise kayıplarda! Gödüğünde söyle onu kovdum buraya adımını atmasın!" Polis memuru Emel'in yanına geldi. "Özge Hanım'a ulaşmalıyız. İfade vermesi gerekiyor." Emel panikleyerek çantasından telefonunu çıkarttı ve Özge'yi aradı. Telefonu kapalıydı. "Ulaşamıyorum" diyerek telefonunu polise gösterdi. "Nerede olabileceğine dair bir fikriniz var mı?" Emel dudak büzerek "okuldadır sanırım" dedi. "Kendisine ulaştığınızda lütfen semt karakoluna gelmesini söyleyin." Emel bir yandan telefonundan Ozan'a mesaj yazarken, bir yandan polise "hı hı" diyerek kafetaryadan çıktı.

"Özge seninle mi?"

"Hayır. Neden?"

"Kendisine ulaşamıyorm ve sanırım başı belada!"

Emel'in son mesajı üzerine Ozan onu aradı.

"Alo?"

"Emel neler oluyor?"

"Bilmiyorum Ozan keşke bilsem! Özge eve hiç uğramamış ve çalıştığı yerin camları indirilmiş kapısıda açık bırakılmış, patronu ise Özge'den şikayetci! Özge ise ortalarda yok telefonuda kapalı!"

"Benim bir tahminim var!"

"Ciddi misin?"

"Sen neredesin?"

"Özge'nin iş yerinin az ilerisinde bir binanın önündeyim."

"Tamam, seni almaya geliyorum beni bekle."

Emel, kollarını önünde kavuşturmuş, sağ ayağını sertçe yere vurarak Ozan'ı beklemeye başladı. Amcasına haber vermeli miyim acaba diye düşündü. Hayır, adamcağızı endişelendirmek şuan hiçbir şeyi çözmezdi. Peki ne yapacaktı? Ya başına bir şey geldiye ya öldüyse, öldürüldüyse!? Öyle bir endişeye kapılmıştı ki kalp atışları hızlanmıştı. Özge ile Emel komşu çocuklarıydılar. Evleri hemen karşılıklı dairelerdeydi. Çocukken pek anlaşamaz hep kavga ederlerdi. Aslında Emel ondan uzun süre nefret etmişti. Özge ona hep örnek gösterilen o mükemmel komşu çocuğuydu. Sonra o kasvetli gün yaşanmıştı. Özge ailesini kaybetmişti. Buna rağmen pes etmemişti. Üniversite sınavlarına hazırlanmış acısının, başarısının önüne geçmesine izin vermemişti. Emel'in o günlerden sonra Özge'ye bakış açısı tamamen değişmişti. Yakın arkadaşı olabilmek için çabalayıp durmuştu ve sonunda başarmıştı. Onu kardeşi gibi benimsemişti. Emel göz yaşlarını eliyle sildi ve bir kez daha Özge'yi aradı. Kapalıydı.

Ozan ile arabada yola koyuldular. "Önce bir okula gidelim. Eğer orada değilse benim tahmin ettiğim kişi ile alakalı bir durum var demektir!" Emel sinirle "kimmiş o kişi? Ben tanıyorumdur belki" diye çıkıştı. "Uras Kaya" dedi Ozan. Emel bu ismi ilk defa duymuştu. "Kimmiş o? Özge ile ne işi olacak ki?" Ozan "sana görev biz okula gidene kadar internetten bu adamı araştır" diye emretti. Emel yüzünü ekşiterek, Ozan'a baktı. Ne saçmalıyor bu diye düşündü yine de söylediğini yaptı. Telefonundan arama motoruna, "Uras Kaya" yazdı. "Kaya Holding, Kaya İnşaat, Kaya Finansman" bir sürü şirket isimleri çıkmıştı. Hepsinin üst yönetim kurulunda bu adamın da ismi vardı. Haber başlıklarından arama yaptı. "Kaya ailesinin kirli yüzü!" "Dolandırıcılık çetesi çökertildi! Uras Kaya yine aklandı!" "Kaya Holding'e ait depoda kilolarca uyuşturucu bulundu." " Kaya Holding'in sahibi Ersin Kaya'dan açıklama 'bu bize rakiplerimiz tarafından yapılan bir komplodur'" Kampüsten içeri girmişlerdi. Ozan arabayı durdurdu. "Bu nasıl bir adam böyle?" Ozan ciddi bir sesle "Her yaptığı yanına kalabilecek bir adam" dedi. "Özge ile ne alakası olabilir?" Ozan olayı bildiği kadarıyla Emel'e aktardı. (İş yerninin önünde onu beklediğini ve şemsiyesini verdiğini) Emel'in jetonu düşünce "Aman Tanrım! Acıdım diyip şemsiyesini verdiği kişi bu adamdı demek!"

Okulda hiç bir yerde Özge'yi bulamamışlardı. Onu gören kimse de olmamıştı. Kantinde oturdular. "Özge, Uras denen bu adama sonuçta iyilik yapmış. Mafya bile olsa neden Özge'ye kötülük etsin ki?" Ozan'ın bakışları derinleşti. "Uras'ı tanımıyorsun" dedi. Emel dalga geçermişcesine "sen tanıyor musun ki?" diye sordu. Ozan başını sallayarak onayladı.

"Tanıyor musun? Nereden?"

"Abim onun yanında çalışıyor."

"Güzel, Uras denen bu adamla görüşelim. Sonuçta Özge'yi son gören kişi, eğer alakası yoksa bile bize yardımı dokunabilir."

"Bilmiyorum. Sence doğru olur mu?"

"Olur tabiki! Neden olmayacakmış?"

Ozan sessiz kaldı. Emel ondan kısa bir anlığına şüphelendi. Gizlediği başka şeyler mi var diye içinden geçirdi. "Haydi kalk!" diye emretti. Beni Uras Kaya'ya götür!" Ozan ayaklandı. "Pekala, bir şansımızı deneyelim. Yeni açtığı danışmanlık ofisine gidelim."

Ofise gittiler fakat, kapalıydı. Diğer şirketlere ve ofislere uğradılar. Ne Uras nede Ozan'ın abisi Tolga'yı bulamamışlardı. Ozan sonunda telefonunu çıkartıp, abisini aradı. Ozan oldukça gerilmişti. Abisiyle pek yakın değillerdi.

"Ozan, söyle"

"Seni görmem lazım"

"Şu sıralar mümkün değil. Uras Bey'in işleriyle uğraşıyorum."

"Ne zaman müsait olacaksın?"

"Ben seni ararım."

Telefon kapandı. Ozan sinirle elindeki telefona baktı. "Eminim" dedi "Eminim ki, Özge'nin ortadan kaybolmasının Uras ile bir alakası var!" Emel ise bir milyonuncu kez Özge'yi arıyordu. Hâlâ ulaşılaşmıyordu. "Polise gidelim! Özge'nin kayıp olduğunu söylemeliyiz. Amcasına da haber vereyim. Bu olay bizi aşıyor." Ozan kesin bir tavırla "olmaz" dedi. "Polis için de amcasını endişelendirmek için de henüz erken, bekleyelim."

3 gün sonra...

Emel hâla Özge'ye ulaşamıyordu. Kafayı yemek üzereydi. Daha bu sabah amcasına yeni bir yalan sıkmıştı. "Telefonu bozuldu. Tamirde. Evet, yoksa kendisi çok iyi. Tabi ben söylerim. Arayacak sizi."Bu durum artık dayanılmaz bir hâl almaya başlamıştı. Bir kez daha Uras Kaya'ya ulaşmaya çalışacaktı. Yine hiçbir yerde bu adamı bulamazsa, polise gidecekti. Ozan'ı aramaya yeltendi ama vazgeçti. Ozan sabırla abisinin onu arasını bekliyordu ama Emel'de sabır denen şey çoktan bitmişti.

"Kaya Finansman Danışmanlık" şehrin lüks bir semtinde süslü bir apartmanın ikinci katında ki ofisin kapısının üzerinde yazan yazı Emel'in doğru yerde olduğunu gösteriyordu. Zile bastı. Bir kez, iki kez, üç kez! Sonunda kapı açıldı. Uzun boylu takım elbiseli bir adam kapıyı açtı. "Buyrun" Emel içeri adımını atarken "Merhaba, acaba siz Uras Bey misiniz?" diye sordu. "Hayır ben kendisinin yardımcısı Tolga Konak" Ozan'ın abisi! Diye içinden şaşırdı Emel. "Güzel sizde bana yardımcı olabilirsiniz diye umuyorum." Tolga, oturması için Emel'e sandalyeyi gösterirken kendiside karşısına oturdu. "Tabi, konu neydi?" Emel umarım doğru şeyi yapıyorumdur diye diledi ve konuştu. "Arkadaşım Özge, kayıp. Onu en son Uras Bey ile konuşurken görmüşler ve o günden beri arkadaşıma ulaşamıyorum." Tolga soğuk kanlılığını koruyarak, "Emin misiniz arkadaşınızın Uras bey ile görüştüğüne?" diye sordu. "Tabi ki eminim! Uras Bey ile Özge'yi konuşurlarken Ozan görmüş, yani sizin kardeşiniz." Tolga içinden lanet olsun Ozan diye geçirdi. "Ozan? Kardeşimi nerden tanıyorsunuz?" Emel gözlerini devirdi. "Özge ile üniversiteden arkadaşlar, Özge'yi iş yerine bırakmış ve kapıda Uras Bey onu bekliyormuş." Tolga "pardon sormayı unuttum sizin adınız neydi?" diye sordu.

"Emel" "Emel Hanım, arkadaşınız hakkında hiç bir bilgim yok. Uras Bey'in de olacağını sanmam. Üzgünüm size yardımcı olamayacağız." Emel bir anda resmiyeti kaldırıp attı. Tek kaşını kaldırdı ve "Sen onu benim külahıma anlat!" dedi. Tolga şok olmuştu. "Ne yaptınız Özge'ye? Arkadaşım nerede?" Emel bunları bağırarak soruyordu. "Lütfen sakin ol" Emel ayaklandı. "Sakin falan olamam! Eğer beni arkadaşımın yanına götürmessen, polise giderim." Tolga sırtını yaslandı ve rahat bir şekilde davranmaya kendisini zorlayarak "istediğiniz yere gidebilirsiniz Emel Hanım" dedi. Emel ani bir hareketle Tolga'nın yakasına yapıştı "Bana bak! Beni ciddiye alacaksın! Özge için her şeyi yaparım ve buna seni öldürmek de dahil!" Tolga da sonunda sakin tavrını üzerinden çıkartıp attı ve Emel'in ellerinden kurtulup, kızı itekledi. Popo üstü düşen Emel, korkusuz gözleriyle Tolga'ya baktı. "Sen sınırları aşıyorsun. Daha fazla canın yanmadan bu ofisi terket!"

Rehine Aşık ( Askıda )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin