Bölüm 1

13 1 0
                                    


Sarı lastik çizmelerinin altına yapışan balçık gibi toprağın dökülmesi için binlerce yıllık duvarlara hızlı ve sertçe topuklarını vuran Muhsin bir yandan da söyleniyordu;

- "sıçayım böyle işin içine".

Günlerdir, bu delikte maden işçisi gibi çalışıyordu. Diğer arkadaşlarının da bu durumdan hoşnut olmadığı belliydi ama o düpedüz isyan edecek kadar dolmuştu. Yaklaşık bir ay kadar önce girdikleri köy evinden hiç dışarı çıkmadan, ne olduğunu tam olarak bilmediği mermer bir yapıya ulaşana dek tünel kazmışlardı. Soma'da sakin bir hayat sürerken sendikacı arkadaşı İrfan'ın kışkırtmasıyla grev kararına uymuş ve olaylar nihayete erip işverenle uzlaşma sağlamalarının hemen akabinde işten atılmıştı. Haklarını aramak için mücadele ettiği arkadaşlarının onun kadar cesur veya fedakâr olmadığı aşikârdı. Bu olaydan sonra eşine ve 3 aylık bebesine bakmak için bir süre Soma ve Kınık'ta tarlalarda iş tutmuş, Kozak Yaylası'nda çam fıstığı toplamıştı. Ta ki o iki adamla karşılaşana kadar.

Pazar günü yamalı çoraplarının üstüne geçirdiği lastik ayakkabısıyla köyün dar sokaklarını aşıp, eşrafa selam vererek kahvehaneye girip oturmuştu; "Selam-un Aleyküm ağalar". İçerdekiler hep bir ağızdan aldılar selamı. Daha o söylemeden demli çayı getirip önüne koyan kahveci Hayati;

-"Bir iş var, ihtiyacın var diye senin adını da dedim" diye müjdeyi verdi. Bu ara tereddütsüz her iş fırsatını kovalıyordu. Ertesi gün Hayati telefon açarak kahveye çağırdı. Bahsettiği adamlar gelmişti ve iş için kendisiyle görüşmek üzere kahvede bekliyorlardı. Vakit kaybetmeden hemen vardı kahveye. Kendisiyle birlikte köyden iki eski madenciyi de masanın başında buldu. Üçü de Milas'ta bir inşaat işi olduğunu yaklaşık 1-2 ay süreceğini ve sonunda da oldukça dolgun bir para alacaklarını ileten adamı geri çevirmediler. Hoş istese de bu yoklukta pek tercih şansı yok gibiydi.

İki hafta sonra kendisine gelen haberle birlikte soluğu Milas garajında aldı. Onu karşılamaya gelen iki adamla birlikte eski bir kerpiç eve gittiler. İçeri girdiğinde bu evin tadilatını yapacaklarını sanıyordu fakat gerçeği öğrenmesi pek uzun sürmedi. Adamlar ondan ve diğer iki arkadaşından evin kilerinden başlayarak batı istikametine doğru yaklaşık 50 metre uzunluğunda bir tünel kazmalarını istiyorlardı. Önceleri alt yapı çalışması, doğalgaz veya su tesisatı gibi masumane amaçlarla yaptıklarını düşündüğü bu çalışmanın bir hırsızlık amacı güttüğünü gün geçtikçe anladı.

Adamlar renk vermeseler de onların evden çıkmasına izin vermiyor, kendileri de pek fazla dışarı çıkmıyorlardı. Neden sonra bunun arkeolojik bir hırsızlık olduğunu öğrendiler fakat artık iş işten geçmiş dibine kadar bu işe bulaşmışlardı.

Hatta ilk öğrendiklerinde bir yolunu bulup, memleketlerine kaçarak bu işten yırtmanın hesaplarını bile yapmışlardı. Ancak bu kaçışın, sonları da olabileceği ihtimali kendilerini bağlayan en önemli etken olmuştu. Artık uykusuz geceler onlar için alışılagelmiş bir yaşam tarzı olurken, vardiya halinde çalışsalar da bütün bir yoğunluk geceye saklıyordu kendini. Buradan tek kurtuluş vardı, o da; adamların istedikleri neyse bir an önce onu bulup ellerine teslim etmekti.

Musa için de yine en mantıklısı, sonuna kadar bu işi götürüp, parasını alarak evine dönmek olacaktı. Ne de olsa kimseye bir zarar vermiyor, kimsenin malını çalmıyordu. Çıkacak olan her neyse yüzlerce belki binlerce yıl öncesinden kalan ve bugün kimseye ait olmayan birkaç çanak çömlek olmalıydı. Zemini karot makinelerinden akan suyla balçığa dönmüş mezar odasından ayrılıp, evin kilerine uzanan tüneli sürünerek aştı. Can sıkıcı bu işin artık sonuna gelmişlerdi. Onları yanında çalıştıran adamlardan biri ustaca duvarlardaki kaplamaları, mezarın içindeki kalıntıları, çanak-çömlek gibi kayda değer ne varsa sökmüş, evin avlusuna taşıtmıştı. Muhsin ve yanındaki iki arkadaşı evin salonunda yemek masasının etrafına oturmuş kendilerine yapılacak ödemenin peşi sıra buradan çıkıp gidecekleri anı iple çekiyordu. Hemen başlarında yanan ampül ışığı perdeleri ardına kadar kapalı odanın içine loş bir aydınlık sağlıyordu. Günlerce kazı yaptığı sırada düşünmek için oldukça fazla vakti olmuştu. Alacağı para ile Kınık'ta bir bakkal dükkanı açıp kendi işinin emekçisi olmaya karar vermişti. Böylece artık başkasının kılıcını sallamaktansa kendi kılıcını savuracaktı. Dış kapının kilidi döndü ve hırsızlardan iri kıyım olanı elinde bir çantayla geldi. "Nihayet" dedi Muhsin "nihayet bitti". Ve adam, masanın üzerine koyduğu bond çantanın kilitlerini açtığında, hepsinin gözlerinde büyük bir pırıltı belirdi. Takım elbiseli adam, büyük bir titizlikle açtığı çantanın kapağı arkasında, muhtemelen parayı hazırlıyor olmalıydı sakin ve soğuk tavrından anlaşıldığı kadarıyla. Çantanın kapısı kapandığında ise, odadakilerin yüzünde artık sadece büyük bir dehşet ve korku vardı. Susturucu takılı silah, kimse daha tek bir çıt bile çıkaramadan sıra sıra ateşlendi.

Evet, Muhsin ve arkadaşları için her şey bitmişti.





UZUNYUVA-Katilin GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin