Üçü de odadan kaçmadan önce duyduğum son şey adının Jimin olduğunu öğrendiğim çocuğun "Siktir" demesi ve arkadaki kırılmış camdan atamaları oldu.
★★★★
Ayağa kalktım ve küf kokan odanın içinde ilerledim. Duvarlarda yer yer belli olan yeşil-gri renkli birikintiler buranın uzun süredir kullanılmadığının göstergesiydi.
Yerdeki su birikintilerine basmamaya çalışarak eski bakır kapıya ilerledim ve boyumdan büyük olmasını umursamadan tüm gücümle ittirdim. Iki demirin birbirine sürtmesiyle oluşan ses beynimi parçalara bölebilecek cinstendi.
Kapının önünden çekildim ve büyük bir gürültüyle kapanmasını izledim.
Beş tane polis arabası çamurlu yolda duruyordu. Artık sirenleri çalışmıyor, sadece yanıp sönüyordu.
Yaşlı olduğu yüzündeki kırışıklıklardan ve saçındaki beyazlıklardan belli olan bir polis memuru çakıl taşlarının üstündeki çamurları ayakkabısına bulaştırarak yanıma geldiğinde ellerini arkasında birleştirdi.
"Ben polis memuru Park Yong Hwa" dedi tanışırken nezaketen uzatılması gereken elini uzatmadan.
Başımla selam verdim "Ben de Choi Ye Gi"
Soğuktan dolayı kıpkırmızı olmuş burnunu kaşıdı "Bizimle gelmeniz gerekiyor"
"Ben yanlış bir şey-" sözümü kesti kaba bir biçimde "Biliyorum kötü bir şey yapmadınız. Sadece neler yaşadığınızı söylemeniz ve ifade vermeniz gerekiyor"
Başımla onayladım ve yürümeye başlayan polis memurunu takip ettim.
Polis arabasına bindiğimde deri koltuktan çıkan garip ses komikti. Gülmemek için elimi ağzıma kapatırken neden bir polis arabasının deri ile kaplanmış olabileceğini düşündüm.
"Ne kadarını gördünüz?" diye sordu bay Park şoför koltuğuna oturduğunda.
"Onlar kim?" merakım üst seviyelerdeydi ve soruyu cevaplamaktan önce soru sormak için beni zorluyordu.
"Onlar Bangtan Boys. Hiç duymadın mı?" dediğinde başımla onayladım ama daha sonra bunu görmediğini fark edip 'hayır' tarzı bir şeyler mırıldandım ve dinlemeye devam ettim "Onlar şehri yönettiklerini sanan yedi ahmak genç. Serserilik yapmaktan başka işleri yok"
"Biraz bahsedebilir misiniz acaba?"
Arabayı gayet yavaş sürüyordu. Sanırım polislik ruhundan geliyordu, kurallara uyması gerekiyordu "Sorumu cevaplamaya ne dersiniz?"
"Sorunuzu karakolda da cevaplayabilirim. Ne tür adamlar tarafından kaçırıldığımı bilmek istiyorum"
Ofladı "Yedi kişiler. Her türlü pisliği yapıyorlar. Ele başları genelde evden ayrılmıyor. Ama her şeyi düzenli bir şekilde yapıyorlar"
Dışardayken taktığım ve daha sonra çeneme indirdiğim maskemi çıkarıp çantamın ön gözüne yerleştirdim "O zaman beni sorgulayacağınıza onları yakalasanıza"
Alaycı bir şekilde güldü "Kanıt bulamıyoruz ki"
Kaşlarımı kaldırarak polis memuruna baktım. Yoldan gözlerini ayırmasa da bu istemsiz yaptığım bir şeydi "O zaman bu onları suçlu yapmaz"
Bir şeyler fısıldadığında küfür ettiğini fark ettim ve konuşmasının geri kalanını dinlemedim.
****
Araba Seul Polis Karakolu yazılı binanın önünde durduğunda kemerimi açtım ve arabadan indim.
Kar yağmayı bırakmıştı ve hava az da olsa ısınmıştı. Göz kararı olarak üç santimetre karla kaplanmış zemin ayakkabımın kaymasına neden oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trespass | yoongi ✔
FanfictionGerçekten bu şeyi bir suç olarak adlandırabilir misin? To: @SAGIENIUS #hayrankurgu ➡ 12 (15.05.2018)