Dört : 넷

5.3K 367 219
                                    

Ritmik bir şekilde yere damlayan yoğun sıvı, herhangi bir şey değildi. Bariz bir biçimde, kandı.

★★★★

Gözlerimi damlayan kandan ayırmadan bir adım geriledim. Bu da neyin nesiydi böyle?

"Gitmemiz gerekiyor" dedi. Sesi yumuşak ve nazikti. Her ne kadar güven verse de belinde asılı duran jop, düşündürüyordu.
"Bak bu rica falan değil tamam mı? Beni güç kullanmak zorunda bırakma"

"Sen" dedim. Sesim titrek çıktığında içten içe kendime küfür ettim "Nasıl bir polissin?"

Kaşlarını kaldırdı "Ağzımdan polis olduğuma dair bir cümle çıktı mı?"

"Polis kıyafeti giyiyorsun" diyerek elimle işaret ettim "Üniformanın üstünde de Park Dong Cheol yazıyor"

Göz devirdi "Birincisi adım Dong Cheol değil" dedi ve üniformadaki isme baktı "Ikincisi eğer hemen yürümeye başlamazsan seni kucağıma alıp götürmek zorunda kalacağım"

"Polis olduğu konusunda bile yalan söyleyen birine nasıl güven-" kolumun güçlü parmaklar tarafından sıkılmasıyla nefesim kesildi "Acıyor"

"Yürü!" önden yürümeye başladığında kolumdan tuttuğu için ben de kendi isteğim dışında ilerlemiş oluyordum.

Kolum kapı koluna çarptığında acı içinde inledim. Bu bir an olsun dönüp bana bakmasını sağladı ve bir saniye içinde tekrar önüne döndü.

Odanın içine hakim olan is kokusu koridorda da yayılmış bir halde bulunuyordu. Yerdeki parça parça kan damlaları binanın içinde tonlarca polis olmasına rağmen nasıl olurda böyle bir durum olacağı konusunda beni düşündürüyordu.

Dışarda patlayan sesi geçtim, binanın içine kadar duman dolabiliyor, üstüne üstlük müthiş derece yakışıklı olmasına rağmen bir o kadar tehlikeki gözüken biri tarafından resmen sürükleniyordum.

"Yardım edin!" Diye bağırdım avazım çıktığı kadar bağırarak.

Sürüklemeyi bıraktı ve konumdaki elini gevşetti. Morardığına emin olduğum kolumu ovuştururken karşımdaki genç oğlana baktım.

"Etrafına bir bak!" dedi "Birini görüyor musun?" Başımı iki yana salladığımda devam etti "Çünkü hepsini dövdüm. Şimdi bağırmayı kes ve yürü. O düşük çenenle kim bilir neler anlattın"

Güldüm "Bir şey anlamatmadım. Sadece Bangtan Boys hakkında bilgi aldım"

Kaşlarını kaldırırken aynı zamanda ellerini cebine soktu "Bak, cidden çok meraklısın. Ama madem bilgi aldın bari zekanı ölçmeme izin ver" dedi. Başını sağa yatırırken gözlerini gözlerimden ayırmadı "Sence ben kimim?"

Sorduğu soruya karşılık karşımda dikilen uzun vücudu süzmeye başladım. Siyah saçlarının arasındaki mor boya, spreyle boyanmış olmalıydı. Gözleri ortalamadan büyük ve siyah, burnu ise anlamsız bir şekilde güzeldi. Güzel hatları olan yüzünün üstünde duran kırmızı dudakları, küçüktü. Üst dudağı yok denecek kadar az, alt dudağı aşağı doğru sarkıktı. Sol yanağındaki belli belirsiz çizik, pürüzsüz yüzündeki tek olumsuz noktaydı.

Vücudu olabildiğince uzundu. Zayıf olmasına rağmen, yapılı duruyordu. Pantolonunun ceplerinden çıkardığı baş parmakları, ellerinin bakımlı olduğunu anlamak için yeterde artardı bile.

Yaşı benimle eşit gibi duruyordu ve bu polis memuru Park'ın söylediği 'Jeon Jung Kook, diğerlerine nazaran yaşı küçük olmasıyla tanınıyor' cümlesini aklıma getirdi.

Trespass | yoongi ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin